Taner Ay’ın kadirbilirliği

Taner-Ay

Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler 1

TANER AY

Ötüken Yayınları Kasım 2021 352 s.

"Taner Ay’ın girişimi, gündeme getirdiği yazarlar kadar gündeme getiriş biçimiyle de dikkate değer. Sürükleyici bir yazı üslubuyla eleştirel bir titizlik bu makalelerde birlikte işliyor. Ay, anekdotlar, alıntılar, dedikodular, merak uyandırıcı ara başlıklarla kitabın okunurluğunu artırırken, ortaya koyduğu her bilginin kaynağını veya gerekçesini de sunuyor. İkincil kaynaklardan azade bir şekilde kurmacayla malumat aktarımı arasında bir yerde kurulan bir söylemle, ele alınan yazarları efsaneleştiren bir tavırdan çok, Ay’ın söyleminde demokratik bir hassasiyet göze çarpıyor: Alıntıların kullanılış şekliyle ve ikincil literatür, birinci elden tanıklıklar, resmî belgeler gibi unsurlardan oluşan kaynakçanın sunuluş tarzıyla okura bilgileri ve iddiaları sınama fırsatı sunuluyor."

FATİH ALTUĞ

Taner Ay, 18 Eylül 2019 ile 22 Şubat 2021 tarihleri arasında Kalabalık Cadde adlı web sitesinde “Unutulmuş Yazarlar” başlıklı, otuz yedi yazarı ele alan bir dosya yayımlamıştı. Bu dosyada yer alan yirmi iki yazara dair makaleler Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler 1 adıyla Kasım 2021’de Ötüken Yayınları’ndan çıktı. Şinasi, (daha çok Mehmed Celal adıyla bilinen) Hakkı Paşazâde Celâl, Andelîb Es’ad, Ali Nusret, Osman Fahri, Şukûfe Nihal, Yaşar Nezihe Bükülmez, Fazlı Necip, Safiye Erol, Kemal Ahmet, Kemal Altınkaya, Kenan Hulûsi Koray, İhsan Mahvî, Aka Gündüz, Nurettin Artam, Burhan Cahit Morkaya, Osman Cemal Kaygılı, Hasan Tanrıkut, Nezahat Somar, Fikret Ürgüp, Hikmet Şevki ve Mazlum Kenan Köstekçi’den oluşan kitaptaki yazarlar listesi, ismi bilinip hayatı ve çalışmaları pek bilinmeyen, ismi bile pek az bilinen, hakkında epey bilgimiz olsa da Taner Ay’ın yeni bilgiler eklediği veya mevcut bilgileri tashih ettiği yazarları içeriyor.

Son yıllarda basılan kitaplara, yapılan söyleşilere, akademik makalelere, sosyal medya iletilerine baktığımızda hatırlamaya ve hatırlatmaya yönelik çağrılardan ve unutturanlara karşı öfke ya da sitemden söz edebiliriz. Edebiyat tarihlerinin dışlama mekanizmalarına dair farkındalıktan yazarların külliyatlarının basımına, az bilinen metinlerin keşfinden telif süresi sona ermiş yazarların eserlerinin birçok yayınevi tarafından kitaplaştırılmasına kadar uzanan bir ölçekte edebi geçmişi hatırla(t)ma pratikleri yükselişte.

Bu eğilim kendi başına kıymetli olmakla birlikte, hatırlatma sorumluluğunu hakkıyla yapanların yanında unut(ul)uşa dair sitemler aracılığıyla kendine güç devşirmekle yetinen konumlar da mevcut. Unutturulanın, keşfedilenin kıymetini teslim etmekle, kadrini bilmekle ilgili bir sorumluluk duymaktansa sırf unutulduğu için yazara ya da metne değer atfetmek, az bilinmenin kendisini otomatik olarak nadir bir kıymete tercüme etmek, analizlerden çok sıfatları, övgüleri, yaftaları devreye sokmak gibi yollara da sıkça rastlıyoruz.

Taner Ay’ın girişimi, gündeme getirdiği yazarlar kadar gündeme getiriş biçimiyle de dikkate değer. Sürükleyici bir yazı üslubuyla eleştirel bir titizlik bu makalelerde birlikte işliyor. Ay, anekdotlar, alıntılar, dedikodular, merak uyandırıcı ara başlıklarla kitabın okunurluğunu artırırken, ortaya koyduğu her bilginin kaynağını veya gerekçesini de sunuyor. İkincil kaynaklardan azade bir şekilde kurmacayla malumat aktarımı arasında bir yerde kurulan bir söylemle, ele alınan yazarları efsaneleştiren bir tavırdan çok, Ay’ın söyleminde demokratik bir hassasiyet göze çarpıyor: Alıntıların kullanılış şekliyle ve ikincil literatür, birinci elden tanıklıklar, resmî belgeler gibi unsurlardan oluşan kaynakçanın sunuluş tarzıyla okura bilgileri ve iddiaları sınama fırsatı sunuluyor. Ansiklopedi maddelerinden lisansüstü tezlere kadar uzanan bir metinler külliyatı içinde başkasının sunduğu bilgiyi sorgulamadan almak, gerekli sınamaları gerçekleştirmemek, böylece yanlışı çoğaltmak yaygınlaşırken, Taner Ay’ın metinleri kaynakla nasıl ilişki kurulur, hatalar nasıl tespit edilip düzeltilir konularında da uygulamalı bir ders niteliğinde.

Taner Ay

Bu bakımlardan Taner Ay’ın makaleleri bize unut(tur)ulmuş yazarlarla/metinlerle karşılaşmanın heyecanının entelektüel sorumlulukla iç içe geçtiği bir hatırlatma pratiği sunuyor. Takdir etmenin bir sıfatlandırma işlemi olmadığını, kadrini kıymetini bilmenin ilk karşılaşma, izlenim ya da heyecanla bitmediğini gösteriyor. Burada bu girişimin metinlerin kıymetinden çok yazarların emeğinin kadrini bilmeye odaklandığını eklemeliyim. Eserin benzersizliğinden ya da dönemi içinde konumlandırılışından çok, eserin üreticisinin, yazarın hayatını, onu kuşatan bağlamı, ilişki ağlarını göstermek amaçlanıyor. Bunun sonucu olarak da ağırlıklı olarak 1850-1950 arasında edebi faaliyetlerini icra etmiş olan bu yazarları birlikte okuduğumuzda yazarlar arasında çaprazlamasına ilişkiler de kurabiliyoruz. Yazarlara yönelik dikkat, dolaylı olarak bir tür dönem panoraması da oluşturuyor.

Kitaptaki her bir makalede odaklanılan yazara dair yeni bilgiler ve yaklaşımlar olmakla birlikte, Taner Ay’ın yönteminin genişliğini göstermesi bakımından şair ve edebiyat tarihçisi İhsan Mahvî’yi anlattığı makale ayrıca ilgi çekici. Hayatı hakkında bilgimiz oldukça kısıtlı olan Mahvî hakkındaki temel bilgi, yazarın İstiklal Mahkemeleri sürecinde gerçekleştirilen sorgusunu alıntılayarak verilir. Bir Karagözcünün oğlu olan ve Mevleviliğe intisap eden Mahvî’nin hayatındaki dönüm noktalarını biz de sorgudaki cevapları sayesinde öğreniriz.

Nurettin Artam’a dair makaledeyse Beylerbeyi’ndeki Havuzbaşı Tekkesi’nin son şeyhi oluşuyla has bir rakıcı oluşunun tarihi iç içe verilir. Gazete yazarı ve romancı Hikmet Şevki’nin yazı hayatı anlatılmadan önce ölümü sunulur. Taner Ay, gazete haberlerinden yararlanarak, bir kadınla birlikteyken kadının kocası tarafından yakalanıp kadınla birlikte öldürülen Hikmet Şevki’nin öldürülme ânını ve koşullarını ayrıntılarıyla anlatır.

Sokakta Harp Var romanıyla Nâzım Hikmet’in takdirini kazanan Kemal Ahmet’e dair makale de bir yazarın başarısızlığını kuşatan koşulları göstermesi bakımından ayrıca önemlidir. Suat Derviş’in övdüğü, Nâzım Hikmet’in ölümünden sonra şiir yazdığı bu yazarı ölüme götüren koşullar tasvir edilir.

Diğer ciltlerini de merakla beklediğimiz Taner Ay’ın Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler 1’ini okuduğumuzda edebiyat tarihi kitaplarının dönemlendirmeler aracılığıyla sildiği, dönemin adının dönemin dinamiklerinden ve tekilliklerinden haberdar olmamızı engellediği yaklaşımın ötesine geçmek için bir imkân buluyoruz. Her bir makale tek bir yazara odaklansa da, makaleler birlikte okunduğunda yazarlar arası dayanışma ilişkileri, kesişimler, çatışmalar da ön plana çıkıyor. Kitap bir edebi alanda konumlanmanın nasıl bir şey olduğuna dair bazı veriler sunduğu kadar konumlanamamanın, başaramamanın bağlamına dair de düşünme fırsatları doğuruyor.