Evrensel başyazarı İhsan Çaralan, ABD'nin İran'a yönelik ambargo uygulamasını deldiği iddiasıyla 20 ay önce Miami'de tutuklanan Reza Zarrab'ın, "tanık" statüsüne geçtiği davayla ilgili olarak "Öyle görünüyor ki daha başlamadan böyle telaş uyandıran bir davanın ilerleyen safhalarda kabusa dönüşme ihtimali kuvvetle muhtemeldir" dedi.
İhsan Çaralan'ın "Zarrab itirafçı oldu; davası 'Yeni bir safhaya' geçti" başlığıyla yayımlanan (29 Kasım 2017) yazısı şöyle:
Aylardır, New York’ta sürdürülen ve “ABD Reza Zarrab’a karşı” adında bir dava olarak gelişeceği beklenen dava yeni bir safhaya taşındı.
Yargıç Richard Berman jüri seçimi sırasında jüri adaylarına “Sizin jürilik yapacağınız davada bir tek Mehmet Hakan Atilla yargılanacaktır” dedi. Böylece, bugüne kadar “ABD Reza Zarrab’a karşı ” olan davanın adı da resmen “ABD Atilla’ya karşı ” olarak değiştirildi.
Yargıcın bu açıklaması Reza Zarrab’ın savcılıkla iş birliği yaptığı ve anlaşmaya vardığı iddialarını güçlendirdi. Davaya bakan savcılık Reza Zarrab’ın duruşmalara katılmayacağını açıkladı.
Ancak dosyada Zarrab, “tanık” olarak değil “suç ortağı zanlısı ” olarak gösteriliyor. Bu da Zarrab’ın henüz tanık sıfatını “kazanmadığını” gösteriyor. Herhalde Zarrab’ın bu sıfatı kazanması için biraz daha gayret göstermesinin istendiğini akla getirdi!
"Telaş giderek daha da büyüyor"
Önceki gün Hürriyet Yazarı Abdulkadir Selvi; davada Zarrab dışında eskiden Halkbank’ta çalışmış ve bir süre önce ABD’ye iltica etmiş bir kişinin de “gizli tanık” olduğunu yazdı. Dahası Selvi, Yargıç Berman’ın jüri üyelerine sunduğu soruların, Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak için kurgulandığını, bu yüzden de davanın adının “İran’a ambargo değil Erdoğan’a operasyon konsa daha doğru olurdu” diyerek, davadan duydukları endişenin boyutunu ortaya koydu.
Böylece Selvi, “ucu açıklığı”, Erdoğan’ın suçlanmasına kadar götürüyor. Bu yüzden de bu dava Zarrab’lı ya da Zarrab’sız Türkiye’deki yetkili kişileri de telaşlandırıyor.
Bu telaş, sadece siyaset aleminde de kalmıyor. Nitekim savcılık da harekete geçirildi; önce ABD’de bu davanı savcılarına “soruşturma” başlatıldı; dün de, ABD’ye bu davayla ilgili rapor ve sahte belgeler götürdükleri iddiasıyla, Eski CHP Milletvekili Aykan Erdemir ve Bankalar Yeminli Murakıbı Osman Zeki Canıtez hakkında, “FETÖ’cü suçlaması”yla “yakalama kararı” çıkarıldı. Böylece CHP de bu “milli dava”ya ihanet faslından bulaştırılmaktadır. Ki, bunun da iç siyaset piyasasında kullanılacağını yakında göreceğiz.
"Bu davaya 'milli' demek, Türkiye'yi hedef etmektir"
Bu yüzden de Türkiye’de gerek davaya eklenebilecek muhtemelen kişiler, gerekse suçlamaların Halkbank yetkililerinin suç işlediğinin ortaya çıkma ihtimalinin güçlenmesi, hükümeti de hop oturtup hop kaldırıyor. Son günlerde çeşitli adlar altında ABD’ye yapılan seferler ve ilgili bir zevatın kulaklarının ABD’de olup bitenlerde olmasının nedeni de budur.
“Atilla davası” dense de “Zarrab davası”nın avukatı olarak yetkilendirilmiş görünen Başbakan Yardımcısı ve Eski Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, davayı hâlâ “FETÖ tezgahı”, “Türkiye’ye kumpas davası”,. “milli bir dava” olarak görmeye devam ediyor.
Bir dolandırıcılık, kara para ve rüşvet davası olarak ortaya çıkan ve bu eylemlere bulaşanları da kapsaması ihtimali olan davayı, Türkiye’yi, “Türk milletini hedef alan” bir dava olarak göstermek elbette suçlamaların hedefi olan kişilere bir destektir; onlara layık olmadıkları bir koruma kalkanının arkasına almaktır. Türkiye açısından ise böyle bir koruma, bölgede önemli çıkarları olan ve bölgeye diplomatik, siyasi, ekonomik ve askeri olarak da müdahale eden ABD’ye Türkiye’yi sıkıştırmak için eline koz vermek; Türkiye’nin hedef yapılması için çanak tutmak anlamına gelir ki; bu elbette hiçbir aklı başında, ülkesini çıkarını düşünen kişi için kabul edilemezdir.
"Keşke bu dava Türkiye'de görülseydi"
Nitekim davayı yakından izleyenler; davanın yargılanan kişilerle sınırlı, suçlu bulunanların cezalandırılması ve Türkiye’nin; kişilerin işlediği suçlardan dolayı mahkum edilmesinin önlenmesi çizgisine çekilmesinin önemine işaret ediyorlar.
Davayı epeyce bir zamandan beri izleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger; “Ben Türkiye’nin hiçbir zaman zarara uğramasını istemem ama Türkiye’yi zora sokan insanların da tamamen suçsuzmuş gibi algılanması da çok yanlış. Davanın Türkiye ekonomisini olumsuz etkilemesi durumunda bedelin halka ödetilmeye çalışılacaklar...O yüzden ben bu davanın milli davaya dönüştürülmesi ve gerçekten kumpas davası gibi görülmesinin Türkiye’ye çok büyük bir zarar vereceğini düşünüyorum. Keşke memleketimizde bu işleri halletseydik de, buralarda böyle Türkiye’nin başına ne gelecek diye endişeler duymasaydık ” diyor.
Ancak, Erdoğan-AKP Hükümetinin, bu ayrıntılara baktığı yok. Tersine Hükümet bu davanın Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak ve onu cezalandırmayı amaçladığında ısrarlı. Israr böyle olunca da; “Madem Erdoğan hedefte o zaman Türkiye hedefte, o zaman Türk milleti hedefte” biçimindeki son yılların “klişe” denklemi devreye sokulup, Zarrab, Atilla ya da öteki suçlananların önüne Türkiye’yi kalkan olarak kullanıyorlar.
Öyle görünüyor ki daha başlamadan böyle telaş uyandıran bir davanın ilerleyen safhalarda kabusa dönüşme ihtimali kuvvetle muhtemeldir.