Dünya
Deutsche Welle

Yorum: Suudi Arabistan'ın Suriye planı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Suriye’deki iç savaşa karadan da müdahale edebileceklerini söyledi. Matthias von Hein böyle bir müdahalenin bölgedeki yangını daha da körükleyebileceği görüşünde.

21 Şubat 2017 19:56

ABD Başkanı Donald Trump terör milisi IŞİD'i imha etmeyi aklına koydu. Radikal İslamcıların kazandığı başarının nedenlerine teşhis konup, gerekli sonuçlar çıkarılabilirse, bunun doğru bir karar olduğu söylenebilir. Bu nedenler arasında Ortadoğu'daki devlet yapılarının ABD tarafından tahrip edilmesi ile Suudi Arabistan'ın kendi İslam anlayışını yaymak için yaptığı hazırlığı da saymak gerekir.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı el Cubeyr Alman ‘Süddeutsche Zeitung' gazetesine verdiği mülakatta, Suriye'deki radikal dinci terör örgütüyle mücadeleye özel eğitimli askerlerle, hatta muharip birliklere katılmalarının mümkün olduğunu söyledi. Bakan hedefin IŞİD'in varlığına son vermek ve kurtarılan bölgelerin ‘Hizbullah, İran ya da Şam rejiminin eline geçmesini' önlemek olduğunu belirtti.

Suriye parçalanır mı?

Önce kulağa hoş gelen bu açıklama aslında son derece tehlikeli gelişmelerin habercisi olabilir. Çünkü karadan yapılacak müdahale sonunda Suriye topraklarının birbirinden bağımsız ve ABD, Suudi Arabistan ya da onların 1.000 dolayındaki silahlı oluşum arasından seçecekleri grupların kontrol ettiği kantonlara bölünmesine yol açar.

Suriye ihtilafının kirli gerçekleri arasında maalesef altı yıllık savaşta selefi-cihatçı radikal milisin askeri bakımdan en güçlü taraf haline gelmiş olması da var. Daha da önemlisi İran, Irak, Amerikan ve Rus birliklerinin çatışmasına, dolayısıyla savaş alevlerinin bütün bölgeye yayılmasına yol açabilecek olmasıdır.

Jeo stratejik hasımlar arasındaki tezadın ulaştığı boyutları Münih'teki Uluslararası Güvenlik Konferansı'nda ilk elden öğrenmek mümkündü. Suudi Arabistan'ın Donald Trump'un seçilmesinden memnuniyet duymasının başlıca nedeni, yeni Washington yönetiminin Ortadoğu'nun başındaki belanın başlıca müsebbibinin İran olduğuna kanaat getirmiş olmasıydı. İkinci neden ise Suudi Arabistan'ın komşu Yemen'de sürdürdüğü savaşa Cumhuriyetçi Amerikan yönetiminin ses çıkartmamasıdır.

IŞİD ile mücadele ilk planda Musul'da sürdürülüp, kazanılmalıdır. Bu zorlu mücadelede Irak'ın kayıpları artıyor. Siviller perişan durumda. IŞİD'in sürülmesinden sonra iktidar boşluğunu hangi tarafın dolduracağı da meçhul.

Barış için ortak çözüm şart

IŞİD'i hiçbir şey Suriye'de çarpışan tarafların ortak gelecek üzerinde anlaşmaları kadar yıpratamaz. IŞİD, Suriye savaşında taraf olan güçlerin uzun süre terör milisini düşman saymamaları sayesinde büyüyüp gelişti. Bu güçler arasında Beşar Esad rejimi kadar Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar'ı da saymak gerekir.

Dolayısıyla, Cenevre barış müzakereleri sırasında taraflar üzerindeki baskı artırılmalıdır. Müzakereler bıktırıcı olur ve uzun sürer. Suriye özel temsilcisi Staffan de Mistura'nın da Münih'te söylediği gibi her iki tarafta da barış arayışına çomak sokanlar var. Buna rağmen Türkiye ile Rusya arasındaki yakınlaşma, uzun süredir yerinde sayan sürece hareketlilik kazandırdı. Bunun en çarpıcı örneği, Astana'daki ateşkes görüşmelerine İran'ın da katılmış olmasıdır. Şimdi bütün iş yakalanan momentumu değerlendirebilmekte. Taraflar azami taleplerinden geri adım atarlarsa bütünleştirici barış süreci başlatmak mümkün olur. O zaman IŞİD'i Suriye topraklarından defetmek için ülkeye yabancı askeri birlikler gönderilmesine de ihtiyaç kalmaz. Suriyeliler kendi başlarına bu mücadelenin üstesinden gelebilirler.

© Deutsche Welle Türkçe

Matthias von Hein

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle