Adını gizleyen kadınlardan mücadele öyküleri

Herkes-İstediği-Gibi-Yaşasın

“Herkes İstediği Gibi Yaşasın”: Türkiye ve İran'daki Kadınların Başörtümlerini Çıkartma Pratikleri

BÜŞRA CEBECİ, NEVŞİN MENGÜ

İletişim Yayınları Haziran 2021 163 s.

Büşra Cebeci ve Nevşin Mengü ortaklığında hazırlanan “Herkes İstediği Gibi Yaşasın”  İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Türkiye ve İran ekseninde kadınların başörtüsü çıkarma deneyimlerine yer veren ve her bir deneyimin kendi içinde ne kadar eşsiz olduğunu tekrar tekrar hatırlamamızı sağlayan kitap, bu açıdan son derece değerli bir çalışma.

BUSE ÖZLEM BAY  

"Başını açmak ya da örtmek kararının bir zorlama olduğu her durum, tıpkı tüm mecbur bırakılmalarda olduğu gibi, bir şiddettir," diyor Nilgün Toker “Herkes İstediği Gibi Yaşasın”’ın önsözünde. Bu şiddetle karşı karşıya kalan kadınlar çoğu zaman yalnız. Çoğu zaman da kendi güçlerinin farkına varmamaları için yalnız hissettirilmeye zorlanıyorlar. Başörtüsünü çıkaran kadınların hikâyelerini paylaştıkları "Asla Yalnız Yürümeyeceksin" gibi blogların kadınlara sağladığı en büyük destek de bu alanda yaşanıyor: Kadınlar şiddetin içinde yalnız olmadıklarını, benzer hayatlar yaşayan ve kimi zaman da bu şiddet dolu hayatların içerisinden çıkabilen kadınların var olduğunu öğrendiklerinde, yalnızlık hissinin yarattığı umutsuzluktan sıyrılıyorlar.

“Herkes İstediği Gibi Yaşasın”  türünden kitapların her türlü şiddet mağduruna getirdiği kazanımlar da benzer yönde. Yaşananları mağdurun ağzından dinlemek, mağdurla ona bunları yaşatan failin arasına sert bir çizgi çekmek, kadınların yaşadıklarını anlamlandırmalarında ve içinde bulundukları durumu analiz etmelerinde çok büyük bir rol oynuyor. İnanç gibi manevi ve kişisel bir konu üzerinden şiddete uğrayan herhangi bir insanı manipüle ederek kendisini suçlamasını sağlamak çok zor değil. Tam da bu yüzden, böyle kaygan bir zeminde yürüyen kadınlara yaşadıklarını tekrar tekrar anlatma fırsatı vermek ve anlatamayana cesaret aşılamak gerekiyor. "Herkes İstediği Gibi Yaşasın" da bu yolda atılan adımlardan biri...

Nevşin Mengü “Herkes İstediği Gibi Yaşasın”’da şöyle diyor:

“...bazen de en basit görünen şeyler aslında düşündüğümüz gibi değildir. Kıyafet mesela, sandığımız kadar basit bir mesele olmayabilir. Kıyafet sadece kıyafet değildir. Öyle olmaktan, çağlar önce çıkmıştır. İmparatorluklar, insanların bedenlerini örttükleri materyallere, insanların giyebileceği kıyafetlere –zaman zaman etnik ve dini farklılıklara göre– sınır koymuşlar. Dolayısıyla kıyafet sadece örtü değil elbette; insanların bedenlerini örttükleri kıyafetler sosyal, siyasi ve ekonomik anlamlar içeriyor.”

Kitap da sayfaları boyunca daima tüm bu anlamlar çerçevesinde ilerliyor; başörtüsü kullanmanın ya da kullanmamanın, en çok da kadınlar perspektifinde, ne demek olduğunu ve ne gibi sonuçlar yarattığını irdeliyor. Büşra Cebeci “başörtüsü meselesi”ni Türkiye odağında incelerken Nevşin Mengü ise bunu İran üzerinden gerçekleştiriyor. “Yalnız Yürümeyeceksin” blogundan ilk kıvılcımını yakalayan “Herkes İstediği Gibi Yaşasın”, heybesine daha da fazla hikâye ekliyor ve Cebeci’nin Türkiye’deki başörtü dinamiklerine dair araştırmalarıyla birlikte geniş bir manzara sunuyor.

Türkiye’de yaşayan kadınların başörtülerini çıkarma deneyimlerini dinlediğimiz bölümlerde Cebeci, bu kadınların yaşadıklarını kendi ağızlarından dinleme fırsatını veriyor bize. Kitabın okuyucusuna sağladığı en önemli imkân da bu. Kimi zaman blogdan alınan mektuplarla kimi zaman bire bir yapılan röportajlarla araya hiçbir müdahale girmeden mücadele veren kadınları dinleyebiliyoruz. Başörtüsü takan veyahut takmayan kadınları bir potada eritmek yerine, her bireyin hikâyesinin farklı olduğunu, herkesin hayatının birbirinden değişik arka planlarla kaplı olduğunu vurgulayan bir seçim bu. Özellikle de toplumumuzda böylesine önyargı kaynağı olan bir konu özelinde bu tarafsızlığın sağlanması ve kadınlara kendi seslerini duyurma imkânı verilmesi çok değerli. 28 Şubat süreci, günümüz iktidarı ve tarikatları, Türkiye genelinde bu konuyu değerlendirirken Cebeci'nin değindiği diğer temel noktalar oluyor.

İran'da kadınların başörtüsünü çıkarma eylemlerinden görüntüler. 2018.

Kitabın ikinci bölümü “İran”da ise şartlar Türkiye’de olduğundan çok daha farklı. Devrimden sonraki İran’da başörtüsü artık bir seçim olmaktan çıkmış durumda. Buna karşılık kadınların yaşadığı deneyimler ve verdikleri tepkiler de değişiyor elbette. Kadınların devlet dairelerinde, sokakta ya da evde yaşadıklarını ve başörtüsü kullanımının hayatları üzerindeki etkilerini Nevşin Mengü kendi gözlemleri ve araştırmaları üzerinden anlatıyor. “Beyaz Çarşamba” gibi kadın direnişleri, başörtüsünün politik boyutu ve İran tarihindeki yeri gibi konuları haber kaynaklarından ve bazen de bizzat tanıkların ağzından dinliyoruz. İranlı kadın gazetecilerin, sporcuların ve öğrencilerin aileleriyle, devletle ve toplumun geneliyle olan ilişkileri, çoğu zaman da zulümle sonuçlanan direnişleri Türkiye’nin dinamikleriyle karşılaştırıldığında farklı bir bakış açısı sunuyor.

“Herkes İstediği Gibi Yaşasın”, gerçekten farklılıklarımızla bir arada yaşamayı öğrenebilmemiz için gereken empati ve sağduyunun altını çizen, olması gereken bakış açısıyla hazırlanmış, çok sesli ve çok yönlü bir çalışma...