Kayseri'de zabıta memurları tarafından simit tezgahı dağıtılan Kasım Taşdemir, 'Dilenci değilim, işimi yapmak istiyorum. 100 TL’lik çek ile hayat dönmüyor' dedi.
Yaklaşık 40 yıl önce Ağrı'dan Kayseri'ye gelen Kasım Taşdemir, üç çocuk babası. Eşiyle geçim sıkıntısı nedeniyle bir süre önce ayrılan Taşdemir, geçimini 40 yıldır simit satarak sağamaya çalıştığını söyledi. Taşdemir, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'den söz aldığını belirterek, “Seçim dönemiydi buraya o zaman Büyükşehir Belediye Başkanı, Şimdi Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki geldi. Mahalleliler dinliyorduk. Aradan sıyrıldım. ‘Simit satarak geçinmeye çalışıyoruz. Zabıtalar bizi sıkıştırıyor. Düzenli bir yerde vergi de vererek simit satmak istiyorum. Yoksulluk ile boğuşuyoruz’ dedim. Yaklaşık 5-6 yıl önce sözünü aldım" diye anlattı.
Taşdemir, "Doğumevinin önünde bir simit tezgahı açtık. Resmi herhangi bir şey yoktu. ‘Söz senettir’ diye düşündük. Bir süre zabıtalar ile uğraşmadık. Sonra zabıtalar geldiler, vergisini de ödediğimiz yerden hiçbir gerekçe göstermeden çıkardılar. Başka birini yerleştirdiler" ifadesini kullandı.
"Dilenci değilim ben, yardım da istemiyorum"
Evrensel'den Ahmet Akarsu'nun haberine göre, Sürekli belediyeye gidip geldiğini söylüyor Kasım Taşdemir. “Hiçbir yanıt alamadık. Yardım istedik, yaka paça dışarı atıldık. Ben KOAH hastasıyım. Çok zor yürüyorum. Sağda solda zabıtalardan kaçarak simit satamam. Yardım isteyince seni huzurevine yatıralım diyorlar. 15 yaşındaki çocuğumu bırakıp nereye gideyim ben?” diye sitem ediyor.
“Daha önce hiç belediyeden yardım aldınız mı?” diye soruyorum. Taşdemir, “Üç ayda bir 100 liralık market çeki ve iki koltuk bir yorgan verdiler. Buna yardım derseniz” diyor. Evini gezerken “Bak işte bu koltuğu verdiler! Dilenci değilim ben. Yardım da istemiyorum. Sadece sabit bir yerde simit satmak istiyorum. Kırk yıldır yaptığım işi yapmak istiyorum” diye ekliyor.
"Sanki biz çok memnunuz seyyar simit satmaya!”
Yakın zamanda zabıta ve polis ile yaşanan olayı hüzünlü bir şekilde anlatıyor: “Yanımda küçük oğlum vardı. Batuhan ile doğumevi önünde, hastaneden çıkanlara simit satıp eve üç kuruş para kazanmaya çalışıyorduk. Büyük oğlumun evi oraya yakın. O da yanımıza uğramıştı. Öğle vaktiydi. Birden zabıtalar geldi. İçlerinden bir polis küçük oğlum Batuhan’a yumruk attı. Ekmek teknemiz, simit tezgahımız dağılmıştı. Bağırış, çağırış tepki gösterdik. Zabıtalardan biri bu sefer de Batuhan’ın bileğini çevirip araca sokmaya çalıştı. ‘Daha çocuk o’ diye tepki gösterdi ağabeyi. Cezamız neyse yazın. Sanki biz çok memnunuz seyyar simit satmaya!”
Torunlarına bakıyor bu arada Simitçi Kasım. “Her şeyi çocuklarıma, torunlarıma bir şeyler alabilmek için yapıyorum” diyor ve anlatmaya devam ediyor: “Bizi karakola götürmek istediler. Önce adli tıbba gittik. Oradaki doktor beni hastaneye yatırdı. 4-5 saat olayın şoku ile hastanede yatmışım. Çocuklar ifade vermiş. Zabıtalardan biri de bizden şikayetçi olmuş sanırım. Biz onlara ne yaptık ki? Yetkililerden yardım çeki falan istemiyoruz. Bizim tek isteğimiz, sabit bir yerde simit satmak!”
"Çocuklarımızın rızkını hangi vicdan ile dağıtıyor zabıtalar?"
Kasım Taşdemir’in gelini Sibel Taşdemir ise şunları söylüyor: “Kayınbabam hasta olmasına rağmen bu yaşında evine ekmek getirebilmek için sokaklarda simit satıyor. Çocuklarımızın rızkını hangi vicdan ile dağıtıyor zabıtalar? Elinizi vicdanınıza koyun. Çocukların okul masraflarını, mamasını karşılayamıyoruz!”
Ortanca oğlu Uğur Taşdemir’in üç çocuğu var. Biri daha üç aylık... “Lise çağlarında bir ceza aldım. Hâlâ denetimli serbestlik ile uğraşıyorum. Hiçbir yer işe almıyor ki babama da kardeşime de yardım edeyim. Babam için sürekli belediyeye gittim. Zabıtalar ile görüştüm. Zabıta amirlerinden yer istedim. Aldığım cevap ‘Yer veremiyoruz’ oldu. Bize de seyyar satıcılık kaldı ne yapalım?” diyor ve ekliyor: “Yardım olarak da üç ayda bir 100 liralık market çeki veriyorlar. Evimizde buzdolabı yok! 100 liralık market malzemesi ile onlar geçinsin de göreyim?”