RICHARD HUGHES
çev. Emin Yaşar Sınır Jaguar Kitap 2020 223 s.
Korsanlar hiç bilmedikleri karanlık sularda dolaşıyor: Ebeveynlik! İngiltere’ye giden çocukların tesadüf sonucunda kendisini korsanların gemisinde bulmasıyla çatışmalı bir büyüme yolculuğu başlıyor.
İngiltere doğumlu Richard Hughes (1900-1976) çok yönlü bir kalem. Öyle ki yaşamına eleştirmenlik, gazetecilik, editörlük, şiirler, roman, öykü ve senaryo yazarlığı, tiyatro oyunu gibi birçok eser sığdırmış… Üstelik 1924’te BBC’de yayımlanan, tarihte ilk radyo oyunu olarak bilinen Danger da kendisinin kaleminden çıkma. 1932’de ressam Frances Bazley’le evlenmeden önce Hughes, gazetecilik kariyeri boyunca dünyanın birçok yerine de gitmiş. Aslında kısaca çok dolaşan mı bilir, çok okuyan mı sorusunun iki yönünü de temsil ediyor diyebiliriz. Sanatın birçok kolunda üretimin yanında bulunmasının yanı sıra farklı kültürleri de bilen birisi.
Yazarlık kariyerinde sadece dört roman yazdı. Bunlardan ilk göz ağrısı ve en ünlüsüyse şüphesiz günümüzde hâlâ sevilen ve yakınlarda dilimize Emin Yaşar Sınır’ın temiz çevirisiyle –ve bilhassa dipnotlardaki katkısıyla dikkat çeken Berk Çetin’in editörlüğüyle– Jaguar Kitap aracılığıyla kazandırılan, Jamaika’da Bir Fırtına (A High Wind in Jamaica) adlı romanı.1929 tarihli değiştirilmeden önceki adıyla The Innocent Voyage.
Kitabı yazma motivasyonunun arkasında ne yatıyor, bilmiyorum. Fakat arka planda annesinin Jamaika’da büyümesinin yahut bizzat dünyayı dolaşmasının ve tanımasının olduğunu tahmin edebiliriz. Zaten eserin içeriğindeki sömürgecilik, sınıf ayrımı, ırkçılık gibi unsurları işleyiş biçimi de yazarın sömürgedeki yaşamı, sorunları iyi bildiğini gösteriyor. Tabii bu sömürgecilik eksenindeki ayrımcılığa, örneğin George Orwell’in Burma Günlükleri kadar odaklandığı anlamına gelmesin. Sadece çocukların ilginç büyüme hikâyelerini anlatırken arka planda bu unsurları da barındırarak gözünü olan bitene kapamıyor diyebiliriz.
Başıboş Çocuklar
“Büyükler hile yapmaya kalkıştıklarında göz ardı edilemeyecek bir endişeye kapılırlar ve genellikle başarısız olurlar. Ama çocuklar öyle değildir. Bir çocuk en korkunç sırrı bile hiç çaba harcamadan saklayabilir ve bu sırrı kimse oraya çıkaramaz.”
Bas-Thornton çocukları babalarının işi sebebiyle Jamaika’daki İngiliz sömürgesinde doğmuş veya yaşamının büyük bölümünü burada geçirmiştir. Burada ‘üst sınıf’ insan konumunda yer alırlar. Bu vesileyle çocuklar acımasız sömürgecilik arka planında kölelik ve sınıf ayrımıyla iç içe büyürler. Ancak Jamaika’da zar zor kurtuldukları kasırga evlerini mahvettikten sonra, ebeveynleri kendilerini güvenli İngiltere topraklarına yollamaya karar verir. Bu kasırga sadece yaşam alanlarını değil, yaşayış biçimlerini de trajik bir rastlantıyla darmadağın eder.
Çocuklar hızlıca Kaptan Marpole’un komutasındaki ticaret gemisi Clorinda’yla yola çıkarlar. Ancak bu gemi kısa bir sürede korsanlar tarafından kurnazca ele geçirilir ve bu sırada akşam yemeği için çocuklar korsan gemisine alınır. Korsanlar çocukları geri vermek istediğinde Clorinda’nın kaptanı Marpole çocukların öldüğünü sanarak çoktan gider. Yani yanlış anlaşılma çocukları sadece yolundan alıkoymakla kalmaz, yer yer çocukların masumluğundan doğan eylemlerle güldüren trajik bir büyüme hikâyesinin de kapısını aralar.
Karşıtlıkların Çarpışması
Güvenli ve rahat, üst sınıfa ait, zengin yaşam süren çocukların kendilerini birden başıboş, bilinmeyen ve güvensiz ortamda bulmalarını konu almasıyla daha başından tezat oluşturur yazar. Bu karşıtlık gayet sivri kurulur. Hatta zamanında buradan hareketle kitaba olumsuz yorumlar da yapılmış eleştirmenler tarafından. Öyle ki korsan gemisinde çocuklar birden sömürgede gördükleri fakirlikle çok şiddetli karşılaşırlar; artıklarla ve bozuk yemeklerle beslenirler, bakımsızlıktan görünüşleri değişir. Sadece bununla kalmaz; ölümü, cinayeti, korkuyu da öğrenirler. Benzer yapıyı içinde barındıran ünlü kitap William Golding’in Sineklerin Tanrısı hemen akla geliyor. Zaten Golding’in romanı da Jamaika’da Bir Fırtına’dan etkilenmiş.
İşin trajikomik yanıysa, birçok sorunlu durum aslında bilmemekten, yanlış anlamadan ve iletişimsizlikten doğar. Aslında kaptan ve kaptan yardımcısı çocuklara özellikle kötü muamele uygulamak istemez. Fakat kendilerinin düşük yaşam koşulları, çocuklar için normalliğin bozulmasıdır. Ayrıca kaptan ve yardımcısı hayatı boyunca bilmedikleri ebeveynlik rolünde bulurlar kendilerini ve ne yapacaklarını pek bildikleri söylenemez. O sebeple iyi niyetli olmaları çocukların trajik deneyimlerinin önüne geçemez.
Diğer yandan çocuklar da yaşadıkları deneyimi tam olarak algılayamazlar. İşin çocukların masumluğundan doğan mizahi yönü de burada ortaya çıkar. Bazıları yeni geçtikleri gemiyi yolculuğun bir parçası sanmaktadır. Diğerleriyse gemidekilerin korsan olmadıklarını iddia eder, tepkileri yaşlarına göre değişir. Daha küçükler hiç farkında değildirler ve büyükler ne derse inanır, inanmak ister. Daha büyüklerse inkâr ederek veya düşünmemeye çalışarak gerçeği örtünün altına saklar. Gemiyi oyun alanına çevirirler: Çer çöpten bebekler yapar, türlü yaramazlığa başvururlar.
Oynadıkları oyunlar bile değişir. Örneğin küçüklerden iki arkadaş korsancılık oynar ve aslında ne olduğunu tam ayırt edemediği, “Kaptanın kafasını keser ve suya atardım!”, “Sonra gemideki bütün altınları alırdım!” ve “Ben de gemiyi batırırdım!” gibi yorumlarda bulunurlar. Başka bir tanesi gemide kaptana gıcık olur ve gemiyi batırmaya çalışır: “Zaman zaman, bir yerlerden bulduğu bir çiviyle geminin dibinde bir delik açmaya ve böylece gemiyi batırmaya çalışıyordu.”
Kısacası Jamaika’da Bir Fırtına, kendilerini bilmedikleri bir ortamda bulan çocukların, yanlış anlaşılmadan doğan trajik rastlantıya dair ilginç deneyimlerini tüm problemlerin yanı sıra masumiyetten gelen eğlencesiyle de yansıtmayı başarıyor. Richard Hughes, çocukların kişilikleriyle beraber bilişsel düzeylerini de detaylı hesaba katarak, her birinin yaşadıklarını kendine has bir şekilde işlemesiyle dikkat çekiyor.
•