Gündem

Yıldıray Oğur: Tarih önünde yerden göğe kadar haklıyken, insanı yerin dibine sokacak kadar haksız duruma düşmek bu olsa gerek...

29 Haziran 2020 10:36

Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, "AK Parti'den önce 'kadın' kelimesinin adı yoktu" diyen AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in haklıyken haksız duruma düştüğünü savundu. Oğur, " Ama maalesef ayrımcılığa uğramış olmak, beklendiği gibi kimseyi başka ayrımcılıklara karşı hassas yapmaya yetmiyor.  Mafya liderlerinin bile salıverildiği af görüşmeleri sırasında, siyasi tutukluların neden kapsam dışında tutulduğuna yönelik eleştirilere 'Darbeciler olmasın mı cezaevinde, PKK'lılar olmasın mı cezaevinde, DHKP-C’liler olmasın mı cezaevinde' diye cevap veren Zengin, kendisi gibi ayrımcılığa uğramış başörtülü kadınların da arasında olduğu hapishanelerdeki bu saydıklarından hiçbirisi olmayan binlerce siyasi tutuklu hakkında, yıllarca mağduru olduğu toptancı bir suçlamayı dillendirmekten çekinmemişti." düşüncesini dile getirdi. 

Başörtüsü tartışmasında herkes ve her şeyin birbirine karıştığını belirten Oğur, "Örneğin başörtüsü ayrımcılığının sembolü olmuş Medine Bircan vakasında, ağır kanser hastası yaşlı kadına, evine yakın bir sağlık kuruluşuna sevkini sağlayacak raporu, sağlık karnesindeki resmi başörtülü olduğu için vermeyen dönemin başörtüsü yasakları şampiyonu İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi dekanı, 2015 ve 2018’de iki kere AK Parti’den Kahramanmaraş’ta milletvekili adayı oldu, bu başvuruları sırasında iktidarı destekleyen hararetli konuşmalar yaptı, son yerel seçimlerde de şansını MHP’den belediye başkanlığı adaylığı için denedi." ifadesini kullandı. 

Oğur, "Hiçbirinin ağzından Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığına benzer başörtüsü konusunda 'yanlış yaptık' özeleştirisi çıkmadı. Ama bugün onlar başörtüsü yasakçılığı suçlamalarından muaflar, yasakçılığın yükü ise bu mazisiyle yüzleşmeye çalışan Kılıçdaroğlu’nun üzerine yıkılmış durumda.   Üstelik CHP’nin esas yasakçı kanadı Baykal ve yakın adamları, bu mazileriyle ilgili tek bir kelime etmeden AK Parti’den belediye başkanı seçilip, iktidar medyasında kendilerine rahatça yer bulabilmişken..." değerlendirmesinde bulundu. 

Oğur yazısında şunları kaydetti: 

Bu uzun ve üzücü hikayenin en hazin kısmına geldik. 

“Önemli bazı isimlerin eşleri olmalarına” dahi izin verilmeyen başörtülü kadınların AK Parti iktidarının 13’üncü yılında önemli bazı isimler olmalarına nihayet izin verildi.

Yıllarca AK Parti teşkilatlarında siyaset yapmış Özlem Zengin de nihayet, pek çok erkek AK Partili’den daha fazla hakkı olan makamlara geldi, milletvekili oldu, şimdi de partisinin Meclis’te grup başkanvekilliğini yapıyor.

Ama maalesef ayrımcılığa uğramış olmak, beklendiği gibi kimseyi başka ayrımcılıklara karşı hassas yapmaya yetmiyor. 

Mafya liderlerinin bile salıverildiği af görüşmeleri sırasında, siyasi tutukluların neden kapsam dışında tutulduğuna yönelik eleştirilere “darbeciler olmasın mı cezaevinde, PKK'lılar olmasın mı cezaevinde, DHKP-C’liler olmasın mı cezaevinde” diye cevap veren Zengin, kendisi gibi ayrımcılığa uğramış başörtülü kadınların da arasında olduğu hapishanelerdeki bu saydıklarından hiçbirisi olmayan binlerce siyasi tutuklu hakkında, yıllarca mağduru olduğu toptancı bir suçlamayı dillendirmekten çekinmemişti.

Tıp fakültesinden son sınıfta başörtüsü yüzünden atılmış, hakkını AİHM’de aramış, orada bile ayrımcılığa uğramış Leyla Şahin de yıllar sonra AK Parti’den milletvekili seçildi, insan hakları komisyonu üyesi oldu, her türlü ayrımcılığa karşı herkesten duyarlı olması beklenirken “Türkiye’de insan hakları ihlali olduğunu söylemek artık abestle iştigaldir” diyebilmişti.

Özlem Zengin, haksız eleştirilere karşı DHA’ya uzun bir röportaj verip kendini savunabildi. Sosyal medyada kendisine hakaret eden bir kişi hemen gözaltına alındı.  Bundan 10-15 yıl önce başörtülü kadınların böyle lüksleri yoktu. 

En azından ülkedeki bir ayrımcılıkta mesafe alınmış olması sevindirici, ama ülkedeki diğer ayrımcılıkları ve adaletsizlikleri bununla örtmeye çalışmak da o kadar kahredici. 
 
Böyle bir ayrımcılık hikayesinin sonu başkalarına yönelik ayrımcılıklara, adaletsizliklere, hürriyetleri tanımamaya çıkmamalıydı. 

Tarih önünde yerden göğe kadar haklıyken, insanı yerin dibine sokacak kadar haksız duruma düşmek bu olsa gerek...

Yazının devamı için tıklayın