Habertürk TV'de Kübra Par'ın konuğu olan Yılmaz Vural, spor ve siyasete dair önemli açıklamalarda bulundu. Vural, ''Sporcu siyasetin içinde olmamalı'' dedi.
Rıdvan Dilmen'in Tayyip Erdoğan, parkasız Deniz Gezmiş'tir o da emperyalistlerle mücadele ediyor sözlerini de yorumlayan Vural, ''Rıdvan, Tayyip Bey'in de çok sevdiği bir isim. Bizim siyasi görüşmüz aynıdır, farklıdır farklı dava. Rıdvan bunu seslendirince bir sürü insan ona karşı oldu. Herkes 'Sen spor adamısın niye bu işlere giriyorsun?' dediler''
''Ülke sistemiyle oynamak riskli bir iştir. Deniz Gezmiş bunu başaramadı, Tayyip Bey bunu başardı. Çok önemli bir adım attı. Deniz Gezmiş bu konuda başarılı olamadı. Onun değiştirme çabası yetmedi ve sonu iyi olmadı. Tayyip Bey öyle değil. Sistemle uğraşmak çok riskli bir iştir. Nasıl ben futbol sistemiyle çok uğraşıyorsam aynı şey. Bizimki küçük bir yara. Onlarınki farklı bir boyut. Cesaret ister. Devrimci yapıya herkes sahip olamaz. İnanılmaz bir risk taşır. Pozitif veya negatiftir, olay başka. Rıdvan'ın söylediklerini ben çok iyi anlıyorum çünkü onu iyi tanıyorum. Tayyip Bey ile Rıdvan abi kardeş gibidir. Söylediği şeylerde duygusal tarafı vardır. Ben o kadar vahim bulmuyorum. Onun söylediklerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum.'' yorumunda bulundu.
Yılmaz Vural'ın röportajının spor ve siyaset konulu kısmı şöyle:
Görev yaptığınız takımların başında herhangi bir siyasiden telefon aldınız mı?
''Benim tarzımı bildikleri için beni kimse aramıyor. Beni niye arasınlar ki? Siyasetçi gitmeden sizi arasın ki size yardımcı olsun. Bakana gidersin, 'böyle bir derdim var' dersiniz, o isimler size 'hayır' demez. Memnun olarak bu işi yapıyoruz demiyorlar ama olay öyle bir boyuta geldi ki; artık bir siyasiyi aramadan iş bulamaz hale geldiniz. Bu oldum olası bu ülkenin derdi. Antrenörler anlamında da bu duruma geldik. Eskiden bizi de ararlardı. 'Bize hoca tavsiye et' diye alt liglerden de ararlardı. Başkasını tavsiye etmeyi sevmem. Futbolu bilmiyor muyuz da başkasının tavsiyesine bakıyoruz? Siyasetçinin sizden ricasını kırmanız mümkün değil. Hoca değişiminin altında yatan sebep budur. Türkiye'de her konu tartışılır. Futbolda bir süreç yaşadık. Durup dururken olmadı. Sürecin içinde herkes var. Tapeler biraz kurgu diye ortaya çıktı ama sonuç olarak her şey yalan değil. Kitabımda her şeyi anlattım. Benim kimseden bir çekincem yok. Çünkü benim kimseye bir borcum yok. Bazı şeyleri açıklığa kavuşturmam hoş olmaz. Beni dolduruşa getirme. O kadar da değil. 'Sen de kendi mesleğindeki bazı şeyleri söyle' desem, dobra dobra söylemezsin. Ben siyasetçi değilim. Spor adamıyım. Her şeyi söyledim. Daha ne söyleyeyim sana? Beni ömür boyu işsiz bırakacak şeyler mi söylememi istiyorsunuz. Sistem eleştiren herkesin adı 'Devrimci'ye çıkar. Devrimci olan insanların sonu felaketle bitmiştir. Sonradan herkes kıymetini anlar. Gidersiniz mezar başında onu kutlarsınız ama iş işten geçer. Devrimcileri ya asarlar ya da sonu felaketle biter. Bir şeyin değişimini, insanların katkısı ve etkisi olsun diye yaparsanız, o insanlar samimiyetle bunu algılarsa ve yapmak isterler ayrı. Er veya geç her yanlış düzelmek zorundadır. Sürece bırakırsanız; çok zaman kaybedersiniz. Türkiye'nin sıkıntısı bu. Kendi uzmanlaştığımız konularda doğruları söylersek ve uygulayıcılar bunu daha çabuk uygularsa bu zaman kaybı olmaz. Biz çok zaman kaybederek ilerliyoruz. Türkiye'nin en büyük derdi bu.''
''Tribünlerde siyaset olması doğru mu?''
''Şimdi futbolu siz spor diye görmeyin. Futbol sosyal bir olaydır. Dünyada hangi sosyal bir olay farklı siyasi görüşleri ve farklı sosyal sınıfları bir araya getirebilir? Bakın, stadyumlara girin, sağcısı solcusu, siyahı beyazı her şey var. Mahşer yeri gibi orası... Bir takım için hiç bir araya gelmeyecek insanlar bir araya gelir ve o takımı destekler. Zaten orası siyasi bir yer. Bir düşünce için... Bu oyunun çok birleştirici bir yapısı vardır. Bu işe spor diye bakmayın. Siyasal anlamda bakarsanız; Çarşı grubunun bir tepkisi oldu. Gezi sürecindeki tepkisi olmadı. Çünkü siyaseti oraya sokarsanız bu iş farklı boyuta gider. Orada sayısı farklı bir kitle var. 50 bin kişinin siyasi bir şeyi desteklediğini düşünebiliyor musunuz? Hoş olmaz o. Futbol kötü kullanıldığında kötü bir silah olur. O yüzden ben bu işin spor boyutunda kalsın istiyorum. Eğlence boyutu ön plana çıksın istiyorum. Oyuncularıma bunları söylerken; sosyal bir görev ortaya getiriyorsunuz. Toplumun psikolojisini dengeliyorsunuz. İnsanlar psikolojik yapılarını dengelemek için stadyumlara geliyorlar. Biz seçilmiş ve çok özel insanlarız. Siz kendinizi çok önemli görün. Çünkü hayatınızın bir bölümünü ve gençliğinizi feda ediyorsunuz, size statü atlatıyorlar ama ömrümüzün büyük bölümünde diğer gençler ne yapıyorsa siz yapamıyorsunuz. O arenada kazanacaksınız ki size taraf olan insanlar mutlu olsun. Hatırlayın, Dünya Kupası'nda 3. olduk, havada bizi jetler karşıladı. Saatlerce havalimanından gelemedik. Orada başı örtülüsü, başı açığı... Herkes oradaydı. 'Türkiye Türkiye' diye sesler vardı. Herkes bir araya geldi ve bütünleşti. Futbol ayrıştırıcı olamaz.''
''Sporcu siyasetin içinde olamaz''
''Sporcu siyasetin içinde olamaz. Biz herkesin Yılmaz Vural'ıyız... Sporcular da herkesin sporcusu. Sağ, sol veya başkası, bu işlerin içinde sporcular olamaz. Takımlarda sağ-sol çatışması olmaz. Buna bizler zaten müsaade etmeyiz. Siyaseti takımın dışında yapacaksın. Bir tane oyum var, giderim oyumu atarım kimse buna karışamaz. Futbol takımları çok politize olmuş değiller. Antrenörlerin bu konuda siyasallaştığı olmaz. Tabii ki herkesin inanışı ve siyasi görüşü var ve buna saygı duymak lazım. Fakat biz onu takım içine sokarsak iş farklı boyuta geliyor. Herkes sizin gibi düşünmüyor ki...''
''Tayyip Bey'i çok severiz''
''Bakın biz, Tayyip Bey'i çok severiz. Spor camiası için kendisi bir idoldür. Çünkü bizden birisi. Tayyip Bey de bizden birisi ve futbola çok önemli katkıları var. Bizim onunla tanışmışlığımız, başbakan ve cumhurbaşkanlığı döneminden değil ki... Amatör sporculuğundan gelir. Futbolun kısıtlı imkanlarla nasıl oynandığını bilen birisi. Bizleri çok sever. Aram onunla çok iyidir. Sağ olsun, her dönemde ve nerede görürse görsün, bana sarılır ve beni öper.''
Politik olarak Cumhurbaşkanı'na yakın mısınız?
''O benim kendi sorunum. Siyasi görüşümü hiçbir yerde açıklamadım. Hiçbir yerde de açıklamam. Türkiye'nin sorunu bu. Hangi takımı ve partiyi tuttuğumu karım bile bilmiyor. Türkiye buna hazır değil. Türkiye sizi maalesef bir taraf haline getiri ve size karşı olanları da karşınıza getirir. Her şeyi çok açık konuşursanız; ülkenin yarısını karşınıza alırsınız. Hele bizim yaptığımız iş! Sağ, sol herkes bu işin içinde. Rıdvan da bu işin içinde. Tayyip Bey'in de çok sevdiği bir isim. Tayyip Bey'in de siyasi hayati dışında önemli bir hayatı var. Bizimle konuşurken çok mutlu olduğunu biz de biliyoruz. Bize bazen 'Gelin bu işin içinde olun, ihtiyacım var size' dediği olmuştur. Bizim siyasi görüşmüz aynıdır, farklıdır farklı dava. Rıdvan bunu seslendirince bir sürü insan ona karşı oldu. Herkes 'Sen spor adamısın niye bu işlere giriyorsun?' dediler.''
''Tayyip Bey öl dese ölürüz''
''Bize Tayyip Bey 'öl' dese ölürüz' biz. Yanlış anlamayın. Bizim insani boyutumuzdan bahsediyorum. Kendi düşüncene karşı düşünen biriyle arkadaşlığın yok mu? Bizim dostluğumuz bu seviyededir. Siz özel kalemden randevu alır, görüşemezsiniz ama biz bir telefonla onunla görüşürüz, yeri gelir 'geyik muhabbeti' yaparız. Bu işler siyasileşince olmuyor. Farklı boyuta giriyor.''
''Rıdvan Dilmen ile Tayyip Bey abi kardeş gibidir''
''Sol taraf dedi 'Sen ne yapıyorsun kardeşim?', Sağ taraf 'Teröristi ona benzetiyorsun' dediler. Ülke sistemiyle oynamak riskli bir iştir. Deniz Gezmiş bunu başaramadı, Tayyip Bey bunu başardı. Çok önemli bir adım attı. Deniz Gezmiş bu konuda başarılı olamadı. Onun değiştirme çabası yetmedi ve sonu iyi olmadı. Tayyip Bey öyle değil. Sistemle uğraşmak çok riskli bir iştir. Nasıl ben futbol sistemiyle çok uğraşıyorsam aynı şey. Bizimki küçük bir yara. Onlarınki farklı bir boyut. Cesaret ister. Devrimci yapıya herkes sahip olamaz. İnanılmaz bir risk taşır. Pozitif veya negatiftir, olay başka. Rıdvan'ın söylediklerini ben çok iyi anlıyorum çünkü onu iyi tanıyorum. Tayyip Bey ile Rıdvan abi kardeş gibidir. Söylediği şeylerde duygusal tarafı vardır. Ben o kadar vahim bulmuyorum. Onun söylediklerinin ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum.''
''Zamanında FETÖ'ye karışan oyuncularımı çok uyardım''
''Ömer Çatkıç 17 yaşındayken benim talebemdi. Onu ilk oynatanlardan birisi de benim. Ömer de böyle bir sıkıntı içinde. Hakan Şükür ona keza. Artık 'vatan haini' konumuna geldi. Ve maalesef, bir sürü oyuncu arkadaşımız o dönemlerde bu oluşumun içinde oldukları için şu anda önemli sıkıntılar yaşıyorlar. Tabii tercihleri buydu. Hakan Şükür'ün oyuncu olmasının başlangıcıyımdır. Sakarya'da basketbol oynarken, onu alıp Bursaspor'a götürdüm. Hakan Şükür 10-15 yıl Türk futbolunu taşıdı. Allahı var. Onun tercihi onu bu duruma düşürdü. O zamanlarda onu uyardık. 'Sen Hakan Şükür'sün' dedim. Vatan haini oldu. Sokaklara ismi verilmişti. Her şeyi silindi. Gittin Amerika'lara... Ben hayatım boyunca sıra dışı olmaya çalıştım. Kimsenin beni idare etmesini istemem. Herkesin bir derdi var. Türkiye'de yönetmek çok zor. Yöneten konumundaysanız, Türkiye'de sıkıntı yaşarsınız. Bir ülkeyi idare ederken, ceza ve ödül çok önemlidir. Ceza veriyorsunuz, adam caymıyor, ödül veriyorsunuz adam ikna olmuyor. Yanlış yapılıyor. Bize de geldiler. Takımı çalıştırıyorum, takımı yukarı çıkardım. Beni gönderdiler, benden sonra benim yerime gelen hoca, FETÖ tarafından getirildi. Bunu biliyorum. 'Himmet' adı verilen para karşılığında göreve getirildi. Güç neredeyse insanlar oraya gitmeyi sever.''
Röportaj'ın tamamı için: http://www.haberturk.com/yilmaz-vural-yeteneklerimin-karsiligini-bulamadim-1774440-spor