Haberler

Başakşehir: 'Beyaz muhafazakârlar' ve siyaset

21 Haziran 2019 19:23

Mahmut Hamsici ve Neyran Elden
BBC Türkçe

1970'li yılların sonunda dönemin Milli Selamet Partisi (MSP) liderleri, İstanbul'da günümüzde Arnavutköy ilçesi sınırlarında içinde yer alan geniş bir alanda, Selametköy adlı bir konut projesini hayata geçirmek için yola koyuldu.

Bu doğrultuda Milli Gazete'nin kampanyasıyla satışlar yapıldı. Amaç, şehir merkezinin dışında, İslami-muhafazakâr yaşam anlayışına uygun büyük bir site düzeni kurmaktı.

Proje, 12 Eylül 1980'de ordunun yönetime el koyması ve bazı sorunlar nedeniyle havada kaldı.

Ancak alternatif yaşam alanı hedefi 1990'larda benzer bir motivasyonla Başakşehir'de hayata geçirilecekti.

Adını, Refah'ın amblemindeki başaktan alıyor
MSP'nin devamı olan Refah Partisi, 1994'te Recep Tayyip Erdoğan'la İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanlığı'nı kazandı.


Başakşehir projesi de Erdoğan'ın liderliğinde gerçekleşmeye başladı.

Proje kapsamında yeşil alanlı, düzenli ve sağlam konut anlayışına dayalı siteler belediyenin şirketi olan KİPTAŞ (İstanbul Konut İmar Plan Sanayi ve Ticaret A.Ş.) tarafından inşa edilmeye başlandı.

Proje adını, Refah Partisi'nin amblemindeki başaktan alıyordu.

Başakşehir, o dönem hem şehrin dışında İslami-muhafazakâr bir yaşam alanı içinde bulunmak isteyenler hem de uygun fiyata, düzenli sitelerde konut sahibi olmayı hedefleyenler için önemli bir istikamet oldu.

1999 Marmara depreminden sonra sağlam konut arayışı içindeki bazı İstanbul sakinleri de bir dönem buraya yöneldi.


Yıllar içinde ise yeni etaplar ve çevrede yeni siteler yapıldıkça Başakşehir, giderek orta ve üst sınıf muhafazakârların sembol mekânına dönüştü.

Bu süreçte Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) 2002'de iktidara gelmesinin de önemli bir etkisi oldu.

Yıllar içinde bir yandan AKP iktidarını sağlamlaştırıyor, diğer yandan "beyaz Türklerin" karşısındaki "beyaz muhafazakârlar" Başakşehir'de belli bir yükseliş hikayesi yaşıyordu.

Başakşehir bölgesi 2008'de, bugün CHP'nin güçlü olduğu Bahçeşehir ve bazı yoksul mahalleler de dahil olmak üzere farklı mahallelerle birleşerek ilçe belediyesi olacak ve AKP her seçimde buradan birinci olarak çıkacaktı.

Nedeni ise Başakşehir'in ana gövdesindeki yani, Başak ve Başakşehir mahallelerindeki AKP'ye güçlü destekti.

Başakşehir'de siyasetle eşgüdümlü sınıfsal yükseliş
Bugün gelinen noktada Başakşehir mahallesi, Türkiye'de orta ve üst gelir seviyesindeki muhafazakâr sınıfların siyasi eğilimlerine dair önemli bir fikir sunuyor.

'Fatih-Başakşehir: Muhafazakâr Mahallede İktidar ve Dönüşen Habitus' kitabının yazarı, eseri için yıllarca burada saha çalışması yapmış olan akademisyen İrfan Özet, buradaki sokakları gezerken "Başakşehir, siyasetten bağımsız olarak değerlendiremeyeceğimiz bir kimlik mekanı" diyor.

Özet bunun başında beri böyle olduğunu belirtiyor:

"Başlangıçta Refah Partisi mensuplarının özel olarak buraya yöneldiğini görüyoruz. AK Parti'nin 2002'den sonraki kesintisiz iktidarıyla birlikte bu sefer bürokraside ve sermaye düzeyinde önemli mevkilerde yer alanların da tercih ettiği bir lokasyon oluyor.

"Burası muhafazakâr kimlik kodlarıyla bütünleşen grupların yöneldiği bir havza ancak sınıfsal düzeyde ise muhafazakarlığın sıçrama gerçekleştirmiş üst sınıflarında yer alan katmanlarının da giderek yöneldiği bir havza."


2001'den bu yana Başakşehir'de yaşayan, burada site yöneticiliğinden sivil toplum çalışmalarına kadar birçok farklı aktivite içinde yer almış avukat Yusuf Taş, Başakşehir'in hikayesini Türkiye'deki siyasal gelişmelere bağlayarak açıklıyor.

Başakşehir sakinlerinin dinlenme ve gezi alanlarından olan, geniş parkları ve yürüyüş yolları bulunan, yakınlarında da farklı dini grupların anaokullarının bulunduğu Sular Vadisi'nde görüştüğümüz Taş, süreci şu cümlelerle anlatıyor:

"Buraya ilk taşındığımda yerleşenlerin büyük bir çoğunluğu daha yeni orta sınıf olma yolunda ilerleyen maaşlı çalışanlar ile devlet dairelerinde ya da İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin kuruluş veya şirketlerinde çalışan insanlardı.

"Süreç içerisinde bu insanların orta sınıflığı daha bir belirginleşti. Başakşehir'de birçok insan gayrimenkul hareketliliği üzerinden orta sınıflaştı ya da geliri arttı. Burada bugün çok üst sınıftan insan da kalmadı çünkü tırnak içinde beyaz Türklerin servetlerine yakın servete sahip olan küçük bir grup zaten buradan Boğaz'a doğru gitti. Geriye kalanlar, 1994'te Refah Partisi'nin belediyeyi almasıyla başlayan süreçte servet sahibi olanlar yine burada yaşıyorlar. Burası çok güzel bir yer, gelen pek ayrılmıyor."


Başakşehir'in AKP'yle bağı
Yusuf Taş, karışıklık olmaması için Başakşehir ilçesini üç bölüme ayırdığını belirtiyor. Ona göre Başak ve Başakşehir mahallerinin olduğu alan 'beyaz muhafazakâr Başakşehir', Bahçeşehir'in olduğu bölge 'beyaz, seküler Başakşehir', Güvercintepe gibi yoksul mahallelerin olduğu bölüm ise 'proleter Başakşehir'.

Taş, kendi yaşadığı ilk bölüm için 'beyaz muhafazakâr Başakşehir' dışında 'ideolojik Başakşehir' kavramını da kullanıyor.

"Başakşehir'in ideolojik Başakşehir olarak görülen kısmındaki yerleşik sakinlerinin tamamı olmasa da çok büyük bir çoğunluğu AK Parti'yle birlikte kariyer ve ekonomik güce sahip olan insanlar. Ben de onlardan çok farklı değilim" diyor Taş.

Aslında bu, Başakşehir'deki güçlü AKP desteğinin nedenlerine dair de fikir veriyor.


Taş, bu desteği açıklarken "dava", "gönül bağı", "organik bağ" kavramlarını kullanıyor:

"Hem buradaki insanların aynı davaya birlikte yola çıkarak buraya gelmiş olması hasebiyle hem de AK Parti'nin büyüme süreciyle birlikte herkesin bulunduğu sınıfa göre oransal olarak büyümelerinden dolayı buradaki insanların büyük bir çoğunluğu kendilerini AK Parti'yle özdeşleştiriyor. Sadece gönül bağı değil, organik bir bağ da hissediyorlar. Dolayısıyla burada AK Parti'nin oy oranı çok yüksek.

"Proleter Başakşehir'in olduğu yerden geçtiğimiz dönem CHP ve HDP'ye yüksek oranda oy çıkıyordu. Beyaz, seküler Başakşehir'den de AK Parti'ye çok oy çıkmıyordu. Süreç içinde geçirgenlikler oldu ama Başakşehir ilçesinde belediyenin AK Parti tarafından kazanılmasını sağlayan şey, ideolojik Başakşehir'deki oy oranlarının çok yüksekliği.

"Tabii ki süreç içinde burada da AK Parti'yle ilgili ufak rahatsızlık oldu ve oluyor ama genel itibariyle buradakiler hâlâ ciddi bir oranda AK Partililer; kızgın da olsa AK Partililer."

Başakşehir'de popüler bir bir kavram: 'CHP zihniyeti'

Başakşehir'de gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde en sık duyduğumuz kavramlardan biri de "CHP zihniyeti" oluyor.

Sözü edilen dönemlerde CHP'nin Türkiye'de iktidar olmadığını söylediğimizde ise genel olarak "bizzat iktidarda olması değil zihniyetinin hâkim olması önemli" cevabını alıyoruz.

Taş'a göre Başakşehir'deki AKP'ye güçlü desteğin bir nedeni de kendi tabiriyle "CHP zihniyeti":

"Burada CHP zihniyetinin yarattığı bir travma da var. Bu muhafazakâr kitlenin neredeyse tamamı, anne babalarından CHP zulmünü dinleyerek büyümüş insanlar. Bu insanlar gençliklerinde başörtüsü zulmünü yaşamış, üniversitelerden atılmış insanlar. Bu insanların bir kısmı Anadolu Ajansı'nda staja dahi gitmeyi hayal dahi edemeyen insanlar.

"Dolayısıyla bütün bir olumsuzlukların merkezi olarak CHP zihniyeti görülüyor. Özellikle benim yaş grubumdaki insanlar bu travmayı atlatamıyorlar. Yakın zamana kadar da CHP'den bu travmayı atlamaya yönelik bir şey görmüyorlar. CHP'de de gördüğüm bir takım değişiklikler oluyor ancak yine de Başakşehir'deki kitlede travmayı atlattırabilecek bir şey görülmüş değil."


Mahallede kuşak farkı
Başakşehir'de üç gün boyunca yaptığımız görüşmelerde, muhafazakâr ailelerde üst kuşaklarla genç kuşaklar arasında siyasete bakışta farklılar olduğu izlenimi ediniyoruz.

Yusuf Taş kendi ailesi ve çevresindeki ailelerden örnek vererek önemli bir kuşak farkı yaşandığını anlatıyor ve bunun nedenini "yaşanmışlıklarla" açıklıyor:

"Bizim gençlerimiz bizim ortamımızda yetişmedi, bizim mücadelelerimizi yapmadı. Biz kendi çocuklarımızı prens ve prenses gibi büyüttük. Muhafazakâr orta yaşın kendi çocuklarıyla yaşadığı problem temel olarak bu. Onlar çok daha özgür bir ortamda büyüdüler, çok daha özgürlükçü bir bakış açısıyla bakıyorlar. Dolayısıyla bizim 'baskılar gelirse şunlar olur' gibi zihniyetimizde var olan korkuları bir türlü anlamıyorlar."

Nargile de içilen bir yeni nesil kafede görüştüğümüz, Başakşehir sakinlerinden 24 yaşındaki üniversite öğrencisi Yekta Kılıç, gençleri iki bölüme ayırıyor. Ona göre bugün gelinen noktada gençlerin bir kısmı daha da politikleşirken diğer bir kısmı ise apolitikleşmiş durumda. Kılıç apolitikleşmenin yaygınlaştığı görüşünde:

"Çok fazla bir apolitikleşme var ama yine de ailelerin görüşlerini benimsiyorlar. Gençlerde uçlara ayrılma, politik sapmalar yaşanmıyor. Ama ailelerine göre çok daha apolitikler. Gençlerin durumu apolitikleşme ama görüşsüzleşme değil. Haber okumazlar, politikacıların açıklamalarıyla, hükümet politikalarıyla ilgilenmezler, sadece genel bir hayat görüşleri vardır.

"Gençler apolitikleşmeye başladı çünkü bazı şeyler yıldırmaya başladı. İnsanlar film, dizi izlemek istiyor, nargile içmek istiyor, iş yapmak, para kazanmak istiyor, oturup bunlarla saatlerce uğraşmak istemiyor. Ben muhalif kitlenin gençlerinde ise daha politik bir duruş gözlemliyorum."


Kılıç, gençlerin siyasete ilgisizliğinin ya da AKP'yi eleştirmelerinin ise üst kuşaklarca yer yer 'şımarıklık' olarak görüldüğünü belirtiyor:

" 'Siz hem muhafazakâr bir aileden çıkmışsınız hem de AK Parti'ye yakın durmuyorsunuz; siz geçmiş dönemleri hatırlamıyorsunuz, şımarıklık yapıyorsunuz' diyorlar. 'Biz ikinci sınıf vatandaş gibiydik, kadınlarımız baş örtüsüyle okullara giremiyordu' söylemi üst nesilde daha güçlü.

"Bence 18-25 yaş arası nesil bunlarla çok ilgilenmiyor çünkü öyle bir travmaları yok. Olaya bu yüzden daha mesafeli bir yerden bakıyorlar. 'AK Parti'nin çocukları AK Parti'den uzaklaşıyor' lafı bence tam bir şehir efsanesi değil ama bahsedildiği kadar kitlesel bir şey de değil."

Politik gençlerde 'Reisçilik' akımı
Yekta Kılıç, gençlerin büyük bir bölümünde apolitikleşme yaşanırken politik olan bir bölümünde ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a desteğin güçlendiğini belirtiyor.

Kılıç'a göre üç olay; Gezi eylemleri, Arap Baharı ve 15 Temmuz darbe girişimi bu gençlerde kırılmalara neden oldu:

"Gezi'deki kırılma çok farklı sebeplere neden oldu. O zaman kadar AK Parti'ye eklemlenmemiş İslamcıların çocukları, AK Parti'yi ahlaki nedenlerle eleştiriyor ve uzak duruyordu. Gezi Parkı'yla bu açı biraz kapandı. Çevremde İslamcı ailelerden gelen ve İslamcı dünya görüşünü benimseyen arkadaşlarımın hepsi AK Partili ve 'Reisçi' oldu, hem de açık açık oldular.

"Bunun nedeni de Gezi Parkı'ndaki kitleyle uyuşmazlıkları ve sosyal medyadaki söylem. Çünkü o dönem sosyal medyada İslamcı kitlenin değerleri olarak gördükleri şeylere karşı yapılan ofansif, sınır tanımadan mizah bu tip bir konsolidasyona sebep oldu. Tabii çok daha küçük bir kesim ise AK Parti'den tamamen bir kopuş yaşadı. Mesela Emek ve Adalet Platformu bunlardan biridir. O arkadaşlar da İslamcı ailelerin çocukları.

"Arap Baharı'yla ise 30-35 yaş arasındaki genç kitlede şu görüş yaygınlaştı: Mısır'da seçilmiş bir hükümet vardı, bir darbe yapıldı ve Batı bu darbeyi destekledi. Bu, kitleyi, Batı'nın değerlerinden, demokrasiden soğuttu. Bir kesim de Suriye'deki savaşın şiddetinden etkilendi.

"Üçüncü kırılma da 15 Temmuz'da yaşandı. Gezi daha büyük bir kitleyi konsolide etmiştir ama derece olarak 15 Temmuz daha etkili oldu. Devamındaki bir senede çok büyük bir Erdoğan ve AK Parti desteği oldu. Desteğin şiddetini çok arttırdı."


İBB seçimlerine ve İmamoğlu'na nasıl bakılıyor?
Peki Başakşehir'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı (İBB) seçimlerine nasıl bakılıyor? Seçimin adayları AKP'li Binali Yıldırım ve CHP'li Ekrem İmamoğlu nasıl değerlendiriliyor?

Görüştüklerimizden AKP'ye "aile içi eleştiriler olmakla birlikte" partinin burada çok güçlü bir oy desteğine sahip olduğunu ancak kuşaklar arasında belirli bir bakış farkı olduğunu anlıyoruz.

Yusuf Taş, "Bizim kuşağımızda AK Parti'yle ilgili bir değişim olmaz. Birtakım rahatsızlıklar var biliyorum ama yine de olmaz, burası hâlâ AK Partili" diyor ve nedenini de daha önce anlattıklarına bağlıyor.

Taş, CHP'li İmamoğlu'nun dikkatle izlendiğini ancak insanların asıl olarak "CHP zihniyetine" baktığını söylüyor:

"40'ın üzerindeki yaş gruplarındakiler, CHP ne yaparsa yapsın o travmayı atlamıyor. Ama bu travmaya rağmen İmamoğlu'nun çizmeye çalıştığı profil görünmüyor değil. Çok şaşkınlıkla izlenen bir profil var. Ama buradaki sorun İmamoğlu'nun kendisi değil, arka plandaki CHP zihniyeti.

"Bu insanlar bunu şöyle görüyor; 'Ekrem İmamoğlu değişik bir profil olsa bile, muhafazakârlara yakın olsa bile CHP zihniyeti ona bir şey yaptırmaz'. Böyle bir kanaat var. Tabii bahsettiğim travmaları yaşamayan bizim çocuklarımız böyle bakmıyorlar çünkü gençlerden oy alıyor."

Yekta Kılıç da gençler arasında Yıldırım'ın çok sevildiği görüşünde:

"Binali Yıldırım 'kankalık' üzerinden sempatik bir karakter. Bu olmasa bile destekleneceğini ama bunun da gençler tarafından şevkle desteklenmesine sebep olduğunu düşünüyo

rum. O sempatisinin ona çok kazandırdığını düşünüyorum. Yıldırım'ı bu seçimde ortada daha çok görüyoruz ve ben bunun olumlu bir etkisinin olacağını da düşünüyorum."

Kılıç, gençlerin İmamoğlu'na bakışını ise şu sözlerle aktarıyor:

"Açıkçası İmamoğlu AK Partililerin ya da AK Partili gençlerin daha önce karşılaştığı muhalif bir figüre benzemiyor. Muharrem İnce de seçim sürecinde ilk iki ay benzerdi, daha kucaklayıcı söylemleri vardı. Ekrem İmamoğlu'nda bunu görüyorum.

"Buradan, Başakşehir'deki muhafazakâr kitleden bakıldığında İmamoğlu'nu çok yabancı gibi görmüyorlar ama dürüst konuşmak gerekirse iki yüzlülük ithamı var. 'Seçimlerden sonra işler değişecek veya CHP'nin teşkilatlanmalarından dolayı değişecek' söylemi oluşuyor.

"Canan Kaftancıoğlu'nun politik duruşu çok net, kendisi de bunu belirtiyor. Bundan büyük bir rahatsızlık var. AK Parti de bunu kullanıyor diye düşünüyorum.

"Ben İmamoğlu'nun gençleri etkilediğini düşünmüyorum. Böyle bir delüzyon var belki ama ben buna inanmıyorum. Eğer birisi Ekrem İmamoğlu'na oy veriyorsa AK Parti'den rahatsız olduğu için veriyor.

"Daha önce bir genç, AK Parti'den rahatsız olsa bile AK Parti'ye oy vermiyordu çünkü CHP'nin adayı onu daha çok rahatsız ediyordu. Bu sefer öyle bir şey söz konusu olmadığı için o gençlerin İmamoğlu'na çekinmeden oy veresi geliyor ama sebebi yine İmamoğlu değil. Bu küçük bir kesim tabii."

Başakşehir olası siyasi gelişmelere nasıl yanıt verir?
Peki Başakşehir'de yaşayan "beyaz muhafazakârlar" Türkiye'de önümüzdeki dönemdeki siyasi gelişmelere nasıl tepki verebilir?

Bunu, kitabı için Başakşehir'de yıllar içinde onlarca görüşme yapmış akademisyen İrfan Özet'le konuşuyoruz.

Özet, onların iktidar partisini savunmaya devam edeceği yorumunu yapıyor:

"Buradaki insanların gündelik yaşamla ilgili temel eğilimleri orta sınıf reflekslerini yansıtıyor ancak orta sınıflardan beklediğimiz rasyonalite ve pragmatizm kendini çok net gösteremeyebiliyor. Kaderleri bir nevi muhafazakâr siyasetle eş güdüm halinde görünmekte.

"Perde arkasında bir takım eleştiriler ve sorgulamalar öne çıksa da son tahlilde iş siyasal tercihlere geldiğinde AK Parti iktidarının devamını önceleyeceklerini düşünüyorum çünkü buradaki ekonomik ve kültürel kazanımlarını AK Parti'nin 2002'den beri kesintisiz iktidarından bağımsız düşünemeyiz. Dolayısıyla birbirine paralel bir hikâye var."

"Büyükşehir belediye seçimlerine de ben daha çok makro düzeydeki kazanım perspektifinden hareketle bir bakış açısının egemen olacağını düşünüyorum."

Bununla birlikte Özet, ülke siyasetindeki olası büyük bir değişiklik durumunda ise bu kitlelerin adaptasyonda zorlanmayacağı görüşünü savunuyor:

"Siyasal dengelerdeki olası radikal bir değişimin, özellikle de muhafazakâr siyasetin hegemonik gücünü yitirmesinin buradaki insanların statü düzeyinde, sınıfsal düzeyde, prestijli yaşam alanı düzeyinde etkileri olacağını bu yüzden değişim dediğimiz olguya doğrudan olumlu bakacaklarını zannetmiyorum.

"Ancak siyasal alandaki bir değişime de buradaki kitlenin muhafazakarların alt orta sınıflarına kıyasla, ilerleyen zamanlarda daha rahat adapte olacaklarını düşünüyorum çünkü nihayetinde orta sınıf dünyası pragmatisttir ve rasyoneldir."

Türkiye'de siyasal kompoziyonda bir değişim olduğunda Başakşehir'in de bu anlamdaki seyrini ben de merak ediyorum."