Cevapsız-Mektuplar

Cevapsız Mektuplar

JANG EUN-JIN

çev. Tayfun Kartav Profil Kitap 2022 238 s.

 

"Jihun, namı diğer 0 kendisini böyle tanımlıyor çünkü hiçbir şeyi yok. Bir gün sırtına çantayı, kulağına MP3-çalarını takıp, köpeği Wajo’yu da alarak evden uzuyor. Meskeni moteller. Filmlerde gördüğümüz cinsten, pavyon ışıklı olanlardan. Yıldızı bile var mı yok mu, bilmiyoruz. Ama 0 motellerin “gizli kapaklı işler döndüğü yerler” olduğundan emin."

BURAK SOYER

Güney Koreli yazar Jang Eun-Jin’in yazdığı Cevapsız Mektuplar, bir gün sırt çantası, köpeği, MP3-çaları ve bir romanıyla beraber yollara düşen Jihun, namı diğer 0’ın, hikâyesini dinleyip adresini alabildiği insanlara mektuplarla ulaşma çabasını, her mektubun cevap gelme ihtimaline karşı bir umut taşıdığını anlatırken, günümüz insanının yalnızlığına da ince ve felsefi dokunuşlar yapıyor.

“Sabaha dek yazdığım upuzun mektubu elime alıp posta kutusunun önünde dikildim. Ardından şöyle mırıldandım: Bu son mektubum olacak. Bir cevap gelmezse bundan böyle asla mektup göndermeye kalkışmayacağım. Bu son olacağı için, zarfı açıp içine bakasım geldi. Ne var ki bundan hemencecik vazgeçtim. Çünkü simsiyah cümleler beni kesinlikle utandıracaktı. Nihayet mektup elimden çıkıp gitti. Tak! Posta kutusunun dibine düşen mektubun sesi kulağıma hafiften geldi. Demek ki tıpkı yüreğim gibi orası da bomboştu. Mektubu kutunun içine atınca anladım ki, kafamın içi dahi boşalıp gitmişti. Bir anda aklıma hiçbir şey gelmedi. Ne sabaha dek yazdığım mektubun içeriği ne de yazarken başıma gelen, inanması güç, o olay bile. Mektup her zamanki gibi kazasız belasız yerine ulaştı. Tuhaftı ama öyle oldu. Birisi, cevabın gelmesinin en az mektubun yazıldığı zaman kadar süreceğini söylemişti.”

Bu alıntı Güney Koreli yazar Jang Eun-Jin’in, yazıya konu alan Cevapsız Mektuplar kitabıyla 14. Munhakdongne Yazar Ödülü’ne layık görüldüğü ödül konuşmasından. Profil Kitap tarafından yayınlanan kitap, üç yıl boyunca motel motel gezerek tanıştığı insanların hikâyelerini dinleyen, adreslerini öğrenip onlara mektuplar yazıp hal hatır soran Jihun’un hikâyesini anlatıyor. “Bu devirde mektup mu kaldı?” demeyin hemen. Mevzu mektup değil sadece. Jihun derdi bambaşka…

Jihun, namı diğer 0 kendisini böyle tanımlıyor çünkü hiçbir şeyi yok. Bir gün sırtına çantayı, kulağına MP3-çalarını takıp, köpeği Wajo’yu da alarak evden uzuyor. Meskeni moteller. Filmlerde gördüğümüz cinsten, pavyon ışıklı olanlardan. Yıldızı bile var mı yok mu, bilmiyoruz. Ama 0 motellerin “gizli kapaklı işler döndüğü yerler” olduğundan emin. Üç yıl süren ‘modern seyyahlık’ döneminde haliyle sayısız motelde kalıyor ve gittiği her motelde ilk karşılaştığı soru, “İstirahat mı edeceksiniz? Geceleyecek misiniz?” oluyor. İstirahat başka, gecelemek başka anlamlar taşıyor bu lügatte. 0’ın cevabı duruma göre değişiyor. Genelde otostopla yaptığı yolculuklardan sonra vardığı motelde odasına yerleştikten sonra 0’ın ilk işi mektup yazmak oluyor. Bu yolculuklarda tanıştığı insanlardan adresini öğrenebildiklerine yazıyor mektuplarını. Onlara da sallapati birer rakam veriyor. Mesela 32. 32 önemli onun için.

Jang Eun-Jin

0 bir gün kafası kıyakken, sadece dinginlik istediği için çıktığı bu seyahatle tüm soruları yıldırım gibi üzerine çektiğini hissediyor. Baş edemiyor bu hisle. Ayakkabı bağcıklarını çıkarıp kendini asıyor, ancak köpeği Wajo onu ölümden kurtarıyor. Ertesi gün motelden ayrılan 0 ve Wajo’nun tabanları artık patlama noktasına gelmişken, bir köprünün üzerinde kendini aşağıya atmasına ramak kalan birine rastlıyor. Tüm gücüyle ona doğru koşup aşağıya çekiyor. 32 ölümden kurtuluyor. 0 ve 32 köprünün altında dertleşirlerken, 0, spor ayakkabılarına her baktığında ölümden uzaklara kaçmak istediğini anlatıyor 32’ye. 32 de bu lafın üstüne ondan ayakkabılarının bağcıklarını kendininkiyle değiştirip değiştiremeyeceğini soruyor. 0 kabul ediyor. Köprünün üzerinde ayrılıyorlar ve 0, 32’ye baktığında onun yeni ayakkabı bağcıklarına bakıp bakıp coştuğunu görüyor:

“O zaman gerçekten, ölmeyip yaşamamın ne kadar büyük bir şans olduğunu düşündüm. Yani yeryüzü ve Wajo, bir iki kişinin değil onlarca kişinin hayatını kurtarmış sayılırlardı.”

0 ve Wajo şehir içi ulaşımlarda genellikle metroyu kullanıyor ama Wajo’nun metroya alınmasında problem yaşadıkları için 0 görme engelli kılığına bürünüyor. Wajo da onun rehber köpeği oluyor. Bir gün metroya bindiklerinde el arabasıyla kitap satan bir kızla karşılaşıyorlar. Bu 0 için seyahatin dönüm noktası oluyor. Kız metroda çaktırmadan 0 ve Wajo’nun fotoğrafını çekiyor. Aslında onların engelli olmadığını da anlıyor. Kız elinde el arabasıyla 0’ın peşine takılıyor, böylece tanışmış oluyorlar. 751 numarasını veriyor 0 ona. 0’ın kalacak yeri yok. Onun için önemli değil ama yaşlı Wajo bitmiş halde. Üçü birlikte 751’in bildiği bir motele yerleşiyorlar. 0 kaideyi bozmadan mektubunun başına oturuyor. Ama bu kez tanıdık birine, annesine yazıyor. 0’ın annesine yazdığı mektubun ardından kitap boyunca babasına, abisine, kardeşine gönderdiği mektupları da okuyacağız. Bu mektuplar 0’ı daha da yakından tanımamızı sağlıyor. Babası mucit olmaya çalışan bir fizikçi, annesi dominant bir matematik öğretmeni, abisi tüm sınavlarda birinciliği kimselere kaptırmayan bir inek ve kardeşi de güzellikle kafayı bozmuş, estetik hastası bir kız. 0’ın onlara gönderdiği mektuplar aslında birer yüzleşme, hesaplaşma, iç dökme mahiyetinde. Yazıp yazıp gönderiyor ‘adisyonu’ 0 ailesine. Bu arada 751’le de aralarında tuhaf bir ilişki başlıyor. İçiyorlar, muhabbet ediyorlar, film izliyorlar ve nihayet beraber seyahat etmeye başlıyorlar. Çokça insan tanıyıp çokça hikâye dinliyorlar. Bir gün 0 hiç denk gelmeyecek birisiyle karşılaşıyor ve…

Jang Eun-Jin’in Cevapsız Mektuplar’da yarattığı 0 karakteri aslında günümüz insanının bir yansıması. Bir ‘proje’ olarak ailesini yıkıma uğratmış, bir de kekemeliği eklenince berbat bir çocukluk geçirerek buhranlara boğulmuş biri o. İstediği dinginliği bulabilmek için kendini vurduğu yollarda düşüne düşüne, yalnızlık, aile içi meseleler, ‘başarı’, insanlık üzerine türlü fikirler üremiş içinde. Yazarın, kitabın sonunda kendisiyle yapılan bir röportajdan öğrendiğimiz depresifliğinden böyle bir kitap çıkması boşuna değilmiş ve girişteki alıntıda geçen “Demek ki tıpkı yüreğim gibi orası da bomboştu” cümlesini de boşuna söylememiş. Zira dinginliği masaya koysa da, en çok birileriyle konuşmak istediği için bu seyahate çıktığını itiraf ediyor 0 kitapta. Mektup takıntısı da bir nostalji öğesinden çok daha fazlasını barındırıyor. Tıpkı kitaptaki isimsiz insanlar gibi.