T24- Hizbullah davası avukatlarından Diyarbakırlı Sıtkı Zilan, Hizbullah’ın geçmişte işlediği cinayetlerin “vahşet” olduğunu ancak örgütün 10 yıldır mermi atmadığını söyledi. Zilan, Hizbullah'ın siyasi bir parti olması gerektiğini savunurken devletin de PKK'nın da şiddet uyguladığına dikkat çekti. "Hiç biri temiz değil" diyen Zilan, Türkiye demokrasisinde Hizbullah'ın da meşru bir yapı olabileceğini ileri sürdü.
Aslı Aydıntaşbaş'ın Milliyet gazetesindeki köşesinde yayımlanan yazısı şöyle:
Hizbullah ve BDP kapışır mı?
Silahlı kanadı etkisizleşse de Hizbullah’ın bir tabanı var. Geçmişte PKK ve Hizbullah sıkça çatıştı. Şimdilerde ise karşılıklı “birbirini görmemezden gelme” politikası var...
Domuz bağı vahşetiyle kamuoyunun hafızasından çıkmayan Hizbullahçıların bu hafta halaylarla tahliye edilmesi, herkesten çok Kürt siyasetini sarstı.
Sarstı çünkü 10 yıl önce Beykoz’daki baskınla silahlı kanadı yakalanan örgüt, doksanlı yıllarda Güneydoğu’da sadece bölge halkı değil aynı zamanda PKK’yı da hedef almıştı. O yıllarda Hizbullah, şehirlerde PKK’lılara şiddet uygulayarak kendini rakip siyasi güç olarak konuşlandırmaya çalıştı. Hiçbir zaman PKK hareketinin kitlesel gücünü yakalayamadı ; ancak PKK’nın sol söyleminin dışladığı aşırı muhafazakar kesimde hep taban buldu .
Hizbullah’ın 10 yıldır silahlı eylemi olmasa bile, bugün dahi hatırı sayılır bir tabanı ve sivil toplum ağı var. Mustazaf-Der gibi Hizbullah çizgisindeki dernekler, “Peygambere Saygı Mitingi” ve “Kutlu Doğum Haftası” gibi temalarla onbinleri toplayabiliyor. Yardım dağıtıyor, tabanda örgütleniyorlar. Hizbullah’ın silahlı kanadı, son 10 yılda tamamen çökertildi; ancak sivil toplum ayağı, hiç olmadığı kadar örgütlü.
Peki bu durum Kürt siyaseti açısından ne demek? Yaklaşan seçimler ve özerklik tartışmaları ışığında, Güneydoğu yeni bir PKK-Hizbullah kavgasına mı gebe?
BDP’liler Hizbullah tahliyelerine son derece tepkili; ancak kelimeleri dikkatli seçiyorlar. 3 yıl önce iki siyasi akım yeniden çatışacak gibi olmuş; ancak araya giren arabulucular ve mesajlarla durum yatışmıştı. Bugün PKK ve Hizbullah arasındaki dinamik, karşılıklı olarak “birbirini görmemezlikten gelme .”
Yine de sol ve laik PKK , katı İslamcı Hizbullah’ın bölgede yeniden kendisini sivil toplum örgütü olarak inşa etmesinden hoşnut değil.
Dün görüştüğüm BDP’li Sabahat Tuncel , Hizbullahçıların bırakılmasına tepkiliydi. “Bu tahliyeler toplum vicdanını yaralıyor. Burada suçlu yargı mı, AKP mi tartışması anlamsız. Ortada bir sonuç var. Faili meçhuller, Konca Kuriş olayı, ölümler, travmalar hala ortada. Bütün bunlar Türkiye’de hukuk sistemini sorgular hale getirdi.” Hizbullah’ın hala bir tabanı olduğunu hatırlattığımda ise “Olay taban meselesi değil. Ancak tabii umuyorum artık barışçıl ve demokratik yöntemler seçmişlerdir” dedi.
Cuma günü İmralı Abdullah Öcalan da avukatlarına benzer açıklamalar yaptı : “Bu nasıl olur, Diyarbakırlılar buna nasıl müsaade eder? Bu katilleri, canileri, vahşice cinayet işleyenleri -işte insanların cesetleri çuvallarda, yer altında çıkarılıyordu- bırakıyorlar ve halaylarla, kutlama havasında karşılanıyorlar. Bunların bu şekilde bırakılması tesadüf değildir, bazı şeylerin hazırlığı yapılıyor olabilir. Bu adamlar sıradan suçlular değildir . Hizbullahçıların bırakılması, bu binlerce imam kadrosu, bölgedeki cemaatler, özel paralı ordu kurulması vb. çabalar hep zamanında solu milliyetçilikle bitirdikleri gibi demokratik Kürt hareketini siyasal İslam’la bitirmek için yapılan bilinçli politikalard ır ve birbiriyle bağlantılıdır.”
Öcalan temkinli konuşsa da, İslamcı bir oluşumun Güneydoğu’daki varlığından rahatsız olduğu ortada. PKK ve Hizbullah arasında, bugün bir çatışma zemini yok. Ancak siyasi rekabet, dün olduğu gibi bugün de var; çünkü iki hareketin de Kürt coğrafyası için birbirine taban tabana zıt ve çatışan vizyonları var.
‘Hizbullah ileride siyasi parti kurabilir’
Bütün bu soru işaretleri havada uçuşurken, Hizbullah cephesinde nispeten sessizlik hakim. Örgütün siyasi kanadı, hala süren davalar nedeniyle ağzını açmıyor; Mustazaf-Der gibi meşru ve daha anaakım (mainstream) dernekler ise, domuz bağı vahşetiyle doğrudan ilişkilendirilmek istemedikleri için sessizler.
Hizbullah davası avukatlarından Diyarbakırlı Sıtkı Zilan, kendini “İslamcı Kürt” olarak tanımlıyor. Dünkü sohbetimize örgütün şu anki ruh haliyle ilgili önemli açıklamaları oldu.
Önce, en tartışmalı önerisinden başlayayım. Zilan, Hizbullah’ın işlediği cinayetlerin “vahşet” olduğunu, İslamcı Kürt tabanı rahatsız ettiğini gizlemedi. Ancak Kürt açılımının başarılı olabilmesi için, Hizbullah kadrolarının da olası bir barışa katılmasını savundu: “PKK 6 aydır silahı bıraktı diye neredeyse cennetlik ilan edilmiş durumda. Oysa Hizbullah 10 yıldır silahı bıraktı ancak kimse takdir etmiyor. Eğer açılım çerçevesinde büyük bir barış olacaksa bana göre PKK yanında Hizbullah’ın da bu kardeşlik projesine dahil edilmesi lazım.”
Hizbullah’ın büyük şiddet uyguladığını, bunun Güneydoğu’da hala unutulmadığını hatırlatıyorum. Zilan: “Şiddeti sadece Hizbullah mı uyguladı? Öyle anlatılıyor medyada oysa gerçekte en fazla şiddeti devlet, ardından PKK uyguladı. Devlet de PKK da Hizbullah da bu anlamda halka karşı mahçup. Çünkü Kürtlerin silah değil özgürlüğe ihtiyacı var. Ama Kürt sorununu sadece Öcalan’la çözmek olmaz. O zaman Hizbullah bu durumu sabote edebilir.”
Zilan Hizbullah tabanının bugün AK Parti’ye oy verdiğini, ancak nihai olarak bir siyasi partiye dönüşmesi gerektiğini savunuyor. “İslami duyarlılığı olan ve PKK’da temsil edilmeyen ciddi bir kitle var. Örgütlülük açısından BDP’den hemen sonra gelir. Bugün geçici olarak Ak parti’ye oy veriyorlar. Ama bizim evimiz orası değil. Kürtler ilahi nihayet Fethullah hocaya, AK partiye bağlı kalmaz . AK parti geçici bri duraktır. Kürt coğrafyasında BDP’ye İslami bir alternatif olması lazım . Bana göre Hizbullah hareketi bir siyasi parti olmalıdır. Bu konuda içeride de bir tartışma var.”
“Bu kadar cinayet işlemiş bir yapı nasıl siyasallaşabilir?” diye soruyorum. Avukatları, örgüt içinde geçmişteki vahşet konusunda bir iç hesaplaşma ve özeleştiri olduğunu, ancak bunu dışarı yansıtmadıklarını söylüyor. “10 yıldır tek bir mermi bile atılmadı. Bence Hizbullah bir daha silaha bulaşmaz çünkü bugünün Türkiye şartlarında illegalite meşru değildir. Gidip parti kurabilir, dernek açarsın, gazete çıkarabilirsin.”
İyice kafam karışıyor. Demokrasinin erdemleri arasında Hizbullah’ın da meşrulaşmasının olduğunu düşünmemiştim. Bu meseleyi bir soyutlama olarak, o cinayet görüntülerinden uzakta düşünmek çok zor. Peki Hizbullah sivilleşirse, bu meşru mudur?
Sıtkı Zilan devam ediyor “Siz söyleyin, kim temiz? Dersim olaylarını yapan devlet mi? Ne Kemalizm, ne Apoizm , ne de Hizbullah zehri kolay kolay çıkmaz ama biz de bu insan ları bu zehre kurban edemeyiz. Herkesin kazanımları var artık Türkiye’nin bir demokrasi olmasından. Hizbullah da artık meşru bir yapı olabilir...”