Edebiyatın her hali

Saatler, Ruhlar ve Kediler

Saatler, Ruhlar ve Kediler

BEŞİR AYVAZOĞLU

Kapı Yayınları

Saatler, Ruhlar ve Kediler adlı eserde, ruhlardan saatlere, saatlerden ilm-i simaya, ilm-i simadan coğrafyaya, coğrafyadan kedilere bir yolculuğa çıkıyoruz...

SEVAL ŞAHİN

Beşir Ayvazoğlu son kitabı Saatler, Ruhlar ve Kediler ile biz okurlarını yeniden edebiyat tarihinde güzel bir yolculuğa çıkarıyor.

Beşir Bey’in kitaplarının en büyük özelliği her çeşit okuru kendisine hayran bırakmasıdır. Bu kitaplar sadece bilgi vermez, bin bir araştırmayla, okumayla bazen de hiçbir yerde yazılamayacak olan anekdotlarla zenginleştirilmiştir. Üslubu sizi kurgusal bir eser okumaya davet ediyor gibidir. Nitekim bizzat kurgusal bir eser olan ve Yahya Kemal’in hayatını ve sanatını anlattığı Bozgunda Fetih Rüyası, Yahya Kemal’i tanımak, sanatını öğrenmek için biz okurlarına bin bir çeşit kapılar açar. Edebiyat ve sanat dünyasına açtığı kapılar sadece öğretmekle kalmaz; okunan, seyredilen, dinlenen eserden zevk almayı, zevk almanın inceliklerini, derinliklerini düşünmeye de sevk eder…

Beşir Bey’in kitaplarının bir diğer önemli tarafı özellikle biyografilerini yazdığı şahsiyetlerde kullandığı üslup ve yöntemdir. Titiz bir araştırmacı olarak ele aldığı şahsı her yönüyle okuruna açık eder. Peyami Safa’yı, Ahmet Haşim’i, Yahya Kemal’i, Asaf Halet Çelebi’yi, Florinalı Nâzım’ı… Onları büyük birer edebiyat ve sanat adamı olarak göstermekle beraber zaaflarını, kötü yönlerini, kırılganlıklarını, alınganlıklarını, kısacası insani taraflarını da anlatır. Her birini kendi zaviyesinden değil oldukları gibi göstermeye özen gösterir.

Ömrüm Benim Bir Ateşti, okuduğum ilk Beşir Ayvazoğlu kitabıydı ve o kitapla Ahmet Haşim’i bir kez daha sevmiştim, dahası galiba Haşim’i neden sevdiğimi de bu kitap sayesinde keşfetmiştim. 1924- Bir Fotoğrafın Hikâyesi, kitabında edebiyat tarihlerinde daha önce rastlanılmamış bir işe girişir. Mithat Cemal Kuntay’ın evinde Mehmed Âkif’in Âsım’ının yayımlanması şerefine çekilmiş bir fotoğraf üzerinden edebiyat tarihinin sayfaları arasında dolaşır. O fotoğraftaki herkesin eserlerini okumak için size yeni bir davet sunar.

Saatler, Ruhlar ve Kediler, Beşir Ayvazoğlu’nun son kitabı. “Edebiyat Tarihinin Renkli Dünyasında Kısa Bir Cevelan” alt başlığıyla yayımlanan eserde, ruhlardan saatlere, saatlerden ilm-i simaya, ilm-i simadan coğrafyaya, coğrafyadan kedilere bir yolculuğa çıkıyoruz. Ayvazoğlu’nun makalelerinin tematik bölüm başlıkları şeklinde yayımlandığı bu eserde kitabın bahsedilen konuya dair ilgili resimleriyle yayımlanması da okurun zihninde sözü edilenlere dair bir fikir uyandırmak açısından ilgi çekici ve yararlı olmuş. Yine, Beşir Ayvazoğlu’nun kitaplarına has bir farklılık ve hoşlukla karşılaşmışız….

Dört bölümden oluşan kitapta ilk bölüm “Saatleri Ayarlamak.” Bektaşilik ve Kerem ile Aslı hikâyesine dair yazıların da olduğu bu bölümde edebiyat tarihinin büyük yazarlarının dertleri, uyumsuzlukları, dramları, dedikoduları, zamanla dertleri kendine yer bulmuş. Bir dönem toplumu oldukça meşgul etmiş olan ruh çağırma seansları edebiyat dünyasını da es geçmemiştir. Peyami Safa ve Enis Behiçkoryürek’in medyumluğu, Peyami’nin bunu bir bilim haline getirmekteki ısrarı, edebiyatımızdaki zaman fikri etrafında zaman ve saatlerin edebiyattaki izdüşümlerinin Şule Gürbüz’e kadarki seyri, Yahya Kemal, Yakup Kadri vb edebiyatçıların “zoraki” diplomatlık halleri, Namık Kemal ve Mehmed Âkif’in babalarıyla ve oğullarıyla ağır aksak ilişkileri, Abdülhak Şinasi ve Yahya Kemal arasındaki bozuşma, birbirlerini intihal (aparma) ile suçlayan edebiyatçılar, Endülüs’ün bir tema olarak edebiyatımıza girişi ve yolculuğu, ütopyalar ve edebiyatçıların düello serüvenleri bu bölümün konusunu oluşturur.

Sofranın bir medeniyet incelemesi için önemli araçlarından olduğuna vurgu yapan Ayvazoğlu’nun kitabının ikinci bölümünde “Edebiyatımızın Ağız Tadı” ile tanışırız. Kaşık koleksiyonuyla ve bu koleksiyonun kültür tarihi açısından önemini anlatan Refik Halid’i ve kaybolan koleksiyonunu öğreniriz. Abdülhak Hamid için şehzadenin verdiği ziyafeti ve mönüsünü, Midhat Cemal’in meşhur Mısır Apartmanı’ndaki dairesinde Mehmed Âkif’in eseri Âsım dolayısıyla verdiği ziyafetin ayrıntılarına bu bölümde bakarız. Özellikle bu yazı, kültür ve edebiyat tarihinde bir eserin yayımlanışı dolayısıyla yapılan kutlama geleneğini göstermesi, konuya dair ayrıca bir çalışma yapılması konusunda ufuk açıcıdır. Boğaz’dan çıkan lüfer balığının sofralara taşınması, yakalanmasına dair anlatılar da edebiyat tarihiyle buluştuğunda neler olduğunu bu bölümden öğreniyoruz.

Burun, sakal, bıyık ve çirkinlik üzerine yazıların yer aldığı “İlm-i Sima” bölümünde çirkinlik yüzünden yeterince mevki kazanamayan Baki gibi meşhurların halini, sakal ve bıyık derdi sebebiyle cemiyetten dışlanmayı veya kabulü, bir de edebiyattaki meşhur “burun”ları okuruz.

Kitabın son bölümü “Ötekiler” üst başlığı altında edebiyatın hayvanlarına ve hikâyelerine ayrılmıştır. Son bölümün son yazısı ise iblise ve dünya edebiyatında ortaya çıkışlarına dairdir.

Sadece edebiyat tarihi için değil kültür ve sosyal tarih için çok değerli bir makaleler toplamı olan bu kitap, okuyan herkese edebiyat için yeni bir yol açmakla kalmayacak; daha önce okunan her şeye yeniden dönüp bakma ihtiyacı duyuracak bir eser. İyi ki Beşir Ayvazoğlu var, iyi ki bu kitapları yazıyor…