Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'nin Kuzeybatısında bulunan Afrin'e yönelik başlattığı Zeytin Dalı Harekâtı'nı manşetine taşıyan gazeteleri eleştirdi. Özdil, "Gerizekalı basınımız 'hümanist' manşetler atıyor, Suriye'yle kardeş olduğumuzu, artık mayınlara gerek olmadığını anlatıyordu" dedi.
"Mayınlardan temizlenerek 'cillop' hale getirilen sınırımıza, duvar örüyoruz…" diyen Özdil, şu ifadeyi kullandı:
"Duvar yetmediği için, 30 kilometre derinliğinde güvenli alan yaratabilmek için ordumuzla Suriye'ye girmek zorunda kaldık. O nedenle zeytin deniyor sanırım. Organik tarım harekatı yani!"
Yılmaz Özdil'in "Organik Zeytin" başlığıyla (26 Ocak 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Asrın liderimizin pek sevdiği ve sık sık kullandığı bi laf var: Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.
*
“İnsan hafızasının kusuru unutkanlıktır” manasına gelir, unutmamak gerekir. * Hatırlayın… 2009. Durup dururken, aniden, Suriye sınırındaki topraklarımız gündeme gelmişti, illa “sınırdaki mayınları temizleyeceğiz, en geç üç yıl içinde temizlememiz lazım” demeye başlamışlardı.
*
Merak etmiştik haliyle… “Günler torbaya mı girdi birader, bu ne acele, yangından mal mı kaçırıyorsunuz, niye en geç üç yıl içinde mesela, altı yıl içinde temizlesek olmuyor mu?” diye sormuştuk. “Ottawa Sözleşmesi'ne imza attık, üç yıl içinde mutlaka temizlememiz lazım” cevabını vermişlerdi.
*
E gene merak etmiştik haliyle… “Bu ne biçim Ottawa şekerim, niye illa Suriye sınırını temizlememiz gerekiyor da, mesela neden İran sınırını, Yunan sınırını temizlememiz gerekmiyor, Suriye sınırındakiler mayın da İran sınırındakiler karpuz mu?” diye sormuştuk. Pek sinirlenmişlerdi, bu meseleyi kurcalayanlara “faşist, militarist, postal yalayıcı, savaş yanlısı” filan demişlerdi.
*
Sonra? Mayın temizleme ihalesini İsrail'e vermeye çalıştıkları ortaya çıktı. Bu defa “biz temizlesek olmaz mı, niye İsrail?” diye sormuştuk. Daha fena sinirlenmişlerdi, “paranın dini milleti olmaz” diye akıl öğretmişlerdi, “ırkçı” damgası yapıştırmışlardı.
*
Sonra? Mayından temizlenen bölgenin 44 yıllığına İsrail firmasına kiralanacağı ortaya çıktı. Makul bir soru daha sormuştuk, “evinizi temizlemeye gelen gündelikçi kadına, 44 yıllığına kullansın diye oturma odanızı veriyor musunuz, İsrail temizleyecekse, temizlesin defolsun gitsin, toprağımızı niye veriyorsunuz?” demiştik. Hepimizi keriz zannettikleri için, kerizlere layık bir cevap vermişlerdi, “hiç para ödemeyeceğiz, adam masraf yapacak, masrafının karşılığında orada organik tarım yapacak, hepimiz kazanacağız, win win” demişlerdi.
*
O dönemde Suriye'de fol yok yumurta yoktu. İç savaş henüz başlamamıştı.
*
Sayın ahalimizin Amerikan tezgahından haberi yoktu. İpten kazıktan kurtulmuş köktendinci teröristlerin sınırımızı yolgeçen hanına çevireceği… Cahil cühela dört milyon Suriyelinin, kimlik kontrolü bile yapılmadan, elini kolunu sallaya sallaya o sınırdan Türkiye'ye gireceği… Sayın ahalimize söylenmiyordu.
*
Gerizekalı basınımız “hümanist” manşetler atıyor, Suriye'yle kardeş olduğumuzu, artık mayınlara gerek olmadığını anlatıyordu.
*
Netice kardeşim?
*
Mayınlardan temizlenerek “cillop” hale getirilen sınırımıza, duvar örüyoruz… Duvar yetmediği için, 30 kilometre derinliğinde güvenli alan yaratabilmek için ordumuzla Suriye'ye girmek zorunda kaldık.
*
O nedenle zeytin deniyor sanırım. Organik tarım harekatı yani!