Güneşten-Sonra

Güneşten Sonra

GABRIELE CLIMA

çev. Esma Fethiye Güçlü Timaş Yayınları Haziran 2022 175 s.

Gabriele Clima, Güneşten Sonra’da engelli Andy’nin yaşama tutunma çabasını ve sorunlu ebeveynlerin sorunlu çocuğu Dario’nun yaralarını birleştirerek klasik dram yüklü bir trajedi sunmuyor okura. Tam tersine, kitap bunları elinin tersiyle iterek özellikle diyalogların doğallığıyla pekişen kurgusu ve yan karakterlerin olaya çok fazla müdahil olmamasıyla çok daha gerçek, sade ve insani bir hikâye kuruyor.

BURAK SOYER

İtalya’nın en popüler çocuk kitapları yazarlarından ve ressamlarından biri olan Gabriele Clima aynı zamanda okullarda öğrencilere seminerler veriyor, öğretmenler ve eğitmenler için de eğitimler düzenliyor. Edebiyatın çocukların okumayı ve yaşamayı öğrenmesi için çok özel bir araç olduğunu düşünen yazarın kitapları şu âna kadar on beş dile çevrilmiş. Ve Gabriele Clima, Il Sore Fra Le Dita, yani Güneşten Sonra isimli kitabıyla artık Türkçede. 2017’de gençler için en iyi kitap dalında Andersen Ödülü’ne layık görülen, Esma Fethiye Güçlü çevirisiyle yayınlanan Güneşten Sonra, haylaz bir öğrenci olan Dario’nun, yaptığı son ‘yaramazlıkla’ bardağı taşırarak okul müdürü tarafından engelli Andy’ye ‘gönüllü bakıcı olmakla’ cezalandırılmasının ardından Dario ile Andy’nin yaşadıklarını anlatıyor.

Babasının gözünde ‘Büyük Dario’, okul yönetiminin deyimiyle ise ‘çürük elma’ olan tıfıl Dario, babasının evi terk etmesiyle annesiyle birlikte ‘yaşamaya çalışan’, okulda sürekli sorun çıkaran, yalnızlığa demir atmış bir ergen. Dağları aşan varoluş problemleri, etrafındaki herkesin ona, onun da etrafına olan sonsuz ilgisizliği, Dario’yu içinden çıkamadığı bir girdaba sürüklemiş. Aynı günlerin aynı şekilde birbirini kovaladığı bir gün, Dario ufak bir gaz çıkartmayla bile yıkılacak okulunda sınıflardan birinin kapı kolunu kırınca, kılkuyruk müdür ona tekerlekli sandalyeye mahkûm Andy’ye gönüllü olarak bakma ‘cezasını’ verir. Dario haliyle bu ceza karşısında biraz afallar ama Andy’nin diğer bakıcısı, aklı evvelliği paçalarından akan Elisa’nın engelli çocuğa karşı tutumunu görünce sinire kesip kendi ‘yöntemlerini’ bakıcılıkta kullanmaya başlar. Bu ‘yöntemlerin’ bir yolu da aslında kendisini vuracak Dario’nun. Çünkü yaralı o da. Kuvvetle ihtimal o yara kapanmayacak ama Dario üzerine tuz basacak. Ya da en azından deneyecek. Bunun için de bir ‘kahramana’ ihtiyacı var: Andy’ye. Zira Dario’ya göre Andy onun yapamadığı yapan, hayatına hükmetmeyi –belki farkında olmadan da olsa– başarmış bir kahraman.

“Andy. Kahkahalar atan, onun dışındaki herkesin yaşamak zorunda olduğu dünyadan haberi olmayan Andy ona ilaç gibi geliyordu. Dışarıdaki dünya güzel değildi; dışarıdaki dünya insanı içine çeken, insanın elini kolunu bağlayan bir bataklık gibiydi. Bu bataklık insanı hiç durmadan içine alırken, Andy’nin dünyası, çevresinde kendi gezegenleri olan bir güneş gibi kendi ekseninde dönüyordu. Kendi gezegenleri olan bir güneşi hiçbir şey etkileyemezdi, altında akan çamurlu nehir bile ona bir şey yapamazdı; böyle bir güneş kusursuz bir dengeyle kendi kendine dönen, özgür bir güneş olurdu. Evet, Dario onu kıskanıyordu. Andy’de insanların koyduğu kurallardan kaçabilmesini sağlayan ölümsüz, dokunulmaz bir şey vardı. Andy yarısı insan, yarısı sandalye olan mitolojik bir yaratığa benziyordu. İnsan mitolojik bir yaratığı nasıl kıskanmaz ki?”

Ve ikili için macera başlıyor…

Dario önce Andy’yi okuldan kaçırıyor. Tesadüf bu ya, Dario’nun cebi annesinin kumbarasından arakladığı paralarla dolu. İstikamet belli aslında ama dalgalandırmıyor Dario. Vuruyorlar kendilerini dağlara, ovalara, kırlara, bayırlara. Yeri geliyor köhne bir tren vagonunda, yeri geliyor ‘Batmobil’ çakması bir engelli aracıyla yol alıyorlar. Ama ‘güneş’ hep yanlarında. ‘Güneş enerjisiyle’ çalışmaya başlıyor bir süre sonra Andy de. Yol boyunca uğradıkları kafelerde kendi suyunu kendi içer, karnını kendi doyurur hale geliyor ‘engelli’ Andy. ‘Güneş’ diyor da başka bir şey demiyor. Dario da atıyor bütün prangalarını Andy’le beraber ve en sonunda varıp dikiliyor annesini ve kendisini bırakıp giden babasının karşısına. Baba Nic koyuvermiş kendini, hayatı. Mekânı karavan, gönlü yeşil saçlı afet Flora olmuş. Ağzından sigarasını, elinden piizini düşürmeden görünmez ağlar örmüş dünyayla arasına. Dökülüveriyor Nic her şeyi. Bu zamana kadar annesinin babasını bıraktığını sanan Dario öğreniyor her şeyi ve tüm yükünü aşağıya atıp bir “Eyvallah” çekerek havalanıveriyorlar Andy’yle beraber dört tekerli ‘balonuyla’ ‘güneşe’ doğru. Ateşleri sevgi, rüzgârları dostluk…

Gabriele Clima’nın kitaptaki ‘Teşekkür’ bölümünde yazdığına göre, Güneşten Sonra’da anlatılan hikâye bütünüyle hayal ürünü değilmiş. Bazı bölümler gerçekten yaşanmış, ancak kitapta değiştirilerek anlatılmış. Ama “Tümüyle hayal ürünü de sayılmaz” diyor yazar. Her ne olursa olsun, Gabriele Clima, Güneşten Sonra’da engelli Andy’nin yaşama tutunma çabasını ve sorunlu ebeveynlerin sorunlu çocuğu Dario’nun yaralarını birleştirerek klasik dram yüklü bir trajedi sunmuyor okura. Tam tersine, kitap bunları elinin tersiyle iterek özellikle diyalogların doğallığıyla pekişen kurgusu ve yan karakterlerin olaya çok fazla müdahil olmamasıyla çok daha gerçek, sade ve insani bir hikâye kuruyor.