Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut, piyasalardaki dalgalanmayla ilgili olarak "Evet çok büyük saldırı altındayız ama her dalgalanma aslında yeni bir fırsattır. Piyasalar araya karışan bazı algılama oyunları yüzünden 'Türkiye'de ne olduğunu ve nasıl bir potansiyelimiz olduğunu' maalesef bugünlerde net olarak göremiyor" görüşünü savundu. "Türkiye, daha sadece 'pistin başına gelmiş' bir uçak! 13 yılda bu pistin başına geldi, büyük sıkıntılar çekildi ama çok da önemli engeller aşıldı" iddiasını ileri süren Bulut, "Şimdi sıra uçağı kaldırmak ve gelecek yılları doğru, sağlam temeller üzerine planlamakta. Yaptık, yapabiliriz" diye yazdı.
Yiğit Bulut'un Star'da "Hiçbir alanda moralinizi bozmalarına izin vermeyin" başlığıyla yayımlanan (16 Aralık 2016) yazısı şöyle:
Dünya genelinde özellikle kasıtlı olarak FED odaklı felaket senaryoları yayılırken, olaya son 10 yıldır farklı bakmayı deneyen biri olarak, “ortaya atılan senaryoların” her ülke için geçerli olduğunu düşünmüyorum...
Nasıl mı ? Örneğin Türkiye “sorun yaşayacak ülkelerden olmamayı” nasıl başarabilir?
Sevgili dostlar, “faiz seviyesi” değişirse bunun sonuçları olur. Bu bağlamda çıkarım açık; evet, sorunlar olacak hatta bazı ülkeler başta AB üyeleri olmak üzere çok büyük krizler yaşayacaklar ama bazı ülkeler de özellikle Türkiye gibi, başta sıkıntı yaşasalar bile, bu dönemde daha da parlayacaklar...Düşen petrol fiyatının Rusya’yı ve YENİ BÖLGEMİZ DENKLEMİ’ni uzun vadede nasıl etkileyeceğini de ayrıca tartışmalıyız...
Sevgili dostlar, Türkiye, TARİHİNİN EN BÜYÜK SALDIRISINI YAŞARKEN aynı zamanda tarihi bir fırsatın da üstünde daha doğrusu “tarihin sarkacı” Türkiye’ye her anlamda ve özellikle EKONOMİDE büyük hatta “en büyüklerden” olma fırsatını veriyor. Türkiye, varlık havuzu üstünde yatıyor ve bu varlığı ekonomiye kazandırmak için adım atma isteği ve gereği de net olarak algılanmış durumda...TÜRKİYE VARLIK FONU bu adıma ve isteğe en güzel örnek!
Bu noktada “dünya nasıl değişebilir” sorusuna kısa cevaplar vermek istiyorum;
Dünya üzerinde 1945 sonrasında kurulan sistem “ana parçaları” ile birlikte değişiyor ve en önemlisi “yerleşik merkezler” yer değiştiriyor. Londra düşerken yerini İstanbul alıyor ve gerekli adımlar atılabilirse “yeni sistem içinde” New York-İstanbul-Şangay-Hong-Kong-Tokyo çizgisi çiziliyor.
Ortaya çıkan yeni yapı içinde “en güçlü” olmaya aday merkez İstanbul. Daha doğrusu New York-İstanbul çizgisi Londra dışarıda bırakılarak yeniden çizilebilir. Nedeni de oldukça net; 2001 sonrasında “oluşan tehdit algılaması” ile “New York-Londra” hattından kaçmaya başlayan paranın adresi İstanbul olabilir
Bu gerçekler ışığında “neler yapabiliriz, neler yapmalıyız” sorusuna yüksek sesle düşünerek birlikte cevap arayalım;
Öne çıkarmamız gereken en önemli sektörlerden biri KATILIM BANKACILIĞI... Gerekli hukuki düzenlemeleri yaptık, adımları attık… Daha iyi çalışabilirsek bu konuda, BANKACILIK ve birilerinin “alternatif bankacılık” diyerek küçültmeye çalıştığı “katılım bankacılığının” merkezi Türkiye olabilir, olmalıdır ! ASLA BU KONUDA BİZİ YOLUMUZDAN DÖNDÜRMELERİNE İZİN VERMEYECEĞİZ!
Merkez olmak için ne gerekli? Her şeyden önce BDDK’nın iki ayrı sistemi taşıyacak şekilde yapılandırılması veya yeni bir yapı oluşturulması düşünülebilir.
Türkiye, Orta Doğu-Orta Asya ülkeleri başta olmak üzere para transferlerinde LONDRA’nın devre dışı bırakıldığı “yeni sistemi” geliştirmek zorunda! “Biz merkez olduk” deyip hala İngiliz’e komisyon vermek öze yakışmaz!
“TL ZONE”u oluşturmalı ve kendi paramız üzerinden “periferimizle” iş yapabilir hale gelmek için adımlar atmalıyız...
Avrasya Menkul Değerler Borsasını acilen kurmalıyız ve “periferimizdeki” bütün ülke şirketleri Türkiye’de işlem görecek şekilde “eğitim-oluşum” politikamızı düzenlemeliyiz.
“Faizsiz Enstrümanların” geliştirilmesi ve vergilendirilmesi ile ilgili yeni düzenlemeler yapılmalı ve “var olan finansal yapıya haraç vermeden” yeni bir DÜZEN kurmalıyız!
“Halka Arz” dinamiğini mutlaka hayata geçirmeli ve halka arz edeceğiz” yolunu en az 10 şeritli hale getirmeliyiz...
Devlet, varlıklarını, aradaki komisyoncuları devre dışı bırakıp, halkı ile paylaşmaz iseK; “tam bir kalkınma-vatandaşın zenginleşmesi” söz konusu olamaz!
2003-2016 arasında tam üç katına çıkardığımız Milli Hasılamızı, 2023 Hedeflerimize yürürken bir kez daha “3’e katlamak zorunda olduğumuzu” bilerek buna uygun adımlar atmalıyız. Bu noktada en önemli strateji, daha önce de paylaştığım “10 büyük markamız olmalı” detayında gizli. Büyük değerlere dayanmayan ekonomiler BÜYÜK olamaz! Yeni markaları ya küresel alanda var olanları satın alıp büyüterek, ya da markalarımızı daha iyi bir noktaya getirerek yapmalıyız...
DOLARİZASYONU tersine çevirmeli ve özellikle 1980’li yıllardan başlayarak alıştığımız “içeride doları referans kullanma” dinamiklerini “sıfır noktasına” çekmeliyiz! Sayın Cumhurbaşkanımız’ın yaptığı “TL’ye dönün çağrısı” çok ama çok önemli!
Sonuç:EVET ÇOK BÜYÜK BİR SALDIRI ALTINDAYIZ! AMA HER DALGALANMA ASLINDA YENİ BİR FIRSATTIR! Piyasalar araya karışan bazı algılama oyunları yüzünden “Türkiye’de ne olduğunu ve nasıl bir potansiyelimiz olduğunu” maalesef bugünlerde net olarak göremiyor...Türkiye, daha sadece “pistin başına gelmiş” bir uçak! 13 yılda bu pistin başına geldi, büyük sıkıntılar çekildi ama çok da önemli engeller aşıldı! Şimdi sıra uçağı kaldırmak ve gelecek YILLARI doğru, sağlam temeller üzerine planlamakta... Yaptık, yapabiliriz...
Son söz: Birileri bağırsa, çağırsa, kendini de parçalasa Türkiye, YENİ DÜNYA DÜZENİ ile ortaya çıkan potansiyeli kullanacak ve dünya genelinden başlayıp burayı da içine alacak şekilde gelecek 100 yıl için “YENİ BİR FİNANSAL DÜZEN” oluşacak… Bu noktada bir de not düşmek istiyorum : iki ülkenin öne çıktığını yaşayarak göreceğiz; Amerika var olan konumunu çok daha güçlü bir noktaya taşıyacak, Türkiye yeni ve güçlü merkez olarak hakkettiği yere gelecek...