T24- U2 konseri diye yer yerinden oynadı bu şehirde. “Rock” müziği ve bu alanda dünyaca ünlü bir grup ve adını ilk defa işittiğim şarkıcı Bono hakkında bir şeyler söylemek söz konusu olursa, sırada en son gelirim herhalde.
Başbakan Erdoğan’ı ziyaretten de geri kalmayan Bono Efendi dönüşünde gönderdiği bir mektupla bizim Joost Lagendijk’a teşekkür de etti. Kuzey İrlanda’da 13 silahsız göstericinin askerler tarafından öldürülüşünü konu edinen, eski U2 uzunçalarından söz ediyor Joost. Bono Efendi’nin Afrika’da AIDS ve açlıkla mücadele kampanyalarına verdiği desteği anlatıyor. Ve malum bakana soruyor: “Tarkan Alyanoy için, Bono’nun Afrika için yaptığını niye yapmasın?”
Bu grup Türkiye’de kaybolan Fehmi Tosun’la da ilgilenmiş. Fotoğrafını bir albümün kapağında kullanmışlar galiba.
Yani efendim U2’nin Türkiye’de büyük ilgiyle karşılanması için müzik dışı sebepler de varmış. Bono bildiğiniz gibi değil, dönüş yolunda Lagendijk’e gönderdiği mektup geçen gün Radikal’de tam sayfa yer almıştı. Bizi seçmesinden gurur duyar bir halimiz de yok değildi doğrusu.
Dünyaya, edebiyata, müziğe çok geniş açıdan bakabilen bir dostuma sordum:
– Bu müziğin ve bu gurubun kurulu düzene isyan eden, karşı çıkan bir tavrı yok mudur kuzum?
– Olmaz olur mu, dedi. Rock müzik de bir isyan çığlığıdır zaten.
– Ee bu nitelikte bir müzik adamının, bir aydın sanatçının, konser için geldiği memlekette dışişleri bakanı gibi davranması, Başbakanı ziyarete filan kalkması sence alışılmış bir davranış mıdır?
– Ne münasebet! diye gürledi. O zaten öfkeliymiş. Ya Zülfü Livaneli efendinin sahnede, onların yanında ne işi var?
– Tam adamına sorulmuş bir hesap değil mi? Malûm, bendeniz de müzmin Zülfü hayranlarından sayılırım.
Dostum devam ediyor, ben Allah biliyor ki dediklerinden pek bir zevk alarak dinliyorum.
– Adam Yaşar Kemal‘in yamacında ahz-ı mevki eder, romancı olur. Sazına Nâzım’ın şiirini katarak başımıza, yüz binlerin hayran olduğu şarkıcı kesilir.
O gece U2 konserinde de, beni çağırdılar uçağa atladığım gibi hemen davete icabet ettim laklakasıyla sahnede boy göstermesi çok çirkin oldu. Ve çok ayıplandı.
– Yeni mi tanıyorsun, bizim bostanın bildik mahsulüdür, demekle yetindim.
Kayıp Fehmi Tosun’un eşi de Zülfü hakkında düşündüğünü söylemiş. Hemen bir mektup Zülfü Efendi’den: “Ben bildiğiniz Zülfü’yüm, diyor. Hayatım düzene karşı koymak ve bunun bedelini hapisler, sürgünler, yasaklamalar ve davalarla ödeyerek geçti. (İnsanın içi sızlamaz mı?)
*
Beride Emre Aköz, “Sekiz yıllık Vatan döneminde, bir kere bile Fehmi Tosun’dan söz etmedi, diyor. JİTEM’den bahsetti, o da Fransızca Je t’aime (“seni seviyorum) lafına benzediği için.” Dipnot eklemiş hazret hakkında: “Kendi reklamını yapmakta üstüne yoktur.”
Sahnede zuhur edip, baştan sona bir şarkısını söylemesini ayıplayanlar var. “Konserin havasını bozdu” diyen var. Mazhar Alanson, “Bin yıl düşünsem U2 konserinden sonra Yiğidim Aslanım Burada Yatıyor, diyeceğim aklıma gelmezdi, demiş.
Benim diyeceğim biraz farklı:
– Zülfü böylesine bir ilgi odağında, yırtık dondan çıkar gibi boy göstermeseydi, ayol çocuk ağır hasta galiba. Bir arayın bakın derdim. (Yanlış anlaşılmasın. Yırtık dondan çıkar gibi, “Durup dururken, hiçbir sebebi ve anlamı yokken” demektir. Hulki Aktunç sözlüğü.)
Kim söylemiş olabilir bunu?
Konuşan ziyade güzel bir hanım. Ve çok ünlü. Sorulan suallere, kendinden söz ederek açık cevaplar veriyor.
l Bir insanın başarısını aile düzeninden anlarsın, diyor. (Evlenmiş, bir çocuğu var, ama boşanmış.) Bence başarılı bir kadın değilim ben bu anlamda.
– Hayatı evliliğe ve onun düzenine hapsetmiş olmuyor musunuz?
l Evet, öyleyim. Ama sahnede, sinemada, televizyonda başarılıyım. Paramı kazanmışım, güzel bir kadınım. Her şeye çok şükür, ama sonuç benim açımdan tatmin edici değil. Benim için başarı, insanın özel hayatında kendini bir yere oturtabilmesidir. Nedir bunlar? Arkaya dönüp baktığında doğru düzgün bir ailen var mı? Anneni, babanı, kardeşini kırmamış mısın? Akrabalarından hâlâ büyüğünün elini öpüyor, küçüğünün başını okşayabiliyor musun? (...) Sinema, sahne, şöhret... Bütün bunlar benim için araç. Başarı, aile düzenini korumak ve bunu sürdürmektir.
– Mesleki doyumlar bu açığı kapatmıyor mu?
l Benim için söz konusu bile değil. Mesela Ajda Pekkan gibi sahnelerde mutlu olabilen ve böyle yaşamayı tercih eden insanlar vardır. Ben böyle değilim. (Biraz ötede devam ediyor.) Her gün gündemde olmak, her gün bir gazeteci ordusuyla birlikte gezmek güzel de, bu benim çocuğuma zarar veren bir şey. Evliysen kocana da zaman ayıracaksın, çocuğuna da zaman ayıracaksın ve mesleğini de yapacaksın.
*
Soran Şengül Balıksırtı. Cevaplar Hülya Avşar‘dan. (Sabah/Günaydın, 9 Eylül.)
Okan bana, gel programda birlikte olalım, deyince çok tereddüt etmiştim. Gençlerle bir arada gerçekleştirilen bir eğlence programında benim ne işim var, orada ben neye yararım, diye? Aklımda kalan cevabı Hülya’dan aldım, o programa katıldığı bir akşam:
– Fazla ciddi, asık yüzlü, insanı ürküten biri olarak biliniyordunuz. Okan’ın programında mizahı da seven, gülmeyi bilen, neşeli insan yanınız ortaya çıktı, ne iyi oldu... dedi bana. Bir şey sormamıştım ona. İnanır mısınız, beni biraz o ferahlattı.
Şengül’e söylediklerini okuduktan sonra -ki dediklerinin tamamına katılıyorum- eklemek, güzel kızıma buradan söylemek istediğim bir şey var:
- Devlet, eğitim, sanat, yargı, ordu... Evet de insanın var edip şekilendirdiği temel kurum, kurumların insan için en önemlisi, en devamlısı bence de ailedir. Hülya’ya katılıyorum. İnsan mutluluğunun temel şartı, bence de sağlam ve sıcak aile düzenidir.
Ne mutlu kıymetini bilene!
Radikal gazetesi yazarı Hakkı Devrim'in 'Yırtık dondan çıkar gibi...' başlıklı yazısı
(11 Eylül 2010)