Gündem

Yıldıray Oğur: Kemalist ODA TV, milliyetçi Yeniçağ ve HDP’li Yeni Yaşam’dan gazetecilerinin hikâyesi...

"MİT yasası sadece lafzı ile uygulanırsa ülkedeki gazetecilerin yarısının tutuklanması, başta TBMM olmak üzere pek çok sitenin kapatılması gerekebilir"

07 Mart 2020 07:14

Karar yazarı Yıldıray Oğur, Libya'da şehit olan MİT mensubuna ilişkin başlatılan soruşturma kapsamında Odatv, Yeniçağ ve Yeni Yaşam'dan tutuklanan ve ifadesi alınan isimleri bugünkü köşesine taşıdı. 

'Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle tutuklanan Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu, Genel Yayın Yönetmeni, Barış Pehliivan ile muhabir Hülya Kılınç'ın tutuklanmasının ardından, Yeniçağ gazetesi yazarı Murat Ağırel, Yeni Yaşam gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser'in de ifadesine başvurduktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.

TBMM internet sitesinden Susurluk Komisyonu, Fail-i Meçhulleri Araştırma Komisyonu, Darbeleri Araştırma Komisyonu raporlarına ve komisyon tutanaklarına ulaşılabildiğinden ve burada kendi rızasıyla ifade vermiş çok sayıda MİT mensubunun isminin yer aldığını hatırlatan Oğur, 

Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi başkanı Doç. Dr. Kerem Altıparmak tutuklamalarla ilgili lafzi hükmüne değil, amacına bakılarak hüküm verilmesi gerektiği görüşüne dikakti çeken Oğur, TBMM internet sitesinde yer alan bazı komisyon raporlarında dahi MİT mensuplarının bilgilerine rastalanabileceğini kaydetti. Oğur, "Yani bu yasa sadece lafzı ile uygulanırsa, haberin hangi saikle yapıldığına bakılmazsa ülkedeki gazetecilerin yarısının tutuklanması başta TBMM olmak üzere pek çok sitenin kapatılması gerekebilir" dedi.

Oğur, "Eski bir belgesel, bayat bir film..." başlıklı köşesinde haberin hikâyesini şöyle aktardı:.

22 Şubat’ta İzmir’in Kınık ilçesinde halka  seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan “Libya'da birkaç tane şehidimiz var” dedi. “Birkaç tane” ifadesi tartışmalara neden oldu.  

23 Şubat günü Yeniçağ gazetesinin internet sitesi sorumlusu ve yazarı Batuhan Çolak ve ardından yine gazetenin yazarı Murat Ağırel sosyal medya hesaplarından, bu ‘birkaç tane şehit’ten biri olarak bir albayın ismini, fotoğrafını ve Aydın’da sessiz bir törenle cenazesinin kaldırıldığını, okul arkadaşlarının Facebook paylaşımları üzerinden duyurdular. Fakat onların verdikleri bilgilerde bu albayın MİT mensubu olduğu bilgisi yer almamaktaydı.

Bir gün sonra, cep telefonu şirketlerinin de içinde olduğu bir operasyonla ikisinin de sosyal medya hesaplarına girilip bu paylaşımları silindi.

Bu olay üzerine 26 Şubat’ta TBMM’de basın toplantısı düzenleyen İYİ Parti milletvekili Ümit Özdağ, Libya’da şehit olan iki kişinin ismini, ikisinin de MİT mensubu olduklarını açıkladı ve  nasıl şehit olduklarını ayrıntılarıyla anlattı. Bu isimlerden biri Yeniçağ yazarlarının duyurduğu albaydı.

3 Mart günü bu kez ODA TV’de "Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Odatv ulaştı" başlıklı bir haber yayınlandı.

Haberde Özdağ’ın tam olarak ismini verdiği MİT mensuplarından birinin sadece adı, fotoğrafı ve cenazesinde çekilmiş fotoğraflara yer verilmişti.

Haberin yayınladığı akşam sosyal medyada iktidara yakın gazetecilerin başını çektiği bir linç kampanyasıyla bu haber yüzünden ODA TV “vatana ihanet”le suçlandı. Sabahında da sitenin sorumlu Yazı İşleri Müdürü Barış Terkoğlu evi basılarak gözaltına alındı. 

Haberin altında cenazenin yapıldığı Manisa’da gazetecilik yapan Hülya Kılınç’ın imzası vardı. 

Kendisi de tutuklanan Kılınç haberini ifadesinde şöyle anlattı: 

“Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde ‘Manisa ilinde bir muhtarın Libya şehidimizin cenazesi şu tarihte kaldırılacaktır, gelip uğurlamanızı dilerim’ şeklinde paylaşımını gördüm. Ancak benim görme tarihim, cenazeden önce mi, sonra mı olduğunu net hatırlamıyorum. Bu paylaşım sonrasında sosyal medyada çeşitli fotoğraflar gördüm. Ben de bunun haber değeri olduğunu düşünerek ve bu şahısların asker olabileceğini değerlendirdiğimden dolayı araştırma yaptım. Ayrıca Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde muhtar olarak hatırladığım kişinin paylaşım neticesinde şehit olan kişi hakkında daha fazla bilgi edinebilmek amacıyla şehidin defnedildiği köye gittim...Yapmış olduğum haberdeki fotoğrafları sosyal medyadan edindim. Mezarlıktaki fotoğrafları ben kendim çektim. Ben köyde ailesi ile görüştüğümde şehit olan kişinin MİT mensubu olduğu ile bir bilgim bulunmamaktaydı. Sonra medyada Ümit Özdağ tarafından şehit olan kişilerin MİT mensubu olduğunu ve açık kimlik bilgilerinde Ümit Özdağ tarafından açıkça dile getirildiğini gördüm. Hatta Yeni Çağ gazetesi başta olmak üzere çeşitli haber siteleri ve çeşitli sosyal medyada sitelerinde paylaşıldı. Benim açımdan şehit olması önemliydi, mensup olduğu kurumların bir önemi yoktu. Yapmış olduğum haber değeri gördüğüm için bizzat ben kendim hazırladım. Daha öncesinde de Odatv’ye bu şekilde haberler hazırladığımda da yine Barış Pehlivan ile iletişim kuruyordum. Bu haberi de kendisi ile paylaştım. Onlar da haber değeri gördüklerinden dolayı bu haberi yayınladılar... Şehidin ailesinin can güvenliğini tehlikeye düşürmek gibi bir kastım kesinlikle olmadı. Zira yapmış olduğum haberde, sosyal medyada şehidin tüm kimlik bilgileri paylaşılırken, ben sadece ismini ve fotoğrafını paylaştım. Köylerinin adını, babasının annesinin adını dahi yazmadım. Yine görmüş olduğum muhtarı dahi ismini herhangi bir şekilde köyün adının açığa çıkmaması için haberimde geçirmedim. Tüm bu hususlar da göz önüne alındığında kesinlikle şehidin ailesinin can güvenliğini tehlikeye düşürmek gibi bir harekette bulunmadım.”
Savcılığın tutuklamaya sevk yazısındaki iddiaları ise şöyle:

“Şehidin MİT bünyesinde yaptığı göreve ilişkin görev süresi, görev yeri, yaşı, memleketi, aile bilgilerine ilişkin detaylı bilgiler verilmesinin yanı sıra geçmiş döneme ait fotoğraflarına, cenaze töreni ile naaşının defnedildiği şehitliğe ilişkin görüntülere yer verildiği... Somut olayda dış istihbarat vazifesi olan MİT mensubu şehidin gerek kendisine gerekse ailesine ilişkin bilgilere yer verilmesi nedeniyle istihbarat faaliyetlerinin aksamasına sebebiyet verilme ihtimali yanında, istihbarat görevlisi ve yakınlarının, hatta diğer personel kimliklerinin deşifre olmasına da sebebiyet verildiği...”

Bu gerekçelerle, haberi yapan Hülya Kılınç ve ODA TV sorumlu Yazı İşleri Müdürü olarak da Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu'nun 27. Maddesindeki suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklandılar. 

Dün de ODA TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Terkoğlu da aynı suçtan tutuklandı. Tutuklama istemiyle hakim karşısına çıkarılan Yeniçağ yazarı Murat Ağırel ve aynı haberi sayfalarına taşıyan Yeni Yaşam gazetesinden Ferhat Çelik  ve Aydın Keser ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldılar. 

Kemalist ODA TV, milliyetçi Yeniçağ ve HDP’li Yeni Yaşam’dan gazetecileri aynı davanın sanığı yapan soruşturmanın kısa hikayesi böyle.