Kara kıta Afrika’da bir taşra sıkıntısı

Hırsıza Her Gün Bayram

Hırsıza Her Gün Bayram

TEJU COLE

Çeviri: Deniz Koç Monokl Kitap

Teju Cole, her ne kadar orada büyümüş olsa da Nijerya’da geçici süreyle bulunan bir misafir, adeta bir gözlemci. Bu ruh hali yazarın anlatı diline ve olaylara yaklaşımına da yansıyor; yazar gözlemci sıfatıyla  karşılaştığı durumlara karşı her daim mesafesini koruyor, bu durumlara garip bir soğukluk ve keder karışımıyla yaklaşıyor. 

ECE KARAAĞAÇ

Monokl Kitap etiketiyle raflarda yerini alan, Teju Cole imzalı Hırsıza Her Gün Bayram kara kıta Afrika’nın gittikçe yozlaşan değerlerine içeriden, fakat mesafeli bir bakış sunuyor.

Teju Cole, Amerika’da doğmuş Afrikalı bir yazar. Doğumundan kısa bir süre sonra annesiyle beraber Nijerya’ya geri dönen yazarın yaşamı 17 yaşında dek bu kadim kıtada geçmiş. 17 yaşında tekrar Amerika’ya taşınan yazar, şimdilerde Brooklyn’de yaşıyor. Salman Rushdie tarafından “kendi jenerasyonunun en yetenekli yazarlarından” ilan edilen Cole, Hırsıza Her Gün Bayram’da anavatanına yaptığı seyahati, hissettiği tüm yabancılaşmayla kelimelere döküyor. Aynı zamanda fotoğrafa da merakı olan yazarın cümlelerine kendi elinden çıkan fotoğraflar eşlik ediyor.

Teju Cole, gerek fotoğrafa olan merakı, gerekse büyüdüğü topraklara karşı duyduğu yabancılaşmayla bana Altın Palmiye Ödüllü yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ı anımsattı. Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerinde izleyicisine duyumsattığı taşra sıkıntısı Teju Cole’nin kelimelere döktüğü sıkıntıya bir hayli benziyor. Her iki isim de bir vizörün arkasından, belli bir mesafeden yaklaşıyor kendi kişisel tarihine. Yönetmen kamerasının arkasına geçerken yazarın gözü bir fotoğraf makinesinin vizörüyle aynı işlevi görüyor ve yakaladığı anları kaydediyor.

Hırsıza Her Gün Bayram ismini bir Yoruba atasözünden alıyor: “Hırsıza her gün bayram, mal sahibine bir gün.” Kitap her ne kadar roman olarak tanımlansa da ben bu kitabın anı türü içinde değerlendirilmesini daha doğru buluyorum. Zira bu, bir karakterin çatışmalarla şekillenen hikâyesinden ziyade yazarın büyüdüğü topraklara yaptığı seyahatin anlatısı. Ancak burada altını çizmek gerekir ki Teju Cole’nin kimliğini ve değerlerini şekillendiren, hayatının ilk 17 yılını geçirdiği Nijerya değil, 17’sinden sonra tek başına kaçıp gittiği Amerika olmuş daha çok. Bunu başta rüşvetçilik ve haraç olmak üzere, Nijerya’da karşılaştığı yozlaşmaların ve elektrik kesintisi vb. yoksunlukların hiçbirini içselleştirmiyor oluşundan anlıyoruz.

Cole, her ne kadar orada büyümüş olsa da Nijerya’da geçici süreyle bulunan bir misafir, adeta bir gözlemci. Bu ruh hali yazarın anlatı diline ve olaylara yaklaşımına da yansıyor; yazar gözlemci sıfatıyla  karşılaştığı durumlara karşı her daim mesafesini koruyor, bu durumlara garip bir soğukluk ve keder karışımıyla yaklaşıyor. Bana sorarsanız büyüdüğü topraklara karşı buram buram hayal kırıklığı kokuyor Teju Cole’nin satırları. Yazar bu hayal kırıklığı ve yabancılaşmayı oldukça yalın ve akıcı dille aktarıyor. Çevirmen Deniz Koç’un da yazarın üslup bütünlüğünü ve akıcılığını muhafaza eden bir çeviriye imza attığını belirtmeden geçmeyelim.

Yoruba dilinde “tokunbo” diye bir kelime varmış ve bu kelime “deniz aşırı ülkelerden gelen” anlamına gelirmiş. Nijerya’da bu kelime yabancı mallardan bahsederken değil, yabancı bir ülkede doğup sonradan memlekete getirilen çocuklar için de kullanılırmış. Düşünüyorum da Teju Cole için enikonu “tokunbo” bir yazar denebilir doğrusu!