ALAIN DE BOTTON
Çeviri: Özge Çelik Sel Yayıncılık
Alain de Botton’ın savına göre evliliklerde veya uzun süreli ilişkilerde yaşadığımız sorunların çoğu kafamızda yer etmiş “ruh eşi” gibi toplumsal olarak inşâ edilmiş romantik inançlardan kaynaklanıyor.
Alain de Botton’ın 1993’te yayımlanan Aşk Üzerine’den 23 yıl sonra yazdığı ilk roman olan ve önceki kitabın devamı niteliğindeki Aşk Dersleri, evlilik, insan kalbinin kırılganlığı, uzun süreli ilişkilerin sıradanlığı, ebeveynlik ve aldatma konularını klasik romantizmin kabullerine karşı bir yüzleşme temelinde keşfediyor.
Türkçede Sel Yayıncılık tarafından yayına hazırlanan roman, annesini küçük yaşta kaybetmiş olan Lübnan ve Almanya kökenli Rabih Khan’ın 15 yaşında bir tatil köyünde ilk kez âşık olmasıyla başlıyor. Rabih, vurulduğu genç kızı uzaktan izleyerek “Ufak ufak ayrıntılardan koca bir kişilik çıkarıveriyor. Rabih, odasının tavanındaki pervanenin dönen ahşap kanatlarına bakarken, onunla beraber geçireceğini hayatın hikâyesini yazıyor aklından.”
Yazarın roman boyunca iç dünyasını neredeyse bir terapi uzmanı gözüyle irdelediği Rabih, aşk hakkında fikirlerinin şekillendiği bu yaz tatilinden yıllar sonra iş gereği bir araya geldiği Kirsten’le tanışıyor. Babası küçük yaşta ailesini terk eden İskoç Kirsten, zaten şıpsevdi olan Rabih için kısa sürede bir aşk öznesi hâline geliyor: “Akıl da ondadır zerafet de, hem esprilidir hem güzel, hem içtendir hem cesur; iki saat öncesine kadar daha tanımıyorken, şimdi oradan çıkıp gitse özleyeceği biridir o: bir kürdanla masa örtüsüne belli belirsiz çizgiler çizmekte olan parmaklarını ellerinin arasına alarak öpüp koklamak için yanıp tutuştuğu biridir; hayatının geri kalanına birlikte geçirmek istediği biri.” Kirsten’in de benzer duygular içinde olduğu kısa sürede anlaşılıyor: “İnşaat mühendisi Lübnanlı bir babayla hosteslik yapan Alman bir annenin çocuğu olması ona çok enteresan geliyor,” örneğin. İç dünyasını yazarın kaleminden daha az gözlemleyebildiğimiz “Kirsten’in aşkının merkezinde Rabih’in uzun zaman önce içine gömdüğü, kolay kolay bahsetmediği kaybının açtığı iyileştirme arzusu yatıyor.” İlişkileri Kirsten’in annesiyle tanışacak evreye geldiğinde, Rabih ona evlenme teklif ediyor ve Kirsten fazla düşünmeden “evet” diyor.
Sıklıkla anlatıyı kendi sesinden aforizmalarla kesen de Botton, ele alınan temalar üzerine çözümlemelerini paylaşıyor. Her evli çift için olduğu gibi Rabih ve Kirsten için de “Evliliğin cazibesi utanç verici bir dereceye kadar yalnız olmanın tatsızlığına dayanıyor.”
Rabih ve Kirsten’in “cicim ayları” sonunda IKEA’da bardak alırken çıkan tartışmalar ve geceleri yatak odasının ısısının ne olması gerektiğine dair yaşadığı anlaşmazlıklarla son bulurken, romanın bu bölümü her ilişkinin kaçınılmaz gidişatına dair hem gerçekçi hem mizahi bir portre ortaya koyuyor. “Sıradan ilişkilerin zorluğu meselesi niyeyse hâlâ o kadar ihmal ediliyor ki bu konuda işimize yarayacak bir şey duymuyoruz pek. Aşırı uçlarda – tam anlamıyla huzur içindeki çiftler veya tarafların birbirini gırtlaklama raddesine geldiği facialar – tekrar tekrar gündeme geriliyor.” Neyse ki, Kirsten ve Rabih birbirlerini öldürmüyor, onun yerine ilişkilerinin yeknesaklığında somurtmalar, sonrasında barışmalar, birbirlerini suçladıkları küçük talihsizlikler (“ama bu insafsız suçlamalar samimiyet ve güvenin özel bir kanıtı, sevginin kendisinin alametidir”) cinsel keşifler ve maddi sıkıntılar sonrası, sonunda ilk çocukları Esther’i dünyaya getiriyorlar.
Esther’le birlikte ilişkilerinde yeni bir olgunluk devrine giriyorlar. “Onun o küçük poposunu tekrar tekrar temizliyorlar. Bir insanın başka bir insan için yapması gereken şeyin aslında bu olduğunu şimdiye kadar gerçekten nasıl hiç anlamadıklarınaysa şaşırıyorlar.” Esther’den üç yıl sonra ikinci çocukları William dünyaya geliyor. Bu da varoluşları, ilişkileri, birbirleri, kendileri ve hayat hakkında bildiklerini perçinliyor. “Çocuklarda ‘tatlı’ bulduğumuz şeyler umudu, güveni, kendiliğindenliği, hayreti ve basitliği açık açık gösterme şekillerdir. Bu nitelikler yetişkin hayatının sıradan gidişatında ciddi tehlike atlında olduğundan derin bir özlem uyandırır. Çocuğun tatlılığı bize olgunluk yolunda ne çok şeyden fedakârlık etmek zorunda kaldığımızı anımsatır.”
Bütün sorunlara rağmen, Kirsten ve Rabih boşanmıyor, bunun yerine bir terapiste gidiyor, sıradan evliliğin trajedisini, teslimiyetle olgun bir aşka dönüştürüyorlar. “Çok az şey mükemmel kılınabilir, bunu biliyor artık. Onunkisi gibi düpedüz vasat bir hayatı yaşamanın bile cesaret istediğini biliyor.”
İngilizce başlığı “aşkın seyri” olarak da anlaşılabilecek şekilde çift anlamlı olan “Aşk Dersleri,” bir romandan çok bir vaka incelemesi. De Botton’ın ana savı, evliliklerde veya uzun süreli ilişkilerde yaşadığımız sorunların çoğunun gerçekte var olmadığı, ancak kafamızda yer etmiş “ruh eşi” gibi toplumsal olarak inşâ edilmiş romantik inançlardan kaynaklandığı.
Rabih ve Kirsten, ayırıcı özelliklerle donatılmış olmalarına rağmen bilinçli olarak herhangi bir evli çiftin yerini alabilecek şekilde yaratılmış karakterler. Günlük hayatın koşuşturmacası, kariyer, ev işleri ve çocuk bakımı gibi endişelerdeki sıradanlığın yarattığı kaosu idare etmeye çalışan milyonlarca çiftten pek bir farkları yok. Romanı okumak birçok evli insan için kendi hayatını okumak gibi. Örneğin, romanı anlaşılabilir şekilde olay örgüsü sebebiyle değil ancak karakterler sayesinde sürükleyici bulan ve de Botton’ın araya girdiği paragrafları atlayarak okuyan eleştirmen Francine Prose’a göre Rabih ve Kirsten’in Aşk Dersleri’ni okuması çok işlerine yarardı.
Aşk Derseleri, kendi hayatının tekdüzeliğini okumaya dayanabilecek ve yazarın yer yer didaktik ve dar görüşlü olabilen “dış sesinde” aradığı ilham ve feraseti bulabilecek okurların yüreğine başlangıçtaki heyecanını kaybetmiş ilişkiler konusunda su serpebilir. Hatta evlilikleri bile kurtarabilir.