21 Mart 2019 02:59
AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, seçimlerde aday olmak konusunda hevesli olmadığına dair iddialara “Bana istemediğim bir şeyi kimse yaptıramaz. İstanbul bende özel hatıraları olan bir şehir. Çok istekliyim. Bu şehre talip olmak bambaşka bir şey” diye yanıt verdi. Yıldırım, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere AKP’li bazı belediye başkanlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın isteği üzerine görevi bırakmasına ilişkin “O belediye başkanları kendi iradeleriyle ayrıldılar. Benim 'seçimi kazanayım ondan sonra ayrılayım' bu İstanbulluya karşı dürüst olmayan bir şey olur. Mücbir sebep olursa, meşru sebep olmadıktan sonra. Hiçbir sebep yokken, seçildikten sonra ayrılma gibi bir fikir benim kafamda yok. Bu işin kararını İstanbul verecek. Biz canla başla verdiğimiz sözle yapmak için çalışacağız” şeklinde konuştu.
İstanbul’a yönelik projelerini de anlatan Yıldırım, İstanbul'a kurulacak gıda üslerine Trakya'dan sebze, meyve ve kuru gıda ürünlerinin getirileceğini anlattı. Yıldırım, Avrupa yakasına inşa edilecek dev bir film platosuyla ilk etapta 500 milyon dolar geliri hedeflediklerini söyledi.
Yıldırım İstanbul’un trafik sorununa yönelik projelerini açıklarken “İstanbullu bir yetkiyi versin. Bunların hepsini yeni baştan elden geçireceğiz. Türkiye'de yaptım ben bunu. Türkiye'nin ulaşım sorununu çözen biriyim, İstanbul'da da hayli hayli çözerim” ifadesini kullandı. Yıldırım, öğrencilere de toplu taşımada yüzde 40 indirim yapılacağını anlattı.
İstanbul'da dikey mimariye kesinlikle izin verilmeyeceğini yineleyen Yıldırım, konuyla ilgili "Yapacağımız iş belli, plan tadilat dosyalarını Meclislere sokmamak. Benim Meclisimde plan tadilat dosyaları gündemin ilk maddesi olmayacak, mümkünse hiç gelmeyecek" ifadelerini kullandı.
Yıldırım, projeleri konusunda “Biz İstanbul'un gelecek 5 yılı için 3-4 hedefimiz var. 9 başlık altında 3 bin 500 proje var. İstanbul zenginleşecek, dolayısıyla Türkiye zenginleşecek. İhracatı arttıracağız. En az 500 bin İstanbulluya iş sağlayacak yatırımları, üretimi, hizmet alanlarını oluşturacağız. Bu üç hedef neyle gerçekleşecek? Yapacağımız 178 milyarlık yatırımla gerçekleşecek. Sağlık, turizm, eğitimle ilgili diğer alanlarda, kültür sanata girmedik hiç, tasarım merkezi yapacağız, Anadolu yakasına AKM yapacağız. Bütün bunları yapınca hedefleri tutturmuş olacağız” açıklamasında bulundu.
Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin anketlere güvenmedikleri yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine “Anketler bir ölçüdür. Sık sık nabız yoklamak doğru bir şey. Ben şahsen yaptırmıyorum. Ama parti yaptırıyor” dedi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, Habertürk'te 'Türkiye'nin Nabzı' programında Didem Arslan Yılmaz'ın moderatörlüğünde gazeteci Nagehan Alçı, Sevilay Yılman ve Deniz Zeyrek'in sorularını yanıtladı. Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları ise şöyle:
Didem Arslan Yılmaz: Sokağın nabzı nasıl? Siz dolaşmaya başladıktan sonra neler gözlemliyorsunuz?
Sokak iyi. Bir kere sokakta olumsuz bir şeye rastlamadım dersem yanlış olur. Biraz farklı düşünüyordum. Özellikle İstanbul'un konularıyla ilgili insanları rahat gördüm. Şöyle bir algı var, siz bu sorunları çözersiniz, diye. Bazıları yüzüme karşı 'trafik sorunu, depremle ilgili dönüşümü, otopark sorununu çözeceğinizi biliyoruz' diyorlar. Bazıları da gençlere iş, aş alanı bulacak projeler bekliyor. Genel anlamda İstanbul'da meydanlar gayet güzel. Genel seçim havasındaki gibi çok fazla hareketlilik yok. Seçmen yerel konularda öncelik trafik ve ulaşım. İkinci öncelik otopark. Üçüncü öncelik yeşil alan, altyapının engelli vatandaşlarımıza uygun olmaması. Ekonomik sıkıntı, pahalılık gibi konular da gündeme geliyor.
"Kesintisiz uyku günde 5-6 saati geçmiyor"
Nagehan Alçı: Günde kaç saat uyuyorsunuz? Beslenmeniz nasıl?
Siyasetçi nerede ne ikram edilirse onunla otlanarak gününü geçirir. Bizim düzenli olarak şu saatte kahvaltı, şu saatte öğle yemeği yok. Memurlar gibi çalışmıyoruz. Bazen öğlen bir şey yemeden geçiriyoruz. Akşam üzeri yiyoruz. Bir düzensiz yaşam tarzı diyebiliriz. Uyku işinde kesintisiz uyku benim dört saati geçmiyor. Son 5-6 yıldır böyle. Bu da yetiyor bana.
"Anketler nabız ölçer. ben şahsen yaptırmıyorum"
Deniz Zeyrek: Kampanya nasıl gidiyor? Rakibiniz tanınır hale geldi.
Ben de hiçbir değişiklik yok. Ben 40 yıllık Binaliyim. İş hayatında 40 yıllık Binaliyim. Tabii ki rakipler bir tane değil. İstanbul'da herhalde 7 mi 10 mu? CHP'nin adayı kendi programını, biz kendi programımızı anlatıyoruz. İstanbullular onu da dinliyor, beni de dinliyor. Sonunda karar verecekler.
Zeyrek: Ben Ankara'dan geliyorum. Ankara'da kan gövdeyi götürüyor. Adaylar proje anlatmayı bıraktılar, başka şeyler konuşuyorlar. Siz ve rakibiniz hiç kendinizi bozmadınız. Hep projelerden bahsediyorsunuz.
Adaylıklar belli olunca telefonla görüştük, birbirimize başarılar diledik. Zaman zaman ufak ufak göndermeler oluyor. Orası Ankara, burası İstanbul. Orası başkent, genel siyasetin göbeği. Burası İstanbul. İstanbul'un siyaseti gelecek, geçim, İstanbululların ne beklediği. İkisi de doğru yönde gidiyor.
Yılmaz: Anketler nasıl gidiyor?
Anketler havada uçuşuyor. Ekrem Bey 80 anket yaptırdım diyor. 80 anket yapacak kampanya günü yok. Nasıl becerdi bilmiyorum.
Yılmaz: Devlet Bey de, sayın Erdoğan da anketlere güven duymadığından bahsetti.
Anketler bir ölçüdür. Sık sık nabız yoklamak doğru bir şey. Ben şahsen yaptırmıyorum. Ama parti yaptırıyor.
"Bir ittifak içinde gözü kırpmadan diğerine verecekler var"
Alçı: Sizin anketlere güveniniz var mı?
Anketler fikir verir. Yok sayamayız. Geçmişte bazı yönlendirmelerde ters köşe oldular. Anketlerin bir zorluğu var. Bu yalın bir seçim değil. İttifaklar var. Kim kiminle yol gidecek, kim kime oy verecek tam net değil. İttifakı kuranlar bir tanım yapmış ama ittifakın içinde yer alacak seçmen o tanımı çok fazla algılamıyor. Bir ittifak içerisinde göz kırpmadan diğer ittifaka oy verecekler olacak. Bu oy geçişkenliğini anketler nasıl tespit edecek. Anketlerin verebileceği fikir sıkıntılı. Ama bizim sıkıntımız yok.
Yılmaz: Ekrem İmamoğlu Caferi vatandaşlarla Nevruz kutlaması olacak. Nevruz kutlamanız var mı?
Biz de aynı yerde olacağız. Saatini bilmiyorum. İster aynı saatte olsun fark etmez.
Yılmaz: Bir kez mi telefonla görüştünüz sayın İmamoğlu ile?
Kartal'da da çöken binaya gittiğimizde görüştük.
Yılman: Daha önce de sordum yine sormak istiyorum. Binali Yıldırım isteksiz mi? Bu iş nereden çıktı diye bir görüntüde. Ben öyle olmadığını biliyorum ama...
Sevilay bana istemediğim bir şeyi kimse yaptıramaz. İstanbul bende özel hatıraları olan bir şehir. Çok istekliyim. Bu şehre talip olmak bambaşka bir şey.
Yılmaz: Hiç tereddüt ettiğiniz anlar oldu mu?
Her gün sokakta, gece gündüz yollarda, rüyalarda İstanbul'la yatıp kalkıyoruz, nasıl isteksiz olabiliriz ki... Bu tabiat meselesi. Benim olaylar karşısında herkesin ümit ettiği, beklediği tepkiyi veremiyorum. Benim hanım, Semiha Hanım da bunlar çok şikayetçi. Diyor ki, 'seni hiçbir şey mutlu etmiyor. Bakan oluyorsun, Başbakan oluyorsun, Meclis Başkanı oluyorsun, mutlu olmuyorsun' dedi.
Yılmaz: Hanımefendi İstanbul adaylığınıza ne dedi?
Bu işe çok sevindi. Nihayet İstanbul'daki evimde torunlarımla birlikte olacağım, komşularımla beraber olacağım. O görüyor çocukları, torunları ama ben göremiyorum. Onlar şimdilik mutlu değil.
Yılman: Sokaktaki vatandaş 'Binali Yıldırım'ı çok seviyorum, beğeniyorum, İstanbul için bir şans olduğunu düşünüyorum ama Binali Bey'e oy vereceğim, 1 sene sonra sayın Cumhurbaşkanı 'görevi bırak' derse, oyum boşa gidecek' diyordu.
Bana oy verenler bırak derse İstanbul'u bırakırım. Bizi seçenler bana güveniyor ve oy veriyor. Onların güvenini sarsacak bir iş olursa.
Zeyrek: Metal yorgunluğu.
O belediye başkanları kendi iradeleriyle ayrıldılar. Benim 'seçimi kazanayım ondan sonra ayrılayım' bu İstanbulluya karşı dürüst olmayan bir şey olur. Çocuk oyuncağı mı? 75 gündür koşturuyoruz. Dünya kadar proje anlatıyoruz. Mücbir sebep olursa, meşru sebep olmadıktan sonra. Hiçbir sebep yokken, seçildikten sonra ayrılma gibi bir fikir benim kafamda yok. Bu işin kararını İstanbul verecek. Biz canla başla verdiğimiz sözle yapmak için çalışacağız.
"MHP tabanında çok ciddi bir heyecan ve istek var"
Alçı: Anketlerden bahsederken ittifaktan, ittifakın ruhundan bahsettiniz. Bu Pazar günü İstanbul'da sayın Erdoğan ile sayın Bahçeli'nin yapacağı büyük miting var. İstanbul'da MHP'li seçmeni nasıl görüyorsunuz?
Pazar günkü miting çok geniş katılımlı olur, tereddütüm yok. Hava şartlarında olumsuzluk olmazsa, katılım çok coşkulu ve yoğun olur. MHP tabanında da bayağı bir heyecan ve istek var. Belediye Meclis üye listeleri ortak. Ben her ilçeye gittiğimde programın ya başında ya sonunda AK Parti ve MHP teşkilatına gidiyorum. Çok büyük oranda benimsendi.
Zeyrek: Cumhurbaşkanının dile getirdiği 'tam olarak konsolide edemedik' dediği...
İlk günlerde sorguluyorlardı. Resmileştikten sonra 18 Şubat tarihi itibarıyla, adayların isimlerinin seçim kuruluna verilmesi, meclis üyelerinin verilmesinden sonra her şey net olarak ortaya çıktı. Saha oldukça hareketlendi.
Zeyrek: Meclis üyelikleri dışında, MHP'den büyükşehir belediyesinde genel sekreterlik gibi görev olacak mı?
Böyle bir pazarlık yok, üstelik MHP'den böyle bir talep de yok. Devlet Bey'le 15 Temmuz gecesinden başlayan daha sonra Anayasa değişikliği ve halkoylaması sürecinde 24 Haziran seçimlerine kadar çok yakın çalıştım. Hiçbir zaman hiçbir konuda böyle bir beklentiye girmediği gibi bunu dillendirenlere de sert bir şekildre uyardı ve reddetti.
Yılmaz: 15 Temmuz gecesi sizin duruşunuz, gösterdiğiniz çaba MHP'yle sizi biraz daha yakınlaştırdı galiba. Her şey o geceyle mi endeksli.
Bana göre Cumhur İttifakı'nın temelleri o gece atıldı. O gece hızlı durum tespiti yaptık. İlk görüşmeyi sayın Cumhurbaşkanımızla yaptık. Beni ikinci arayan sayın Devlet Bahçeli oldu ve açık bir şekilde 'önce millet' dedi ve 'sonuna kadar arkanızdayız, bu bayrak inmez, ezanlar dinmez' dedi.
"Devlet bey millet, memleket meselesi olunca farklı çıkışları oluyor"
Yılmaz: Sayın Kılıçdaroğlu'yla görüştünüz mü?
Görüştük. Medya hiç yönlendirme yapmadan durumdan vazife alarak çok güzel bir duruş sergiledi. Savcılar, kolluk kuvvetleri, HSYK çok seri hareket ettiler, o geceyi zamanla yarıştı. O bizim açıklama darbecilerin kimyasını bozmuş oldu.
Alçı: 7 Haziran'da nüvesi atılmış, 16 Temmuz'da beton haline gelmiş diyebilir miyiz?
MHP 2015 7 Haziran seçimlerinde orada yeni seçimi işaret etti. Orada bizim bir birlikteliğimiz yoktu. O işleri çok kolaylaştırdı. Yeni seçime gidecek yolları açmış oldu. Öyle bir katkısı oldu. Devlet Bey'in zaman zaman dokunuşları oluyor. Partisinin dışında memleket, millet meseleleri olunca farklı çıkışları oluyor. Başkanlık sisteminin sürecini de Devlet Bey başlattı.
"Bu seçim benim seçimim Ankara'nın seçimi değil"
Zeyrek: İstanbul'da 3 milyona yakın Kürt kökenli seçmen var. Bunların 1.3'ü HDP'ye oy vermiş. Siz hem milliyetçilerden hem o tabandan oy almanız lazım. Bunun için söylem dengesi kurmak gerekiyor. Ankara'dan milliyetçilik tarafına denge bozulmuş durumda.
İstanbul'da 10,5 milyon seçmen var, ben hepsine talibim. Bu seçim benim seçimim Ankara'nın seçimi değil. Aday benim. Millet benim dediğime bakacak.
Yılman: Bu ittifaklar çerçevesinde bakıldığında HDP'ye oy veren seçmenin durumu var. İstanbul'da epeyce var. İstanbul'dasınız, geziyorsunuz, büyük ihtimalle HDP'ye oy veren seçmenle karşı karşıyasınız. Nasıl durum? Sıkıntı yaşıyor musunuz?
Hiçbir sıkıntı yaşamıyorum. Çünkü HDP'nin adayı yok. Ben onların oylarını istiyorum. Adayları olmadığı için oylarını istiyorum. Bir karar verecekler. Ben HDP'ye geçmişte oy verenlerin bu belediye seçimlerinde bana oy vereceğini düşünüyorum. Ben İstanbul'da yaşayan 15 milyonun geleceği için çalışacağım. Yapacağım projeler, işler bana oy verenler için değil. İstanbul bizim ortak geleceğimiz. Hepimizin memleketi. Bir de Kürtlerin tamamını HDP'ye oy verenler olarak tanımlamak da yanlış. Bütün bunlar bir yana şunu doğru bulmuyorum, oyları böyle birileri masaya oturmuş taksim ediyorlar. Dağıtım yapıyorlar. Bu oyu kullanacaklara kimse bir şey sormuyor.
Alçı: Kürtler sizi sever. Erzincanlısınız, tarzınız ve hitabınız itibarıyla.
Aktif siyasi yaşamıma bakın. 15. seçimime geriyorum. İzmir'de belediyede, milletvekili seçimine girdim. Erzincan'da, İstanbul'da girdim. Benim açımdan hizmette siyaset olmaz. Hizmet bütün vatandaşlar için yapılır. Dolayısıyla ittifaklarda çağrı yapılıyor. İttifakın kurulması bir yerlerde seçmenin toparlanması demektir. Bunu anlarım.
Yılmaz: HDP Genel Merkezi bazı yerlerde aday göstermeyerek, oyları konsolide edebiliyorlar mı?
Onu doğrudan söylediler. Bunlar sır değil..
Zeyrek: HDP'nin aday çıkarmaması Millet İttifakı'na yapılmış bir jest olarak gösteriliyor. Siz bunu lehinize olacağını söylüyorsunuz.
Doğal değil mi? HDP seçmeninin önüne parti ve aday koymadı. Aday koymadı ama işaret etti. İşaret ettikleri de oralı olmuyor. Canları sıkıldı. Uyarı da yapıldı.
Zeyrek: Siz bu bir avantaj benim için diyorsunuz..
Yıldırım: Ben kendi işime bakıyorum. İstanbul'da oy verecek her seçmenden nüfus kağıdına, etnik kimliğine bakmadan 'İstanbul benim kaygım, geleceğim. İstanbul belediye başkanı benim için önemli' diyen herkesten oy beklerim. İstanbul'a yaptığım bir sürü iş var. Belediye başkanı da değildim. Avrasya, Marmaray, Hızlı Tren, banliyö hatlarını yaptık. Yapılan, devam eden işler var. Bunlar İstanbul'un ihtiyacı olan şeyler. Henüz bitmiş değil. Yapılması gereken çok daha fazla şeyler var. Onların da nasıl yapılacağının planlamasını yaptık.
Alçı: Çanakkale Anma Etkinlikleri kapsamında Avcılar'da kültür merkezinde kız imam hatip öğrencilerin etkinliğinde okunan dua sırasında bir albay çıkıp 'Sen hiç Mustafa Kemal ismini duydun mu' diyerek salonu terk etti. Sonra sosyal medya üzerinden 'Herkes haddini bilecek' diye mesajlar attı. İlçe milli eğitim müdürü 'duadan, Kuran'dan mı rahatsız oldu' dedi. Siz bu iki çıkışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunlar tekil olaylar. Atatürk büyük bir değerdir. Atatürk 1. Dünya Savaşı'nda yenildikten, Çanakkale'de düşmanı durdurduktan sonra İstanbul işgal edildi. Atatürk o donanmayı eliyle işaret ederek 'geldikleri gibi giderler' dedi. Atatürk bir lider. Anadolu'nun bütün ileri gelenlerini toplayarak bu kurtuluş mücadelesini yaptı. Dolayısıyla Atatürk üzerinden siyasetin modası geçti.
"iki türlü seçmen var: Tam destek veren ve dinleyen"
Yılmaz: Teşkilatlar provokasyonlara karşı dikkatli olunmasını istedi.
Meydanlarda rekabet kızışır. Bu kapışmaya kadar da gidebilir. Her seçim öncesi bütün partiler yapıyor. MHP bu konuda daha disiplinli parti. Genel olarak kampanyayı düzgün yapın, kimseyle kavga, nizaya girmeyin anlamında.
Yılman: Bu bir yerel seçim. Yerel seçimde, seçimin kaderini, sonucunu adayların kimliği, sicili, CV'si belirler. Ben sizi İDO Genel Müdürü’yken takip etmeye başlamıştım. Bu yerel seçim niye bu kadar genel seçim zeminine evrildi? Neden bu seçim projeleri tartışmak yerine daha çok beka meselesi tartışmalarıyla genel seçim havasında geçiyor? Siz bundan rahatsız mısınız?
Adaylığım açıklandığı günlerde medya mensuplarını davet ettim. Seçimlere yönelik, adaylıkla ilgili, yapacaklarımla ilgili açıklamalarda bulundum. Benim arzu ettiğim kampanyanın yerel seçimler odaklı devam etmesidir. İstanbul'un konularının, projelerinin, genel, sert siyasetin gölgesinde kalması beni üzer dedim. Kısmen bu oldu. Ama biz bunu telafi edecek şekilde ısrarla İstanbul üzerinde duruyoruz. Geleceğini konuşuyoruz. Sorunlarını, çözümlerini konuşuyoruz. Bir dengeleme çalışması yapıyoruz. Seçmen iki türlü davranış gösteriyor. Bir partisine sadık seçmen, hiçbir şeyi sorgulamıyor, tam destek veriyor. Bir de dinleyerek karar veren seçmen var.
"İstanbul'da 30-50 bin acilen dönüşüm gereken binalar var"
Yılmaz: Katılımı nasıl bekliyorsunuz?
Katılımın çok fazla azalacağını tahmin etmiyorum. Katılımın yüksek olması yönünde hep çağrı yapıyorum. İstanbullular, biz İstanbul'un geleceği için projelerimiz, önerilerimiz var. 13 milyon oy kullanacak hemşehrilerimin sandığa gidip son sözlerini söylemelerini bekliyorum. Vereceğiniz her oy 'İstanbul'un geleceğinde ben de varım' anlamına geliyor.
Alçı: Denizli'de üst üste depremler yaşandı. Nerede deprem olsa İstanbullular ayağa kalkar. Binali Bey bizi hangi mesajlarla rahatlatacak. Deprem konusunda önlemlerle ilgili ne gibi planlar var
Toplama alanları kalmadı İstanbul'da.
İstanbul'da deprem olmayacak dersem gülerler bana. Deprem İstanbul'un bir gerçeği. Tarihini bilmiyoruz. En kötü olan o. Depreme hazırlıksız yakalanmak kötü. İstanbul'da ciddi anlamda depremsel dönüşüm ihtiyacı var. Acil olarak 30-50 bin arasında yapının dönüştürülmesi gerekiyor. Buna hız vereceğiz. Öncelikli olarak ele alacağız. İstanbul'da deprem toplanma alanları bazı ilçelerde yok dersek yanlış olmaz. 2 bin hektar ilave alan açmamız lazım. Bunlar mümkün. Dönüşümle beraber bunlar olacak. Dönüşümü ada bazında, mahalle bazında yapacağız. Böyle olunca bütün fonksiyonları park alanları, sosyal alanları pekala planlayabilirsiniz. Belediye burada hakemlik yapacak. Şimdi müteahhitle bina sahipleri biraraya gelip anlaşıyorlar. O dönüşüm bizim işimizi görmüyor. Esenyurt'a gidiyorum, Fikirtepe'ye, Bayrampaşa'ya gidiyorum, mağdurlar önümü kesiyor. Siz bunu verirken kime sordunuz, cevap yok. Bunların takipçisi olacağız. Belediye hakem olacak, sözleşmede standart getirecek. Müteahhitlerin yetkinliği olacak. Her önüne gelen ben yaparım diyen bu işe girmeyecek. Finansal yeterliliği var mı, teknik yeterliliği var mı? Bizim bir DASK sigortamız var. Bu sigorta olay olup, can mal kaybı olduktan sonra devreye giriyor. Canım gittikten sonra DASK'ı ne yapayım? Bunu deprem dönüşümünde kullanalım. Önceden tedbir alalım, hem altından kalkılacak bir şey olmasın. Burada bir mevzuat değişikliği yapılır. Bu ciddi bir kaynak. Hemen hemen tamamını karşılar. Ciddi bir para ve yapılabilir.
"Plan tadilat dosyaları benim meclisime hiç gelemeyecek"
Zeyrek: Her müteahhit orada proje çizip yükselen binaları dikmeye başladığında, belediye burayı ada bazlı yapacağım demek yerine ona 3 emsal, 5 emsal verdiğinde...
Onlara o emsali veren biziz. Orası ayrı bir mesele. Verilmeli mi, verilmemeli mi? Burada müteahhitin yetkinliği önemli. Bu işi yapmaya yeterli mi değil mi? Diyelim ki 10 bin konut var. İnsanların evini 3 katlı değiştireceğin zaman, 1 tane daire vereyim diyorsun, böyle iş olur mu diyor. Bunu aşmanın yolu dikey mimari. Fikirtepe'de tipik örnek. Düzgün yapan müteahhitler de var, işin içinden çıkamayan müteahhitler de var. Bu iş çözülecek. Hem Fikirtepe, hem Esenyurt mağdurlarının takipçisi olacağız.
Yılmaz: Dikey mimariyle ilgili ne yapacaksınız?
Yıldırım: Biz yatay mimariyi seçim beyannamemizde ortaya koyduk. Sıkı bir duruşumuz olacak. Mevcut yapılanları yıkacak mısınız, yok. Bundan sonra yeşil yapılaşma dengesinde ölçüyü kaçırmazsak bizim için başarı olur. Yapacağımız iş belli, plan tadilat dosyalarını Meclislere sokmamak. Benim Meclisimde plan tadilat dosyaları gündemin ilk maddesi olmayacak, mümkünse hiç gelmeyecek.
"Biz İzmir'de Aziz Bey'le birlikte çalıştık"
Yılman: Bunu kim yaptı?
Meseleye o parti yaptı, bu parti yapmadı dersek yazık olur. Bunun sorumluluğu herkese ait. Siyaset yapabiliriz, yanlış işin hiç sahibi olmaz zaten. Doğru işin de sahibini kimse tanımaz, herkes sahip çıkar.
Yılmaz: Seçilirseniz CHP'li belediyelerle nasıl çalışacaksınız? Bir uyum olacak mı?
Öyle şey olmaz. İzmir Belediyesi CHP'de. Ben İzmir'in en önemli projesini, İZBAN'ı belediye ile çalışarak yaptık. Aziz Bey'le oturduk çalıştık. İzmirliler için yaptık. Hükümet olarak yaptığımız yatırımlar belediyenin kat kat fazlası İzmir'de.
Alçı: Şayet apartmanda oturuyorsunuz. Bir yerden görünen planın üzerine ilk kat küçük yapılmış üstüne çıkılmış. İmar Barışı'na girmek istiyor diyelim o apartman sakinleri. İçinden bir daire sahibi girmiyorsa, apartmanın tamamı giremiyor.
İmar Barışı Başbakanlık dönemimde çıkarılan bir yasadır. Türkiye'nin 40 yıllık kronik hale gelmiş sorununu bir ölçüde çözmeye yönelik atılan adımdır. 12 milyon müracat öngörülüyordu. Ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. İmar Barışı işin başlangıcı. İmara aykırılıklar, mülkiyet sorunu olanlar, imarsız yapılar, depreme dayanıksız yapılar, bütün bunlar kalkacak. İmar Barışı'na girdiniz, belgenizi aldınız. Siz yenilemek istiyorsunuz binayı. Oranın öngörülen imar hakkı neyse ona göre planları hazırlayacaksınız, belediye müracat edip yaptıracaksınız. O esnada müteahhitle hak sahipleri arasında o kavga oluyor.
Zeyrek: Kartal'da bina çöktü. Son 3 katı kaçaktı. İmar barışı bunun sisteme girmesine neden oldu.
Asıl İmar Barışı'nın amacı da o. Bir durum tespiti yapıyorsunuz.
Alçı: E-devletten yapı kayıt belgesi almak yeterli mi?
Yıldırım: Yeterlidir. Deniz Zeyrek'in dediği tamamen denetimle ilgili bir şey. Adam aynı binanın üzerine 3 kat daha fazla atmış. Aslında mezarını hazırlıyor. Bu aymazlık gözü perdeliyor.
Yılman: Siz talihsiz bir zamanda seçime girmiş oldunuz. Bu işin ekonomik etkileri var. Sokakta görüyor musunuz?
Bizim girdiğimiz seçimlerin hiçbiri kolay olmadı, ilk seçim hariç. 2009 yerel seçimlerinde küresel bir kriz vardı. O krizin etkilerin seçimlerini gördük. Ekonomiyle ilgili sıkıntı var, bu bir sır değil. Ama vatandaş şöyle görüyor, bunu düzeltecek olan yine biziz. Başka bir alternatif gözükmüyor. Neticede bu krizin doğurduğu sonuçlardan bizi sorumlu tutuyorlar. Anlatıyoruz, bunun bir müddet sonra geçeceğini, buradan çıkacağımızı. Geçmiş dönemlerde de bunu yaşadığımızı anlatıyoruz. Ben büyük ölçüde seçmenin anlayış gösterdiğini düşünüyorum. Çünkü ufukta bu işi çözebilecek başka kadro, parti yok. Bunun için hükümet gerekli adımları atıyor, kararları alıyor. Biraz da düzelme işi konjonktürel bir şey. Etrafımızda sıkıntı devam ediyor. Pazar alternatiflerimizi başka yerde aramamızı gerektiriyor. Bu da zaman alıyor. Küresel kriz hala devam ediyor. 2008'de başlayan kriz dünya ticaretini çok etkiledi ve ticaret küçüldü. Para gelişmiş ülkelerde. Gelişmekte olan, kaynak açığı olan ülkelere kaynak akışı olmuyor. Bu işin dış boyutu da var. Tamamı dış kaynaklı dersek yanlış olur. Çok fazla yatırım yaptık, onların geri ödemelerinde sıkıntı yaşıyoruz biraz. İşin özeti bu. Bizim varlıklarımızla yükümlülüklerimizi karşılaştırdığımızda varlıklarımızın, yükümlülüklerini, borçlarını ödeyecek düzeyde. Yaşanan vade uyuşmazlığı, onu da dengeleme yapılıyor. Bu dengeleme süreci biraz soğutma anlamına geliyor. Biraz ekonomi soğutuluyor. Daha sonra tekrar yol almaya devam edeceğiz.
Yılmaz: Sıcak para ülkedeki demokrasiye, hukuk alanındaki yaşananlara bakmaz mı sizce?
Bunlar doğru. Bizim buradaki kaynak akışındaki durağanlık tamamen o nedenlerle değil. Cazip şartlar sunuyoruz biz. Ciddi anlamda yatırımcılara getiri getirecek şartlar sunuyoruz. Problem şu, 2013'den itibaren 2009 krizinin etkileri geçmediği için merkez bankaları Avrupa'da ve Amerika'da politika değişikliğine gittiler. Fonlar dışarı gitmesin, bize gelsin. Bunu da faiz arttırma politikalarıyla yaptılar. ABD 4,5 milyon dolar çekti. Bu paralar bizim gibi ülkelerden gitti. Dış kaynak açığımız olduğu için ticaret, bütçe açığımız var. Çift açık var. Biraz vites küçültmek mecburiyetinde kaldık. İşler yoluna girecek.
"Hedefimiz 5 yılda raylı sistemi yüzde 487e çıkarmak"
Yılman: Gerçekten korkunç bir trafikle yaşıyoruz maalesef. Gerçekten insanın psikolojini bozan bir İstanbul trafiğiyle karşı karşıyayız. Sizin açıklamalarınızı biliyorum ama vadettiğiniz trafik durmayacak ama akacak diyorsunuz. Bunu ne kadar zamanda sağlayacaksınız bize.
Trafik ulaşım hep liste başı geliyor. Deprem daha sonra geliyor. İnsanlar günübirlik yaşadıklarını daha çok önemsiyor. İşe gidip geliyorsunuz, yaşadığınız stres, sıkıntı. Bu herkesin başında. Trafikle ilgili bir mucize beklemeyelim, ama çözüm var. İstanbul gibi şehirlerin trafik sorununu yüzde 100 çözerim diyen varsa inanmayın. Çünkü dünyada çözen şehir yok. Sürdürülebilir, eziyet olmaktan çıkarılabilir, akan bir trafiği İstanbullular'a vadediyorum. İstanbul'da şu anda 31,5 milyon günlük yolculuk var. Bunun 15 milyonu yaya, 16,5 milyon da özel aracıyla, metroyla, metrobüsle, otobüsle, minibüsle, taksiyle, deniz yoluyla gidiyor. Raylı sistem yüzde 18. Bizim kurtaracak olan raylı sistemin oranını arttırmak. Hedefimiz raylı sistemi 5 yıl içerisinde yüzde 48'e çıkarmaktır.
"Her İstanbullu 750 metre gittiğinde istasyona varacak"
Karayolunun yükünü yüzde 30 azaltacağız demektir. Bu bir rahatlama getirecek. Her yıl 57 kilometre demiryolu yapmamız, tünel yapmamız lazım. Yüzeysel veya monoray, kısacası raylı sistem yapmamız lazım. Bunların projeleri var. Toplam tutarı 70 milyar lira. Yaklaşık 20 proje. Otoparklar da trafiği sıkıştırıyor. Yolların yüzde 40'ı otopark olarak kullanılıyor. 1 milyon 750 bin araca otopark lazım. 700 binine ancak yer bulabiliyoruz. 243 bin kapasite yapacağız 5 yıl içinde. Daha önemlisi insanlar aracını almayacak. 4 milyon araç var. 2 milyonu trafiğe çıkacak. istanbullu her yöne 750 metre gittiğinde metro istasyonuna rastlayacak. Toplama merkezi yapacağız, aracını park et devam et. Bu 5 yılda hissedilecek. İstanbullu bir yetkiyi versin. Bunların hepsini yeni baştan elden geçireceğiz. Türkiye'de yaptım ben bunu. Türkiye'nin ulaşım sorununu çözen biriyim, İstanbul'da da hayli hayli çözerim.
Yılman: İstanbul'da 16 yıllık projelerde imzanız var. İyi ki de imzam var, gerçekten çok güzel oldu dediğiniz proje hangisi?
Proje benim açımdan insanın hayatını kolaylaştıran insanları mutlu eden her hizmet beni iki kat mutlu yapıyor. Projenin büyüklüğü küçüklüğüyle ilgili değil. Bazen çok küçük bir proje o kadar makbule geçiyor ki, kocaman havalimanındaki heyecan o küçük dokunuştan daha büyük olmuyor. Marmaray asırlık bir rüya. Sultan Abdühlamit'in tasarlayıp da başlayamadığı projeyi yapmak nasip oldu bize. Avrasya Tüneli mesela tamamen bir özgün projedir, evveliyatı da yok. Diğer projelerin aşağı yukarı arşivde yeri var.
"İstanbul'da gıda üsleri kuracağız! Trakya'dan geleceğiz"
Zeyrek: Şöyle bir sıkıntı yaşıyor musunuz, 'ben tanzim satış mağazasında patatesi 1 lira ucuza alayım diye sıra bekliyorum, siz Kanalistanbul'dan bahsediyorsunuz' şeklinde bir sıkıntı dile getiriliyor mu size. Öncelikleriniz değişiyor mu?
İnsanın temel ihtiyaçlarını sağlamak bir hükümetin en önemli görevidir, yerel yönetimin de görevidir. Bunun da geçici bir durum olduğunu düşünüyoruz. Bir kur operasyonundan sonra dengeler bozuldu. Maliyetler değişti. Üretim miktarı maliyetlere göre değişti. Burada bir öngörülemez durum ortaya çıktı. Bunu dengelemek için kısa vadeli tedbirler hükümet alıyor. Bizim orta ve uzun vadede eğer İstanbullu bize yetki verirse yapacağımız iş açık ve net. Mutlaka ve mutlaka kuracağımız gıda üsleri vasıtasıyla sebze, meyve, kuru gıdalarda fiyat istikrarını sağlayacağız. Trakya'yı çok etkin kullanacağız. İstanbul'u besleyen hem kuru gıda, hem sebze hem meyveyi Trakya'dan alabiliriz. Burada lojistik problemi kalmıyor. Fire azalıyor. Sürekli malzeme temin etme imkanı oluyor. Gıda üslerinin yüzde 30'u üretici olacak. Şimdi hallerde üretici yok. Onun malını alıyor, berikine veriyor. Onları da günah keçisi yapmaya gerek yok. Nasıl yapacağımızı çok iyi biliyorum. Hükümette de bu çok gündeme geldi. Bunları çok konuştuk. Şimdi inşallah bunları uygulama fırsatı bulacağız. Bunlar güncel, çok konuşulan konular olmakla beraber, insanlar trafik sorununu da unutmuş değil. Kanalistanbul projesi genel bütçeden yapılacak proje değil. Bu bir iç su projesidir. Milli güvenlik meselesidir. İstanbul'un güvenliğini ilgilendiren meseledir. Boğaz'dan 140 milyon ton petrol, doğalgaz taşınıyor. Proje kendi finansmanıyla yapılabilecek bir şey. Şu anda bakanlığın yürüttüğü proje.
"Öğrenciler istanbul'da yüzde 40 indirimle yolculuk yapacak"
Yılmaz: Belediyenin borç durumu nedir şu anda?
Bütün belediyelerin borcu var. Vergilerden pay alıyor. 20-25 milyar bütçesi var yıllık. Borcunu zannediyorum, 2,5 milyar dolar civarında borcu var.
Alçı: İstanbul kendine yeter hale gelecek diyorsunuz. İthal ürünler geliyor diye eleştiriler oldu.
İstanbul'da tarımın payı 1.4. Organik tarım Şile'de yapılıyor. İstanbul'un refüjlerini, kavşaklarını yeşil alanlarını süsleyen bitkiler uzaklardan geliyor. Bunları burada yaptığımızda hem istihdam oluşacak, tedarikte sıkıntı yaşamayacağız. Yeter ki siz onlara alım garantisi verin. Gıdada da aynı durum var. Trakya'da tarımla uğraşan insanlar para kazanmak istemez mi? Ona bir ışık göstermeniz lazım.
Zeyrek: Siz Çatalca'da tarım yapılsın istiyorsunuz. Ama Ankara'dan orayı imara açma kararı çıktı. Geldiler orada yüksek katlı konutlar yapmak istediler.
Böyle bir girişim oldu, Çatalcalılar karşı koydu.
Zeyrek: Siz Ankara'nın yanında mı olursunuz yoksa İstanbul'un mu?
Yıldırım: Doğrunun yanında.
Alçı: Öğrenciler için toplu taşımada ekstra bir vaadi var mı diye soruyor öğrenciler. Dev film platoları ve İstanbul'un plajlara kavuşacak olmasıyla ilgili kısaca ne söylersiniz?
Yılmaz: Sayın İmamoğlu 4 yaşına kadar anne ve çocuklara ücretsiz ulaşım vaediyor.
Adalar'da oturanların adalar arası ve adadan İstanbul'a gidiş gelişlerini bedava yapacağız. Çöp ayrıştırma işini evlere kadar yayacağız. Çöp ayrıştırmadan elde ettiğimiz parayı da öğrencilere indirim olarak kullanacağız. Öğrencilere yüzde 40 indirim yapabileceğiz.
Yılmaz: Yeşile İstanbullular ne zaman kavuşacaklar?
Benim belediye başkanlığımda kavuşacaklar. Dereleri tekrar hayata geçireceğiz. Güneyde mavi ile kuzey ormanlarını birleştireceğiz. Şehrin içerisinde dengeli bir yeşil alan haritasını oluşturmuş olacağız. Taşkınlara karşı buradaki yapılaşmaları emniyet altına alacağız. Bu heyecan verici bir proje. 55 milyon metrekare yeşil alanı insanların nefes alacağı kazandırmış oluyoruz. 7 bin 600 futbol sahası anlamına geliyor bu aynı zamanda.
Yılman: Atatürk Havalimanı
Bir kısmı millet bahçesi bir kısmı fuar ve kongre alanı olacak. Kongre ve fuardan biz para kazanamıyoruz. Kongre ve fuara insanlar gidiyor ve para harcıyor. Burada herkes kazanacak. Otelci, taksici, mücevherci, kumaşçı aklınıza ne gelirse.
Yılmaz: Tamamı park olamaz mıydı?
Yeterince bir alan var orada.
Alçı: Konut alanı yapılmayacak değil mi?
Yıldırım: Yok konut yok.
Yılman: İstanbul turizmi eski cazibesini yitirdi.
Geçen yıl 13,5 milyon turist geldi, az değil. Katma değeri düşük. 650 dolar ortalama. 1500 dolar olması lazım. Bunu iki türlü arttırabileceğiz. Bir kongre fuar turizmini çok fazla ön plana çıkaracağız. Buraya turist gelecek. İki sağlık turizmi. İstanbul dünyada en iyi sağlık hizmeti verilen beşinci şehir seçildi. Sağlık turizmi ucu açık. 39 bin yatak var. Yüzde 85'i otel konforunda. Ciddi donanımlı doktorlarımız ve sağlık personelimiz var. Burada ciddi gelecek var. Bir de eğitim turizmi. 61 üniversitesi var İstanbul'un. 51 tanesi faal. Yüzde 10'u 90 bin yapar. 50 bin öğrenci Türkiye'de İstanbul üniversitelerinde okuduğunu düşünün, onun getireceği para. Ayrıca bunlar Türkçe öğrenecek, İstanbul'u, Türkiye'yi öğrencekler. Gittikleri zaman bizim gönüllü elçilerimiz olacak.
Yılman: Bu belediyenin işi mi?
İşleri belediye hükümet diye ayırırsak yanlış yola girmiş oluruz. İstanbul'daki insanların geleceğini düşünmek, onların Ankara'da işi varsa onları yatırmak da benim işim. Aksi halde memurluğa girer. Devletin işleyişini de bilirim.
"İstanbul'a dev bir film platosu kuracağız"
Alçı: Siz İstanbul'a bir plato mu yapmayı vadediyorsunuz?
İstanbul'un bir de deniz turizmi var. Hak ettiği payı almıyor. Daha çok deniz turizmi gelebilir. Yenikapı ve Salıpazarı'nda iki terminal yapılıyor. Yıllık 800 bin denizyoluyla gelen turizm. Bunlar yüksek gelir grupları. 2 bin dolar ile 5 bin dolar arasında para harcıyorlar. İstanbul'da diziler çekiliyor. Dünyada 140 ülkede Türk dizileri seyrediliyor. Amerika'dan sonra dünyada en fazla izleyici topluluğu olan Türk dizileri. Şu anda 300 milyon nüfus dünyanın çeşitli yerlerinde bizim dizilerle yatıp kalkıyorlar. Sanatçıların kıyafetleri, takıları, Türkiye'nin, İstanbul'un güzellikleri. Bunlar bizim milyarlar harcayarak yapacağımız işler değil. Avrupa yakasında büyük bir film platosu kuracağız. İlk etapta 500 milyon dolara buradaki yıllık getiriyi çıkarmayı hedefliyoruz. Yani İswood niye olmasın. Benim için Yeşilçam daha iyi tabii.
Yılmaz: Engelli vatandaşlarımız ve evde sağlık hizmetleri ile ilgili bazı şikayetler de söz konusuymuş.
Şehirlerimizin engelli vatandaşlarımızın yaşamını kolaylaştıracak tarzda altyapısı yok. Var ama yeni yeni. Düşük tabanlı otobüsler devreye girdi ama yetersiz. Engel esasında kafalarda. Bunu da eğitimle yapacağız. Mutlaka engellilerin dışarı çıkacağı, hayatın içinde olacağı bir altyapıyı oluşturmamız gerekiyor. Şikayetten korkmamak lazım. Şikayet yoksa korkun. Çünkü insanlar artık sizden umudunu kesmiş demektir.
Yılman: 31 Mart'ta seçimi kaybettiniz diyelim. Partiniz velev ki büyük şehirlerin çoğunda seçimi kaybetti. Çok felaket senaryoları yazılıyor. Özellikle sayın Cumhurbaşkanından, sayın Bahçeli'den bekayla ilgili açıklamalar. Velev ki kaybettiniz. Bunun siyasi sonucu ne olur?
Kazanmak varken kaybetmeyi niye konuşuyoruz ki. Kazanacağız evelallah. Biz İstanbul'un geleceği için seçim yapıyoruz. Diyoruz ki geleceğinize karar vereceksiniz. Ölçün, biçin verdiğiniz karar bizim başımızın, gözümüzün üstünde yeri var.
"En az 500 bin İstanbullu'ya istihdam sağlayacağız"
Zeyrek: Ankara'dan İstanbul'a taşınmak için ne vadediyorsunuz?
İstanbul'da bir kere deniz var. Hayat var iyot var. İstanbul'la Ankara'yı kıyaslamak doğru bir şey değil. Ben Ankara'yı olumsuz nitelendirmek için söylemedim, yaptığımız iş itibarıyla Ankara'yı tanıyamadık ki. Devlet kurumlarını ancak tanıdık. Bir şehiri tanımak için o şehirde kendin araba kullanacaksın, yürüyeceksin, sıkıntılarını yaşayacaksın. Ben 40 yıl burada yaşadım. İstanbul'un her yerini bilirim. Şu anda benim genlerime işlemiş bir şehirden bahsediyorum.
Alçı: Hangi semtte yaşadınız?
Bahçelievler, Şişli, Beyoğlu, Kadıköy'de, kısa bir sürede Ümraniye'de şimdi de Tuzla'da yaşıyorum.
Yılmaz: Her yayında kırmızı kravat takıyorsunuz.
Ben önemli şeylerde takarım bunu. Seçimin sonuna kadar bu kravatla programda olacağım. Kırmızı beyaz nedir efendim, bayrağımız. İstanbul'a mesajım şu: Biz İstanbul'un gelecek 5 yılı için 3-4 hedefimiz var. 9 başlık altında 3 bin 500 proje var. İstanbul zenginleşecek, dolayısıyla Türkiye zenginleşecek. İhracatı arttıracağız. En az 500 bin İstanbulluya iş sağlayacak yatırımları, üretimi, hizmet alanlarını oluşturacağız. Bu üç hedef neyle gerçekleşecek? Yapacağımız 178 milyarlık yatırımla gerçekleşecek. Sağlık, turizm, eğitimle ilgili diğer alanlarda, kültür sanata girmedik hiç, tasarım merkezi yapacağız, Anadolu yakasına AKM yapacağız. Bütün bunları yapınca hedefleri tutturmuş olacağız.
© Tüm hakları saklıdır.