MÜGE İPLİKÇİ
Resimleyen: Huban Korman Günışığı Kitaplığı 2020 120 s.
Türkiye’de çağdaş edebiyatın önemli temsilcilerinden olan Müge İplikçi, Günaydın Bendi ile henüz ergenliğe girmek üzere olan çocukların, ebeveynlerinin çocukluklarıyla iç içe geçen bir geçmiş-bugün hikâyesi anlatıyor. Bu hikâye üzerinden iki kuşağın öğrenme ve sorgulama mekanizmalarını örnekliyor.
“Sonbahara yaklaştığımız bir ağustos günü Heybeliada’da ağaçların altında otururken gökyüzüne bir baktım ki leylekler geçiyor. O leyleklerin peşi sıra içime tuhaf bir hüzün çöktü. O andan itibaren dedim ki bir kitap yazmalıyım; içinde leylekler olsun, bu hüzün olsun ama bu hüzün kadar coşku da olsun, umut da olsun ve o umutla birlikte genç arkadaşlarımla buluşabileceğim bir mekân da yaratmış olayım. İçinde çam ağaçları, kozalaklar…”
Müge İplikçi, Günaydın Bendi’yi yazmaya karar verdiği anı böyle anlatıyor. Huban Korman’ın birbirinden isabetli desenleriyle, Günışığı Kitaplığı tarafından yayımlanan bu lirik hikâye, çocukların gözünden geçmişi, yetişkinleri, doğayı ve arkadaşlık ilişkilerini tam da yazarın bahsettiği gibi coşkulu ve umutlu bir dille anlatıyor.
Türkiye’de çağdaş edebiyatın önemli temsilcilerinden olan Müge İplikçi, Günaydın Bendi ile henüz ergenliğe girmek üzere olan çocukların, ebeveynlerinin çocukluklarıyla iç içe geçen bir geçmiş-bugün hikâyesi anlatıyor. Bu hikâye üzerinden iki kuşağın öğrenme ve sorgulama mekanizmalarını örnekliyor.
Zorlu bir zaman sarmalının içinden ürettiği yalın anlatım dışında, iki konu üzerinde duruşu da Günaydın Bendi’yi özel kılıyor: doğa ve “başka dünyadan” gelmiş gibi davranan çocuklar.
Otizmin ne kadar farkındayız?
Günaydın Bendi, adını annesinin ve arkadaşlarının unutulmaz anısından alan Neşe etrafında örülüyor. Neşe, 9 yaşında ve tam bir yeniçağ çocuğu. Zaman zaman çokbilmişliği ve şımarıklığıyla ailesini dahi bıktırıyor. Neşe, annesinin yakın arkadaşlarından Çiğdem’in oğlu ile arkadaş olarak büyüyor.
Hulusi, otizmli bir çocuk. Aile, bu duruma (Hulusi’nin dayısı, Çiğdem’in kardeşi) Ahmet’ten alışkın olsa da süreç kolay geçmiyor. En doğal ilişkiler bile Hulusi için fazladan bir ihtimam ve kendine özgü durumları beraberinde getiriyor. Neşe, henüz üç buçuk yaşındayken bunu fark etmiş ve annesine durumu tek cümleyle anlatıvermiştir: “Hulusi başka bir dünyaya ait.”
Çiğdem bu durumu, kardeşi Ahmet’ten de tanıyor. Ahmet’le birlikte zor bir babanın çocukları olarak büyümüşlerdi. Kimi zaman zordan zorbaya rahatlıkla geçebilen bir baba… Sutopu antrenörü olan babaları, Ahmet’in yüzme öğrenmesine bile yanaşmıyor hatta yüzmeyi ona yasaklıyor. Etrafındaki arkadaşlarından ona zarar geleceğine inanıyor. Ahmet, bir gün bir dost eli tutuyor ve aradan yıllar geçtiğinde Neşe vesilesiyle Ahmet’in bu alanda iki madalya kazanan başarılı biri olduğunu öğreniyoruz.
Müge İplikçi’nin bu meseleye yaklaşımı anne baba-çocuk ilişkisi, fırsat eşitliği, sağlıklı sosyalleşme gibi kapsamlı ve derin konuları tartışması bakımından büyük önem taşıyor. Türkiye gibi ülkelerde bu konularda konuşmak zorlayıcı: Hassas fakat yüzeysel olmayan, eleştirel fakat yapıcı, koruyucu fakat izolasyondan uzak bir dil tutturmak gerekir. Günaydın Bendi, tüm karakter ve diyaloglarında bu pedagojik gerekleri layıkıyla yerine getiriyor.
Mays Canavarı
Neşe’nin dayısı Berk, çizime yetenekli bir çocuk. Ne yazık ki genel kabule paralel şekilde ailesi “çizim” mevzusunu ciddiye almaz. Neredeyse kendi çizgi romanlarını yazan Berk’in en belirgin kahramanlarından biri Mays Canavarı. Adını cıvıl cıvıl Mayıs ayının deforme olmuş halinden alan kötü ruhlu bu canavar, bir çöp-oburdur ve Mayıs’a karşı her türlü hileye başvurur. Kâinatın tüm çöpleri onun varlık sebebidir.
Yunan ve Roma mitolojisinde ebeveynlere sadakati temsil eden leylekler, bugün pek çok kültürde ilkbaharın habercisi olarak biliniyor. Yeni doğumlar, bebekleri “leyleklerin getirdiği” efsanesiyle anlatılıyor. Doğanın vazgeçilmez parçası olan leylekler için ne yazık ki yaşam günden güne zorlaşıyor. Her canlı türü gibi doğa tahribatından fazlasıyla etkileniyor. Besin kaynakları ne yazık ki Mays Canavarı’nın hüküm sürdüğü çöplükler artık. Bu çöplükler pek çok canlı türünün sindirim sistemine zarar verip onları ölüme sürükleyen tehlikelerle dolu.
Bu bakımdan düşünüldüğünde Günaydın Bendi’de kullanılan leylek motifi yerini buluyor. Çizimlerle desteklenip daha da güçlü hale getirilen hikâyeyi, leyleklerin ve bizim kazanacağımız, Mays Canavarı’nın yenileceği dünya umuduyla okuyoruz.
•