11 Ocak 2019 18:36
Ziraat Bankası'nın kredi kartı borçlularına uygun koşullarda kredi sağladığı kampanya büyük yankı uyandırdı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Salı günü partisi AKP'nin grup toplantısında kredi kartı borcunu ödemekte zorlanan vatandaşlar için, "Ziraat Bankası aracılığıyla kredi kartı borçları tek bir çatı altında toplanacak. Hangi banka olursa olsun, buradan alınan krediyle borçlar kapanacak" sözleriyle duyurduğu kampanyanın ayrıntıları şekilleniyor.
Ziraat Bankası, bu uygulamayı Birleştiren İhtiyaç Kredisi olarak tanıttı.
Ziraat Bankası'na ya da diğer bankalara kredi kartı borcu bulunan ve ödeme güçlüğü çeken kişiler bu kampanyadan yararlanabilecek:
"31 Aralık 2018 tarihi itibariyle nakit avans kullanılması veya kredi kartı harcaması nedeniyle kart borcu ödeme güçlüğü yaşayan veya gecikmede olan vatandaşlarımızın üzerindeki anapara ve faiz yükü, Birleştiren İhtiyaç Kredisi ile azaltılarak uygun vade seçenekleri ile kredi kartı borçları ödenebilir hale getirilecektir."
Bu kampanyanın en göze çarpan tarafı, bankanın çok uygun koşullarda kredi sağlaması.
Kampanya kapsamında, kredi kartlarına uygulanan aylık faiz oranlarından çok daha uygun şartlarda faiz oranları veriliyor.
Müşterilerin kredi kartı borçlarını kapaması için 24 aylık vadelerde aylık yüzde 1,10; 60 aylık vadelerde yüzde 1,20 faiz oranlarıyla kredi veriliyor.
Bu piyasada uygulanan faiz oranlarının neredeyse yarısı kadar.
Piyasa koşullarının çok daha altında faiz oranlarında kredi vermesinin Ziraat Bankası'na nasıl etkileri olacağını ve bu kampanyanın Türkiye ekonomisi açısından nasıl bir amaç taşıdığını irdeledik.
Öncelikli olarak bu kampanyanın Ziraat Bankası'na zorluk yaratıp yaratmayacağı sağlanacak kredinin hacmine bağlı olarak değişecek.
Kaç kişinin bu kampanyadan yararlanabileceği ve ne kadar kredi sağlanacağına bağlı olarak ortaya çıkacak maliyet yükünün Ziraat Bankası'na bir kambur oluşturup oluşturmayacağını göreceğiz.
Bankalararası Kart Merkezi'ne (BKM) göre Türkiye'de 2018 yılına ait kredi kartı sayısı 65,4 milyon.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) verilerine göre bu yılın başı itibariyle bireysel kredi kartları hacmi ise 103 milyar TL seviyesinde.
Ziraat Bankası'nın Birleştiren İhtiyaç Kredisi'ne başvuru koşullarına göre kaç kişinin ne kadarlık bir kredi kartı borcunu bu bankaya taşıyabileceği netleşecek.
Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) risk merkezi tarafından açıklanan rapora göre Ocak-Ekim 2018 döneminde kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe intikal etmiş kişi sayısı 684 bin.
Ancak Hürriyet gazetesinden Neşe Karanfil'in haberine göre yasal takibe intikal eden kredi kartı borçları Ziraat Bankası'nın kampanyasının kapsamı dışında kalacak.
Yine Karanfil'in haberine göre belirli bir gelire sahip olmanız gerekiyor; yapılandırılan borçlar için bir limit belirlenmesi düşünülmüyor.
Ziraat Bankası ödemeyi direkt olarak kredi kartınıza yapıp borcunuzu kapattıktan sonra kartınız iptal oluyor ve sadece Ziraat Bankası'na borçlu bir hale geliyorsunuz.
Konuyla ilgili bir makale kaleme alan Habertürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, Ziraat Bankası kampanyası kapsamında verilen faiz oranlarının piyasanın yarısı düzeyinde ve bütün kredi faizlerinin de yaklaşık 10 puan altında olduğuna dikkati çekiyor.
Yıldırım, bunun müşterisini kaybetmek istemeyen diğer bankaları da aynı koşulları sunmaya itebileceğini söylüyor:
"Bu imkan kredi kartları borçlarına şimdiye kadar sunulan en iyi imkan. Borçlu olan ve ödemede zorlanan herkesin bu fırsatı kaçırmaması gerekir."
Yıldırım, bu kampanya ile Ziraat Bankası'na binecek yükün büyük ihtimalle kamu kesimi tarafından üstlenileceğini söylüyor.
Ekonomist Ali Rıza Güngen, 103 milyar TL seviyesindeki kredi kartı hacmine atıfta bulunarak bunun ne kadarının Ziraat Bankası'nın kampanyası kapsamında değerlendirileceğinin önemli olacağını vurguluyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Güngen, bu miktarın Ziraat Bankası'na 'görev zararı' olarak yazılacağına dikkati çekiyor.
Görev zararı, bankanın uyguladığı faiz oranı ve piyasa faiz haddi arasındaki farktan ötürü ortaya çıkan zarar.
Görev zararı özellikle bankacılık sektörünün sarsıldığı 2001 ekonomik krizi döneminde çokça konuşulan kavramlardan biriydi.
Görev zararı, hükümetin kamu iktisadi teşebbüslerine ve kamu bankalarına piyasa şartlarının dışına çıkacak tarzda görev vermesi sonucu oluşan zararlara deniyor.
AKP İstanbul milletvekili Nurettin Canikli, 2001 yılında Yeni Şafak gazetesine yazdığı bir köşe yazısında görev zararını şu şekilde tanımlıyordu:
"Görev zararı, kendisine kanunla veya kanunun verdiği yetkiyle Bakanlar Kurulu tarafından verilen görevlerin yerine getirilmesi nedeniyle oluşmaktadır. Örneğin çiftçiyi desteklemek maksadıyla Ziraat Bankası çiftçiye, gübre, traktör, ve benzeri tarımsal girdi ve araçların alımı için piyasa faiz oranlarının altındaki bir oranda kredi aktarır.
"Ziraat Bankası'nın çiftçiye uyguladığı faiz oranı ile piyasa faiz haddi arasındaki fark nedeniyle oluşan tutar Ziraat Bankası açısından görev zararıdır. Oluşan görev zararının Hazine'den bankaya aktarılması gerekir. Görev zararı bankanın değil hazinenin bir borcudur. Bu husus ilgili mevzuatta açık bir şekilde belirtilmiştir."
2017'de 2 milyar TL görev zararı
Yukarıda da görülebileceği gibi, Ziraat Bankası'nın piyasa koşullarına göre daha uygun koşullarda sağladığı kredilerden ötürü ortaya çıkan kayıp sonrasında Hazine'den Ziraat Bankası'na aktarılıyor.
Bu aynı zamanda bütün kamu işletmeleri ve devlet bankaları için geçerli.
Ziraat Bankası tarafında 2017 yılında görev zararı 2 milyar TL civarında gerçekleşti.
2018 yılının Ekim ayına kadar geçen sürede ise Ziraat Bankası tarafında görev zararı 1,5 milyar TL oldu.
Ekonomist Güngen, Ziraat Bankası tarafında görev zararı miktarının bu kampanya ile milyarlarca liraya ulaşabileceğini tahmin ediyor:
"Hazine'den Ziraat Bankası'na aktarılan paranın fazla oranda artması söz konusu. Bu da aslında dolaylı olarak bütçeden ve herkesten bir aktarımın gerçekleşmesi anlamına gelecek.
"Seçim sürecinde bu yapılandırmanın etkili olabilmesi için kapsamının genişlemesi gerekiyor. Bu bütçe dengelerini sarsabilir. Yeni Ekonomi Programı'nda vaat edilmiş olan gelir artırımı ve kamu harcamalarının kısılması vaadiyle çelişen bir uygulama söz konusu olacak. İki arada bir derede bir şey olabilir, çok büyük bir kapsama kavuşmayabilir."
Ancak Güngen, yapılan mevzuat değişikliği nedeniyle görev zararının Ziraat Bankası'nın bilançosuna girmeyeceğini, bu yüzden bunun doğrudanbankacılık sektörünü etkilemeyeceğini vurguluyor.
O yüzden Güngen'e göre bu kampanyanın asıl etkileri kamu maliyeti ve bütçe dengesi üzerinde olacak.
Aslında ekonomistler, son yıllarda sayısı ve miktarı çokça artan teşvik paketleri ve kampanyaları dolayısıyla bütçede ortaya çıkabilecek sıkıntılara uzun zamandır dikkat çekiyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın açıkladığı son verilere göre 2018 yılının Ocak-Kasım döneminde bütçe 54,5 milyar TL açık verdi.
2017 yılında ise bütçe açığı 47,4 milyar TL olarak açıklanmıştı.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programı'na (YEP) göre 2018 yılında bütçe açığının 72,1 milyar TL olması bekleniyor.
Bütçe açığının 2019 yılında 80,6 milyar TL olması hedefleniyor.
En son açıklanan verilere göre ise Hazine nakit dengesi 2018'de 70,4 milyar TL açık verdi.
YEP'te teşvikler ve bütçe ile ilgili ise şu ifade kullanılıyor:
"Nakdi ve vergisel teşvikler başta olmak üzere tüm teşvik mekanizmaları gözden geçirilerek bütüncül, sade ve etkin hale getirilecektir. Söz konusu teşviklerin makroekonomik hedefler ve bütçe ile uyumluluğu sağlanacaktır."
Ancak son dönemde özellikle yerel seçimler öncesinde açıklanan teşvik paketleri ve vergi indirimleriyle bütçede daha fazla açılmaların olabileceği tahmin ediliyor.
Farklı bankalar tarafından konut sektörünü canlandırmak amacıyla konut kredisi faiz oranlarında da indirime gidilerek kampanyalar oluşturuldu.
En son olarak Albayrak, KOBİ'lere (Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler) yönelik de bir teşvik paketi açıkladı.
Bu pakete göre 13 banka aracılığıyla KOBİ'lere uygun faiz oranlarıyla 20 milyar TL'lik kredi desteği verilecek.
Amerikan Merkez Bankası Fed'in eski araştırma direktörü olan Erkin Şahinöz, bu önlemlerin ve teşvik paketlerinin reel sektörde yaşanan 'nakit krizi' dolayısıyla alındığını belirtiyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Şahinöz, 2018 yılında Türk Lirası'nın Amerikan Doları'na karşı yaşadığı sert değer kaybına atıfta bulunarak yaşanan kur şokunun etkilerinin bertaraf edilmesinin amaçlandığını aktarıyor:
"Firmalar iki büyük şok yediler: Biri kur şoku, diğeri faiz şoku. Bunlar da reel sektör bilançolarını alt üst etti. Bu firmalar bunun üzerine bir nakit krizi yaşadı, kârı-zararı iyi ama haftaya gelecek olan ödemeyi karşılayamıyor.
"Gücü olan şirketler bankalara gitti, borç yeniden yapılandırması gerçekleştirdi, küçük şirketler konkordato ilan etti. Böylece alacak problemi ilk olarak bankalara sirayet etti."
Bu yüzden bankaların kredi vermekte sıkıntı yaşadığını söyleyen Şahinöz bankalara kaynak takviyesi yapılmaya başlandığını anlatıyor.
Ekonomist Şahinöz'e göre 31 Mart'taki yerel seçimlere kadar ekonominin canlandırılması amacıyla teşvik paketleri ortaya konuyor.
Türkiye ekonomisi 2018'in üçüncü çeyreğinde yıllık olarak yüzde 1,6 büyüdü. Bu büyüme oranı, son 2 yılın en zayıf büyüme hızı olarak kayda geçti.
Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak bakıldığında ise üçüncü çeyrekte ekonomi yüzde 1,1 küçüldü.
Dördüncü çeyrekte de daralmanın yaşanmasını bekleyen ekonomist Ali Rıza Güngen, bunda hanehalklarının tüketimlerini kısmasının büyük rol oynadığını düşünüyor:
"Yüksek faiz koşullarında krediye erişimi zorlaşan ve reel ücretleri de artmayan haneler tüketimlerini kısmak durumunda kalıyor."
Güngen, Ziraat Bankası'nın kredi kampanyasının da buna yönelik bir müdahale olduğunu düşünüyor.
Bu gibi teşvik paketleri kapsamında iç tüketimin ne kadar artacağı ve bunun büyümeye nasıl bir etkisinin olacağı ise ilerleyen zamanlarda görülecek.
Ancak Güngen, bu teşvik paketlerinin ekonomiyi canlandırmak adına büyük bir etkisinin olmasını beklemese de siyaseten bir anlam taşıdıklarını düşünüyor:
"Mevcut iktidar bloğuna verilen destek, bence bu tarz ağır kriz koşullarında öngörebileceğimizden daha yavaş eriyor. İnsanlar sıkıntıları görüyor; hanehalkı kısıyorsa devlet nihai tüketim harcamalarını çöküşü hafiftletmek için artırıyor. Bu tarz önlemlerle bir idare etme söz konusu, bunların Nisan ayına kadar devam etmesini bekleyebiliriz."
© Tüm hakları saklıdır.