YİĞİT BENER
Can Yayınları
Yiğit Bener kendi tarihinin sokaklarında gezerken, aradan geçen yıllara inat unutamadıklarıyla yüzleşirken, kaybettiklerinin yüreğimizdeki ağırlığı sözcüklere dökülüyor.
Çevirmenliğinin yanı sıra roman, öykü ve deneme gibi edebiyatın farklı türlerinde eserler veren bir yazar Yiğit Bener. Yazarın Öteki Düşler adı altında bir araya getirdiği öyküleri Can Yayınları tarafından geçtiğimiz ay okurla buluştu. Aslında önsöz niyetine kaleme alınmış giriş bölümü öykülerin yazılma ve okurla buluşma niyetini de anlatıyor.
Belki yazarı yazmaya iten dürtü şu çarpıcı sorularda gizli:
“Yaşamak, bir yönüyle kayıplarla baş etme sanatı değil midir? Daha aldığımız ilk nefeste, ana rahminin sıcaklığını, koruyuculuğunu yitirdiğimizde başlamaz mı bu mücadele?”
Bu açıdan baktığımızda insanın kişisel tarihi elbette kayıplarla doludur. Terk etmek zorunda kaldığımız bir ülke, erken yaşta ölümün bilinmezliğine uğurladığımız dostlarımız, son günlerine tanık olduğumuz akrabalarımız ve kabuk değiştirir gibi geride bıraktığımız onlarca benlik… Yazar kendi tarihinin sokaklarında gezerken aradan geçen yıllara inat unutamadıklarıyla yüzleşirken kaybettiklerinin yüreğimizdeki ağırlığı sözcüklere dökülüyor:
“Her kayıp eksiltir bizi kuşkusuz, acı çektirir, yeri gelir diz çöktürür. Baş etmenin bir yolunu bulmak zorundayızdır yine de… Yoksa nasıl sürdürülsün yolculuk?”
Yaşam denen bu baş döndürücü yolculuğa katlanmamızı sağlar düşler. Düşlerimiz bizi geleceğe taşırken, geçmişin omuzlarımızda biriken yükünü de hafifletir. Yiğit Bener’in öykülerini Öteki Düşler adıyla bir araya getirmesi bu açıdan farklı bir anlama sahip.
Yazar zamansal aralığı geniş olan bu öykülerde geçmişten geleceğe uzanan bir köprüden geçerken belleğinin kuytularında gizlenen anılarından yola çıkıyor. Öykülerin anlatıcı karakteri köklü bir edebiyat geleneğine uzanan bir aileden geldiği için olsa gerek çok yönlü bir bakış açısıyla ve sorgulayan bir üst kimlikle yaklaşıyor yaşananlara. “Seçilmek” adlı öyküde sanatlararası ve metinlerarası bir mistik aşk yolculuğu bekliyor okuru. Pradier’in Odalık’ının çırılçıplak ve kışkırtıcı bedeni gözler önüne serilmişken gözlerinin gizlenmiş oluşu farklı çağrışımlarla ele alınıyor bu öyküde:
“Dilediği kadını gücüyle, iktidarı ya da parasıyla koynuna sokan bir padişah değilim ben. Ne de kudretli bir siyasi yönetici, nefesi güçlü bir hoca ya da zengin bir işadamı. Olmak da istemem doğrusu. Benim onu seçtiğim gibi o kadın da beni seçmedikçe, kusursuz bedenine dokunduğumda mermer soğukluğundan, donukluğundan başka bir şey hissedemeyeceğimi biliyorum.” (s.31)
“Gazozuna Maç” adlı öyküde ise çocukluğun büyülü atmosferini yansıtırken hepimiz için çok tanıdık olan Atila Abi karakterini oldukça başarılı bir şekilde anlatıyor yazar. Öykülerinde deneyimlerinden rahatlıkla beslenirken kendisiyle de cesaretle yüzleşmeyi ihmal etmiyor Bener. Sürgünden dönmeye karar verişini içtenlikle dile getiriyor bu öykünün sonunda:
“Telefonda onun ölüm haberini aldığım gün karar vermiştim, ne pahasına olursa olsun sürgünden dönmeye. Gerekirse sahte kimlikle, kaçak yollardan da olsa dönecektim memlekete, yıllardır doya doya sarılamamış olduklarımın, veda dahi edemeden geride bıraktıklarımın yanına… İş işten geçmeden, tümünü yitirmeden… Beni ben yapan anılarım bulanıklaşmadan… Sürgün, özgürlüğümden sonra beni ben yapan geçmişimi de elimden almadan…” (s.41)
Yiğit Bener, Öteki Düşler’de olay örgüsünü anlatı niteliğinde kurmayı ve okuru doğrudan öyküye katan açık uçlu anlatımı tercih ediyor. Bu yüzden birinci tekil kullanarak anıya yaslanan bir anlatımı tercih ettiği söylenebilir. Böylece ülkenin güncel siyasetinde yaşananları da öykülerine serpiştirirken okuru öykünün atmosferinden uzaklaştırmamış oluyor.
Kitapta beni en çok etkileyen öykülerden biri, çok sevdiğim Vüsat O. Bener’e ithaf edilmiş olan “Merasime Buyurmaz mıydınız?” adlı öykü oldu. Bu öyküde çok katmanlı bir anlatımla bu büyük yazarımızın son günlerine yeğeninin bakış açısıyla tanık oluyoruz. Vüsat O. Bener’in kendi yazdıklarının italikle vurgulanarak harmanlandığı öyküde diyalog ve monologlar etkili bir şekilde birbirini izliyor:
“Sanırım bugün bunun için hortlattın beni: Korkumu yatıştırmak için. Gerçekten ölmediğimi, ölemeyeceğimi bana kanıtlamak için. Düşüncelisindir, bilirim. Bilirim de… Yapma yeğenim! Boşuna mı bekledik yani bunca zaman! Hem, delişmenimdir ben, bilmez misin, sağım solum belli olmaz. Bakarsın aksi huylu bir hortlak olur, ekşirim sonra tepenize. İyisi mi izin ver de gideyim artık. Zaten hepimizin gideceği yer aynı değil mi? Toprak eşitler bizleri…” (s. 84)
Öteki Düşler sade bir dil ve akıcı bir anlatımla kaleme alınmış, hem sürgünü hem de sılayı anlatan hem geçmişin hem de bugünün yaşattıklarını içtenlikle sorgulayan öykülerden oluşuyor.