Bakan Çubukçu’nun ‘Özürlüyü bağlama dünya standardı’ sözlerine büyük tepki var. Uzmanlara göre bağlama, çok kısıtlanabilir durumlarda ve çok nadiren uygulanan bir yöntem
Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun, Saray ve Zeytinburnu bakımevlerindeki zihinsel engelli çocuklara yapılan muameleler hakkındaki ‘Dünyada da böyle’ savunmasına tepki var. Bağlamanın çok kısıtlanabilir durumlarda, çok nadiren uygulanan bir yöntem olduğunu belirten uzmanlar, Türkiye’de buna ceza, disiplin altına alma amacıyla ve işkence boyutlarında başvurulduğuna dikkat çekiyor.
‘Yeterli bakıcı varsa gerek yok’
MDRI (Uluslararası Zihinsel Engellilik ve Psikiyatride İnsan Hakları Kuruluşu) Türkiye Temsilcisi klinik psikolog Şehnaz Layıkel: 2005’te uluslararası uzmanlarla yaptığımız araştırmalar sonucunda Türkiye’nin zihinsel engellilere yaklaşım notunu düşük bulduk. RUSİHAK olarak iki yıllık ulusal bir rapor hazırladık. Çocukların bağlanması konusunda dünyada farklı örnekler var. Bizim gördüğümüz kadarıyla ne kadar ağır engelli olursa olsun, zihinsel engelli çocuklarla yeteri kadar sayıda bakıcı ilgilendiğinde kontrolsüz davranışlar azalma eğilimine giriyor. Batı ülkelerinin buna önem verdiğini gördük. İngiltere’de bir evde en fazla beş-altı kişi oluyor. Bu tür müdahalelere gerek kalmıyor. Örneğin Saray bakımevinde bakıcı başına 10 çocuk düşüyor. Hepsiyle nasıl ilgilenilebilir? Özellikle İsrail bu konuda çok duyarlı. İngiltere, Almanya, Kuzey Avrupa ülkeleri gibi birçok ülkede politika düzeyinde de böyle zihinsel engellilerin kişisel ihtiyaçlarını merkeze koyan bir yaklaşım var.
‘Türkiye’de işkence boyutlarında’
İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Murat Paker: Ancak bazı zorunlu durumlarda çocukların elleri bağlanabilir. Türkiye’de yapılan, bu türden bir önlem değil. Kendisine ve başkasına zarar verme riski yüksek kişilere geçici uygulanacak prosedürlerle hasta sabitlenebilir. Bu, çok kısıtlanabilir durumlarda, nadiren uygulanabilir bir şey; Türkiye’deki gibi ceza, disiplin altına almak amacıyla başvurulabilecek bir şey değil. Bunun Türkiye’de işkence boyutlarına varabilecek seviyede olduğunu biliyoruz. Zaten uluslararası standartlarda olsa kimse bir şey söyleyemez.
‘Gelişmişliğe göre değişir’ Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi (RUSİHAK) üyesi Can İlbey: Bakımevlerindeki çocukların ellerinden yatağa bağlanması, pet şişelerle hareketlerinin kısıtlanmaya çalışılması gibi müdahaleler, dünya ülkelerinin gelişmişliğine göre farklılık gösteriyor. Bu konuda Romanya, Çin başka; Amerika, Japonya bambaşka şekilde hareket ediyor. Bizdeki modeller depo merkezleri. Gelişmiş ülkeler, bu depo merkezlerinin sorun olduğunu düşünüyor. Birleşmiş Milletler de bu görüşü destekliyor. Amerika, Kuzey Amerika bizden daha iyi durumdalar. Bu ülkelerde toplum temelli merkezlerden rehabilitasyon temelli merkezlere geçiş var. Türkiye’de yaşananlar bir hak meselesi. Bizim bu kurumlarımız, 60-70 senelik kurumlar; o zamandan beri bir şey değişmemiş. Bu sorunun Türkiye’de olağan bir şeymiş gibi sunulması büyük bir problem. Bu çocuklara sakinleştirici ilaç verildiğinde kasları gevşiyor, evet ama fizik tedavi sayesinde bu çocukların hem kasları güçlendirilebilir hem de el kol hareketlerinin kontrolü sağlanabilir.
Düşes: Türkiye değişmeli
Eski bir çalışan: Tecavüz bile ediyorlar
‘Devleti uyardık ama sonuç yok’
Psikiyatr Prof. Dr. Emine Kılıç: Koğuş sisteminin zihinsel engelliler için son derece zararlı olduğu fark edildikten sonra Batılı ülkeler bu uygulamayı terk etti ve koruyucu aile sistemini benimsedi. Saray Bakımevi’ni daha önce de ziyaret ettik ve ağır zihinsel engellilerin kaldırıldıkları koğuştaki çocukların halini içler acısı gördük. Bu konuda Türkiye’deki psikiyatrlarla bir araya gelip sempozyumlar da düzenledik ancak bir sonuç alamadık. Batılı devletler koruyucu aile sistemine geçti. Bu aileler çocukları evlat edinmeksizin alıyorlar. Devlet onlara belirli bir ücret ödüyor, ailelere zihinsel engelliye bakabilmeleri için eğitim veriliyor. Ancak biz devlete bile ulaşamıyoruz.
Rakamlar birbirini tutmuyor
Resmi verilere göre Saray Bakımevi’nde 742 kişi kalıyor ve 713 personel var. 8’er saatlik vardiya düzeninde her altı özürlü çocuğa bir bakıcı düşüyor. Buna temizlik elemanı, güvenlik görevlisi de dahil edildiğinde dört özürlüye bir bakıcı düşüyor. Her 15 çocuk için bir temizlik elemanı çalışıyor. Ancak uzmanların ve sağlık emekçilerinin bu konudaki tespitleri farklı. Sağlık Emekçileri Sendikası (SES), bir bakıcıya 40 çocuk düştüğünü söylüyor. SES’e göre yaklaşık 750 kişinin kaldığı Saray’da 665 çalışan var. Aralarında doktor ve hizmetlilerin bulunduğu 235 personel kadrolu. Diğerleri ya dışarıdan sözleşmeli, ya sosyal güvencesiz çalıştırılıyor. Personelin 30’u Saray’dan başka yerlerde de çalışıyor. Buna karşın 30 ve 50 kişilik özürlü grupları mevcut. İdeal özürlü grubunda sayı 8’le 12 arasında değişiyor.
Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci: Yurtlardaki sorunlarla Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) çalışanlarını mahkûm etmek, sorunun gerçek nedenini görememektir. Personelin sosyal ve mali haklarında gerekli iyileştirmelere gidilmemiştir. Bir bakıcı annenin 40 çocuğa bakmak durumunda bırakıldığı manzaranın acilen düzeltilmesi gerekmektedir.
RUHİSAK geçen ekimde Saray’ı raporlamıştı Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi (RUHİSAK) geçen ekimde hazırladığı raporda Saray Rehabilitasyon Merkezi’ndeki sorunları yerinde tespit etmişti. Raporda şu saptamalar yer alıyor: “Ağır zihinsel engellilerin kaldığı ünitelerde temizlik ve bakım koşullarının kötü olduğu, orta ve hafif zihinsel engellilerin nispeten daha uygun koşullarda kaldığı görülmüştür. Ağır zihinsel engelli çocukların menenjit geçirdikleri söylenmiş, yatağa bağımlı kaldıkları görülmüştür. Çocukların ellerinde pet şişe benzeri şeylerin takılı olduğu görülmüştür.
Çocukların ellerini ağızlarına sokarak kendilerini kusturduğu, bu nedenle pet şişe takıldığı söylenmiştir. Çocukların ellerinin gelişmediği ve derilerinin şeffaflaştığı görülmüştür. Kurumda genel tıbbi bakım ve tedaviyi gerçekleştirmek için yeterli personel olmadığı belirtilmiştir. Nörolog hekim ihtiyacına dikkat çekilmiştir. Kurumda kalan kişiler arasında rastlanan bir sorunun da kurumdan kaçan kişilerin uğradığı taciz ve tecavüz olduğu ifade edilmiştir. Kurumu ziyaret sırasında çok sayıda küçük çocuğun yürüyemediği, yerlerde süründüğü ya da emeklediği görülmüştür. Görüşmelerde uzman personelin genel olarak bıkkınlık, boş vermişlik, tükenmişlik, umutsuzluk içinde oldukları gözlenmiştir.”