MICHAEL MORPURGO
çev. İpek Güneş Çıgay Tudem Yayınları 2021 144 s.
Emin 14 yaşında Afgan bir mülteci. Onun hikâyesinde de tüm mülteci hikâyelerinde olan çaresizlik, öfke ve haksızlık var. Ancak usta yazar Morpurgo hikâyesini bu klişeler üzerine örmek yerine dostluk, sevgi ve mücadeleyi öne almış. Böylece Gölge 10 yaş ve üzeri çocuklar için hem hayatın gerçeklerini su yüzüne çıkaran hem de çok iyi bildikleri dostluğun nasıl bir güç olduğunu hatırlatan, çarpıcı bir öykü olmuş.
Son dönemlerde sıkça mülteci hikâyelerini barındıran kitaplarla karşılaşıyoruz. Bu durum çocuk edebiyatında da böyle. Yayınevleri çocuk mültecilerin hayatını anlatan çeviri eserlere ilgi gösteriyor. Yaşadığımız dünya düzeninde en çarpıcı insanlık sorunlarından biri olan mülteciliği edebiyatın dert edinmesi elbette sürpriz değil. Ait olamayanların, kaybetmişlerin ve dışlanmışların maruz kaldıklarını gözler önüne sermek bir edebiyat dili olarak kendi başına bile yeterince çarpıcı. Bir de bu gerçekliği çocuk aklı ve gözlemiyle dile getirdiğinizde ortaya çıkan eserden etkilenmemek mümkün değil.
Gölge çocuk edebiyatının bol ödüllü yazarı Michael Morpurgo’nun dilimize çevrilen son romanı. İngiliz Çocuk Edebiyatı Elçisi Morpurgo’nun sinemaya da uyarlanan pek çok romanı bulunuyor. Balinalar Geldiğinde ve Anya’yı Beklerken bunlardan ikisi. I. Dünya Savaşı’nda yaşanan sıra dışı olayları Joey adlı bir atın ağzından aktaran Savaş Atı adlı romanı ise, 2011 yılında Steven Spielberg tarafından uyarlanıp pek çok ödüle aday gösterildiği için Morpurgo’nun belki de en çok bilinen romanı. Morpurgo Gölge’de yine savaş ve barış temaları ile insan ve hayvan dostluğunu ön plana çıkarıyor. Fakat Gölge, hedeflediği çocuk okuyucuda harekete geçirdiği cesaret ve olayları ele alış biçimi açısından diğerlerinden ayrışıyor. Burada gerçek bir yaşam hikâyesi yok. Aslında Emin adında mülteci bir çocuk da yok. Ancak benzer öyküyü farklı detay ve sıralamalarla yaşayan yüzlerce Emin olduğu için Morpurgo olayları gerçek mekânlarda ve aynı dönemin zamanıyla kurgulamış.
Michael Morpurgo
Afganistan'dan İngiltere'ye uzanan destansı bir yol hikâyesi
Emin ve annesi Afganistan’da Taliban’ın zulmünden kaçıp İngiltere’ye sığınmak istemektedir. Emin’in dayısı bir İngiliz ile evli olduğu için orada yaşamaktadır ve onları yanına almak için elinden geleni yapar. Bu yolculuk Emin ve annesi için kolay olmayacaktır. Okur olarak biz aslında hikâyeye altı yıl sonrasından başlıyoruz. Emin ve annesi İngiltere’ye geleli altı yıl olmuştur ve kendilerine yeni bir hayat kurmayı başarmışlardır. Emin’in bir okulu, hobileri, dostları ve gerçek bir hayatı vardır. Ancak bir gün siyasi rüzgârın değişmesi sebebiyle İngiltere Emin’i ve annesini ülkelerine iade etmeye karar verir. İlk iş olarak onları evlerinden alıp Britanya’nın Bedfordshire bölgesindeki göçmenlere yönelik bir gözaltı merkezi olan Yarl’s Wood’a gönderir. Okuyucu olarak bizler işte burada hikâyeye dahil oluyoruz. Emin’in okul arkadaşı Matt, Emin’in en yakın dostudur ve ona defalarca mektup yazmasına rağmen Emin’den bir cevap alamamıştır. Matt endişelenir ve büyükbabasından yardım ister. Yarl’s Wood’a sadece yetişkin ziyaretçiler alınmaktadır. Bu nedenle Matt içeri giremez ve büyükbaba da böylece bu öykünün ana kahramanlarından biri olur.
“Bu hikâye pek çok insanın yaşamına dokundu. Hatta dokunmakla kalmadı, bu yaşamları bir de sonsuza dek değiştirdi. Üç kişi anlatıyor bu hikâyeyi: Matt, büyükbabası ve hakiki kahraman Emin. Onlar oradaydılar. Bunu yaşadılar. O yüzden, yaşadıklarını kendi sözcükleriyle, onların ağzından dinlemek en iyisi.” (s. 7)
Bu giriş yazısıyla başlıyor kitap. Dediği gibi üç kişinin dilinden okuyoruz. Kitaba adını veren Gölge ise Springer Spaniyel cinsi bir köpek. Büyükbabanın Emin’e gösterdiği bir fotoğrafla tanıyoruz onu. Aslında öyküyü bu köpek başlatıyor. Altı yıl öncesine gidip, neden Afganistan’dan İngiltere’ye geldiklerini, bu köpeğin fotoğrafını görünce anlatmaya karar veriyor Emin. Taliban zulmünden kaçmak için sığındıkları mağaranın kapısına bir gece ansızın gelen ve tüm bu zorlu yolculuk boyunca kendilerine eşlik eden bu köpeğin sadakati sayesinde hayatta kalabiliyorlar. Gölge mucizevi bir köpek. Ancak sonradan onun bir ordu köpeği olduğu anlaşılıyor. Adının aslında Polly olduğunu öğrendiğimiz bu köpek Emin’i ve annesini bildiği yollardan, asıl evi olan İran sınırına kadar ulaştırıyor. Afganistan’dan İran sınırına kadar olan yolculuk boyunca Gölge, Emin’e ve annesine fiziken eşlik ediyor. Emin’in İngiltere’ye ulaşma hikâyesinin en zor bölümü burası değil. Ancak ülkelerini terk edip belirsizliğe attıkları bu ilk adımdaki tecrübesizliklerinde, başlarına gelen her kötü olayda Gölge onları koruyor. Yolculuğun bu ilk bölümünde Gölge’nin gösterdiği dostluk tüm çıkmazlara rağmen anneyle oğluna umut oluyor, onları hayata bağlıyor. Fakat Gölge onları İran sınırına ulaştırdığında kendisi de asıl evine dönmüş oluyor. Bir ordu köpeği olarak ait olduğu yerde kalması gerekiyor ve anneyle oğulun üzerine adı gibi gölgesini bırakıp onları uğurluyor. Emin doğduğu, yaşadığı, ev bildiği Afganistan’dan kopuşunu ayrılık olarak tarif etmezken, Gölge’den koptuğu o ânı gerçek bir ayrılık olarak tarif ediyor.
Yolda karşılarına çıkan umut tacirleri, ellerinde avuçlarında ne varsa almaktan çekinmeyen iş bitirici adamlar, açlık, susuzluk, bir konteyner içerisinde unutulan zaman, kaybedilen diğer yaşamlar...
Yolculuk sırasında 8 ve şu an anlatırken 14 yaşında olan Emin’in gözünden bir mülteci olarak o anların en yalın tasviri şu cümleler olsa gerek:
“O kamyonun bizi nereye götürdüğünü bilmiyorum, o konteynerin içinde kaç gün ve gece geçirdiğimizi de bilmiyorum. Bizi bir defa olsun dışarı çıkarmadılar, tuvalete gitmek için bile. Hiçbir şey için. Üstelik bağırmaya da cesaret edemiyorduk. Bize sonradan su ya da yemek de vermediler. Geceleri donuyorduk, gündüzleriyse sıcaktan yanıyorduk.
Uyanık olduğum her an, uyumayı diliyordum; çünkü neler olduğunu, her geçen dakika ne kadar aç ve susuz olduğumu düşünüp durmak çok zor geliyordu. Uykudan uyanmak hele en kötüsüydü. Aramızdaki konuşmaların çoğu artık nerede olduğumuzu tahmin etmek üzerineydi; hâlâ İran’da mıydık, Türkiye’ye mi gelmiştik, İtalya’ya mı varmıştık... Fakat bunlar benim için hiçbir şey ifade etmiyordu, çünkü adı geçen yerler hakkında en ufak fikrim yoktu.” (s. 85-86)
Gölge’yi okumaya başlayan herkesin Morpurgo’nun yalın kalemi sayesinde kendini Matt ya da büyükbabası gibi hissederken bulacağına eminim. Emin anlattıkça ve Matt ısrar ettikçe, eski bir gazeteci olan büyükbabanın yardım etme çabasını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Yarl’s Wood’un önünde başlatılan kampanya ile hayatları geri verilen Emin ve annesi ile siz de zafer kazanıyorsunuz.
Hepimizin hafızalarında politik çıkarların ve iç savaşların yaşandığı ülkelerde çocuk olmanın, savunmasız ve aciz olmanın çarpıcı fotoğrafları var. Şanslı olanlar yola çıktıkları umut sayesinde başka toprakların sığınmacısı olabiliyor. Daha da şanslı olanlar güzel dostluklar kurup kendi gölgelerinin yol göstericisi oluyor.
•