İlahi Komedya yeniden

İlahi-Komedya

İlahi Komedya

DANTE ALİGHERİ

çev. Ayçin Kantoğlu Everest Yayınları Mart 2021 768 s.

"Dante’nin İlahi Komedya’sı yeniden Türkçede. Yeni çevirilerden biri Ayçin Kantoğlu’na ait. Göndermelerin tespiti neredeyse uzak çağrışımlara dair yorum ve tahminleri de kapsayacak derecede ayrıntılı dipnotlar düzeyinde yapılmış. Çeviri şiirsel söylem ve metin akışı konusundaki özeniyle de dikkat çekiyor."

AYDIN AFACAN

‘Yeraltı’ veya ‘öte dünya’ya yönelik ilgi, Gılgamış Destanı’ndan bir dizeyle söylersek, ‘insanlığın adı konduğunda’ başlar. O zamandan beri evrenin doğumuna (kozmogoni) ilişkin anlatıların yanı sıra ölüm ve öte dünya (eskatoloji) anlatıları da ‘insanın öyküsü’nde yoğun olarak yer almıştır. İnsanın baştan beri aradığı şey ölümsüzlüktür, ‘öte dünya’ da ‘hayatın sürdüğü’ yerdir. Görünüşe göre, Gılgamış, Enkidu için iner yeraltına. Orpheus, Eurydike için, Odysseus sılaya (İthaka) varmak için, Aeneas yeni yurdu için… İnsan hem ölümle macerası hem de yeryüzündeki hayatı için ‘öte’yi hep kurcalamıştır. Ardaviraf ve Dante gibi bilge ve şairlerde ise ‘öte dünya’ yolculuğu başlı başına bir ‘kitaba’ dönüşmüştür. Kendine özgü bir ‘külliyat’ oluşturan Kadim Mısır’ın ‘öte dünya’ anlatıları da ayrıca anılmalıdır.

Dante Alighieri'yi Floransa'da şiir okurken betimleyen yağlıboya tablo. Domenico di Michelino, 1465.

Dante’nin İlahi Komedya’sı yeniden Türkçede. Yeni çevirilerden biri Ayçin Kantoğlu’na ait. Göndermelerin tespiti neredeyse uzak çağrışımlara dair yorum ve tahminleri de kapsayacak derecede ayrıntılı dipnotlar düzeyinde yapılmış. Çeviri şiirsel söylem ve metin akışı konusundaki özeniyle de dikkat çekiyor – şiir çevirisinin güçlüğü malum... Kantoğlu’nun, Komsedya’nın atmosferini derinden içselleştirdiği belli. Bu bir bakıma doğal; çeviri o ruhu gereksiniyor çünkü. Kantoğlu çevirisi Dante ve Komedya çevirileri toplamı içinde olduğu gibi, genel olarak çeviri etkinliği içinde de değerli bir katkıdır.

Dante İtalyan edebiyatı henüz Latincenin ‘koyu gölgesini’ taşıdığı bir zamanda İtalyancanın ve dünya edebiyatının en görkemli eserlerinden birini yazmıştır. Evet, erken bir İtalyanca ama ünlü oyuncu Roberto Benigni’nin Il mio Dante kitabının girişindeki yazısında o dönem yazarlarının farklı İtalyancasına işaret eden Umberto Eco’nun vurguladığı gibi, “Dante dilbilimsel olarak güncel”. Eco, Komedya’nın girişindeki “Nel mezzo del cammin di nostra vita / mi ritrovai per una selva oscura” (Hayat yolumuzun tam ortasında / Buldum kendimi karanlık bir ormanda) dizelerini anarak, İtalyanca konuşan herhangi birinin buradaki on üç sözcükten on ikisini çok iyi kavrayabildiğini, olsa olsa okuma yazma bilmeyenin ‘selva’ (orman: foresta) sözcüğünün anlamını bilemeyebileceğini söyler.

Yaşadığı dönem Dante’nin görkemli tahayyülünü birçok bakımdan beslemiştir. Bir bütün olarak eserini biçimlendiren, dayandığı yazılı birikimle birlikte zamanının özgül koşullarıdır. Ustası ilan ettiği Komedya’daki rehberi Vergilius’tan başka Horatius, Lucanus, Seneca, Statius, Ovidius gibi Latin şair ve yazarlardan, St. Augustinus, Gregorius Magnus, Thomas Aquinas, Albertus Magnus gibi Hıristiyan ve Skolastik düşünürlere uzanan geniş bir ‘okuma listesi’ne dayanır. Kaynakları bunlarla sınırlı değildir elbette; Homeros’tan ‘Dolce stil novo’nun beslendiği birikime, kimini ‘geçerken’ andığı başka birçok kaynaktan esinlenmiştir. Bazı yerleri adeta edebiyat tarihinin özeti gibi olan bölümler, şairler, filozoflar, krallar, kraliçeler; mitik, dinsel, tarihsel figürler ve olaylarla doludur. Böyle bir misyon yüklenmiş gibidir, Cehennem’in XXXII. kantosunda şöyle seslenir: “Dilim lal olup susmadıkça / unutturmam sizi, yeryüzünde anlatırım hikâyenizi.

Aktivist ve politikacı Dante, bu ‘hayatı’ belli yönleriyle ‘öte dünya’ya da yansıtacaktı. Vico’nun Scienza Nuova’da yazdığı gibi, ‘üst düzeyde ezoterik bilgiyle dolu olmasına rağmen Komedya sahnesine gerçek kişileri, ölünün hayatındaki gerçek olayları’ taşımıştır. İlahi Komedya’daki ustalık, De vulgari eloquentia, Vita nuova, Convivio gibi eserlerinde, yapıtı (sanatı) üzerine düşünen bir şair oluşuna; yapı, ses, söz müziği, ahenk, kısaca anlam ve güzellik üzerine kafa yoruşuna; ‘Dolce stil novo’dan, dinsel ve mitolojik metinlerden edindiği birikimi özgün biçimde dönüştürmesine dayanır. Tam da bu özellikleri taşıyan İlahi Komedya’sı ile Dante, Batı’nın, modern edebiyatın, başka bir deyişle o ‘kanon’un başköşesine yerleştirilir. Bu başarısını doğrudan dönemine özgü Hıristiyan öğretisine bağlamak doğru değildir. Bütün metinde şiire ve sanata gösterdiği özene dair birçok bölüm/dize bulunmaktadır. Bellek-hayat ve unutuş-ölüm arasındaki ‘arkaik’ bağları döneminin şiiri üzerinden yeniden kurması dikkat çekicidir. Örneğin Araf’ta sevdiği şairlere değinirken, şiirin unutuşu nasıl aştığını şöyle dile getirir: “… Öyle aydınlık bir iz bırakıyor ki sözlerin içimde, / Lethe Irmağı bile alamaz benden.” Şiir orada yaşama aittir; nitekim yeryüzü hayatının karmaşalarıyla yankılar bulduğu Cehennem ve Araf’ta rehberi ve hamisi Şair Vergilius’tur. O ‘ürkünç gerçeklik’ şiirle aşılır bir bakıma. Beatrice ve Cennet’e de o yolla varılacaktır.

Dante’nin yedi yüz yıldır konuşulan bu eseri, kutsal ‘üç’ ve ‘terza rima’ ile yazılmış kantoları ile sonradan Boccaccio tarafından eklenmiş ‘ilahi’ (divina) sıfatı vb. bilgiler dışında sayısız farklı yoruma konu olmuştur. Hemen bütün sanatlar üzerinde yarattığı etki ve esinlenmeler bir yana, İlahi Komedya’nın yol açtığı ‘literatür’ün kendisi başlı başına bir akademik alan oluşturacak kapsamdadır. Hem yaslandığı birikim hem de esin kaynağı olduğu birikimle kendine özgü bir ‘hale’ oluşturmuş az sayıda eserlerdendir.

Gerçekten de şiirsel sözün ‘daha aşağı öğreti’ (infima doctrina) derekesinde konumlandırıldığı St. Augustinus’lu Thomas Aquinas’lı Ortaçağ’ın düşünce sisteminden İlahi Komedya’nın çıkmış olması çok enteresandır. Buradan şiirin zaferle çıktığını söylemek abartılı olmasa gerektir. ‘Terazi’ ibresinin sıklıkla ‘kutsal söz’e kaymakla birlikte orada sabit durmaması şiirsel sözün başarısıdır. Edebiyat tarihi boyunca yapılan değerlendirmelerde daha bir hareketlidir bu ‘ibre’. Çağının kargaşasına ‘bir düzen içinde ifade kazandırmak’ düşü kuran Eliot’tan Dante şiirine ‘üçüncü bir Ahit işlevi’ yükleyerek onu ‘kanon’un başlarına yerleştiren Bloom’a, Beatrice’yi ‘kiliseye yakın’ bir konumdan inceleyen Williams’tan onu edebi figür olarak bir çeşit tutkuyla kuşatan Borges’e, sayısız yaklaşma denemesi söz konusudur çünkü. Dante’nin bir şeyleri değiştirdiği, dönüştürdüğü kesindir. Odysseia’da İthaka yolunu doğrultmak için yeraltına inen Troya yıkımının mimarı Ulysses’i (Odysseus), Aeneas’tan sonra Dante de ziyaret eder. Kurnaz ve yağmacı Odysseus, değişmiş ‘erdem ve bilgi peşinde’ koşmaktan söz eden kâşife dönüşmüştür. Ama Dante’nin edebiyat tarihine müdahalesi bundan çok daha karmaşık ve derin niteliktedir. Ortaçağ’dan hareket eden Dante’nin ilk rehber olarak Vergilius’u seçmesinde onun dindarlığı (pietas) bir etken sayılsa da, Latin şairin pagan olduğu açıktır. Bu da daha başından sayısız soruyu işaret eder ki, Dante’nin bir başarısı da buradadır. İlahi Komedya’nın dünyasına yolculuk veya –bellek tazelemek isteyenler– yeniden yolculuk için sözü burada Ayçin Kantoğlu çevirisine bırakmanın yeridir.