Yas

Yas: Uzun Bir Veda

ŞENGÜL HABLEMİTOĞLU

Doğan kitap 2021 197 s.

“Yas, kaybettiğimiz sevdiklerimize içimizde bir yer açmaktır: Onları içimize sığdırmak için kendimizi büyütmektir.”

Şengül Hablemitoğlu bir öğretim üyesi ve bir danışman olarak kendi deneyimini akademik birikimiyle harmanlayarak yas tutmanın öznel yapısını bir reçete gibi sunmadan ortaya koyuyor. Kendi yolumuzu bulabilmek için başka, farklı ya da benzer yolların olabileceğini öğrenmek insanın içini ferahlatıyor. Yas tutmanın bir hak, bir ihtiyaç olduğu ve “fırtınadan sonra doğan güneşe bakmak” için gerekliliği ile yüzleşmek, hayatla barışmanın ve devam edebilmenin temelini oluşturuyor.

REYHAN SAYGIN

Veda edebilmek, etmek zorunda kalmak, kaybı kabullenmek herkes için farklı tecrübeler. Kayıp ifadesi hemen ölümü çağrıştırıyor, oysa başka kayıplar da var. Örneğin işsiz kalmak, göçler, sürgünler, salgınlar gibi başa çıkmak ve dolayısıyla uyumlanmak durumunda kaldığımız birçok yıkıcı durumla hayatımızı geçiriyoruz; devam etmek için çabalıyoruz, bazen de devam edemiyoruz. Yaşam boşluk kabul etmiyor. Şengül Hablemitoğlu Yas, Uzun Bir Veda kitabında bu boşluğun bir anlamla dolduğunda yeniden bir dengenin oluşabileceğini yaşanmış örnekler, bilimsel verilerle destekleyerek, alçakgönüllü tarzıyla okuyucuya anlatıyor.

İnsanlığın ortak deneyimi olan yas durumunun yarattığı duygusal, davranışsal ve fiziksel boyutları üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar deneyimlediğimiz ve fakat kaybımızla ilişkilendiremediğimiz durumları anlamlandırabilmek için fırsat sunuyor.

“İnsan kaybının ardından öyle bir boşluk hisseder ki, bu boşluğu başka şeylerle doldurmanın peşine düşebilir. Örneğin sürekli çalışmak, sosyalleşmek, kendisini daha önce yapmadığı pek çok aktivitenin içinde bulmak; bunlar meşgul olma çabalarıdır. Bazen de geçici uyuşma-unutma ve rahatlama hissi sağlayan bazı maddeleri ve alkol kullanmayı deneyebilir. Yaşamımızda açılan boşlukla yüzleşmeye katlanamadığımız için fazla sosyalleşmek ya da tersine buna hakkımız olmadığını düşündüğümüz için de sosyal yaşamdan çekilmek isteriz. İnsan içine çıkamayız. Sağlıklı bir yas sürecinde bu durum kendiliğinden düzene girer.”

Yasın aşamaları ile tanışmak birçok kültürde kişilerin bazen sırası farklı, ancak benzer biçimde bu aşamaları deneyimlediğini anlamamızı sağlıyor. Yasın kaybın bir bedeli olduğunu anlamamıza ve durakları farklılaşabilmekle birlikte olası bir yol (yas) haritasını gözümüzde canlandırmamıza olanak veriyor. Bu farkındalık elbette zamanı kısaltmıyor, daha az acı çekmemizi sağlamıyor. Bu aşamaları bilmek yaşananlara dair rehberlik ediyor; nerede durduğumuzu, duygularımızı, ihtiyaçlarımızı anlamamıza yardımcı oluyor.

“Yas tutmak, tozunu alıp kapağını kapatıp bir yere kaldırabileceğimiz bir bitişe karşılık gelmez. Birçok yönden yaşamımız boyunca kapağını kaldırıp içine bakacağımız bir sandık gibidir.”

Ülkemizdeki siyasi ve ekonomik kaosun yaşamımızı hızlanarak tehdit etmesi, yaşadığımız salgın, salgında kaybettiklerimiz, kaybetme olasılığının hep var olması, kadın cinayetleri, çocuk istismarlarının ayyuka çıkması gibi hepimizi derinden sarsan, dayanıklılığımızı zorlayan daha nice yaşananlar neredeyse hepimizi “kolektif bir yas”a sürükledi. Yaşadıklarımızın ne zaman sonlanacağını bilmiyoruz. Tek bildiğimiz toplum olarak yaşadığımız belirsizliğin günbegün artması.

“Ülkemiz ve dünya devasa ölçekte bir yas evi şimdi…”

Şengül Hablemitoğlu’nun kitabın her bölümünde üzerinde durduğu iki unsur var: Yasın herkes için çok kişisel bir süreç olduğu ve kayıpla yaşamanın yolunu bulmak, kaybı ortadan kaldırmadan acımızı dengeleyecek olan “anlam ihtiyacı”nın varlığı. Yaşama devam etme nedenimiz, Şengül hocanın da örnekleriyle anlattığı gibi, bu anlamda gizli, yani yaşadığımızla ne yaptığımızda”.

Şengül Hablemitoğlu, Yas, Uzun Bir Veda’da sevdiğini kaybeden kişinin kendini yargılamadan yaşayacağı öznel sürece ve yşas sürecindeki birine nasıl destek olunabileceğine dair ipuçlarını paylaşırken, bu alanda daha derinleşmek isteyenlere de zengin bir kaynakça sunuyor.