Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak, Karaman’da Ensar Vakfı’nda 10 çocuğa tecavüz edilmesine ilişkin gündeme gelen tartışmalara tepki göstererek, “Pedofili AKP'yle, Ensar Vakfı'yla ya da dindarlarla yaşıt bir suç değil” dedi. “Pedofili sadece Türkiye’de rastlanan bir suç değil” diyen Albayrak, “Ama bazıları öyleymiş gibi yapıyorlar. Hatta neredeyse pedofiliyi hükümet devirmek, Cumhurbaşkanı karalamak için bir araca dönüştürdüler. Dindarların tümden, toptan pedofil olduğunu 'yaymaya' giriştiniz. Bu, eski Cumhuriyet'in çeşitli yollarla zihninize pompaladığı bir çarpıtmaydı" ifadesini kullandı.
Albayrak'ın Yeni ŞAfak'ta “Bir dindar dövme sopası olarak pedofili” başlığıyla bugün (23.03.2016) yayımlanan yazısı şöyle:
Çocuk istismarı dünyanın en ağır, en çirkin suçlarından biri, belki de birincisidir. Bu, hem dini metinlerde cezalandırılması gereken bir sapkınlık olarak görülür, hem insanoğlunun icat etmiş olduğu seküler hukukta büyük suç telakki edilir, hem de örfün gözle görülmeyen kuralları nezdinde bağışlanamayacak kabahatlerdendir.
Sorun ve çelişki şu ki, kaynağı uhrevi ya da dünyevi her ahlaki çerçevenin, tüm modern kanunların ve her mahallenin, insanı menettiği bu sapıklık yönelimi; dünyanın her döneminde ve her toplumunda; -ama din kurallarıyla yönetilsin, ama modern-seküler yasalarla- varolmaya devam edegelmektedir. Çünkü çocuk istismarı diye de adlandırılan pedofili; evet hasta beyinlerden çıkar; ama bir yandan da tarihin başından bu yana varolmuş iktidar ilişkilerinin bir yansımasıdır. Sonuçta, kaba kuvvet açısından avantajlı olan, olmayana hükmeder. Elbette, söz konusu pedofili olduğunda sözünü ettiğim iktidarın bir tarafının sapıklığa baktığı doğrudur. Evet, pedofili, bir yandan da tedavi gerektiren mental hastalık göstergesidir. Ama işte bu, durumun kaba kuvvete ya da iktidara sahip olanla olmayanın mücadelesine dayandığı ve bu mücadelenin tarih kadar eski olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Yani ki, tecavüz ve istismarın bir yanı sapıklığa bakıyorsa; bir yanı da iktidarın güçlünün elinde olmasına, o iktidarın o güçlüyü korkunç bir yaratığa, esfel-i safiline dönüştürebilme potansiyeline bakıyor…
Mesele şu, ortada, güçlü olanın olmayanı ezmesini engelleyecek bir mekanizma, sözgelimi ahlak ya da vicdan yoksa, güçlüyü korkutup caydıracak yasalar yoksa, güçlünün ayıplanma korkusu yoksa; o güçlü kişi zayıf olana öyle akıl almaz kötülükler yapabilir ki…
Dolayısıyla, pedofili AK Parti'yle, Ensar Vakfı'yla ya da dindarlarla yaşıt ya da sadece Türkiye'de rastlanan bir suç değil; ama bazıları öyleymiş gibi yapıyorlar. Hatta neredeyse pedofiliyi hükümet devirmek, Cumhurbaşkanı karalamak için bir araca dönüştürdüler.
Baştan alalım, olay şöyle oldu: Ensar Vakfı'nın yurtlarında kalan 10 çocuk, bir dönem vakıfta öğretmen olarak çalışmış bir sapık tarafından istismara uğramış. Vakıf, olay ortaya çıktıktan sonra, öğretmenin kısa bir süre kendi bünyelerinde çalıştığını ama daha sonra ayrıldığını, çok üzücü bu olayın bütün Ensar camiasına mal edilemeyeceğini ifade ederek davanın takipçisi olacağını beyan etmiş. Sapık, şu an 350 yılla yargılanıyor; dava sürüyor, ama çocukların afişe olmasının önüne geçmek için gizli yürütülüyor.
Olay bu, Twitter'da açılan İngilizce hashtag ise şu: StopChildRapeInTurkey. Neden İngilizce olduğu bir yana, neler yazmıyorlar ki bu hashtag altında; Ensar Vakfı'nın hükümet tarafından desteklendiği, Erdoğan'ın bu vakıfta konuşma yaptığı vs… “Bunların hepsi aynı” demeye vardırıyorlar ama açtıkları hashtag sayesinde tüm dünyaya “bu Türklerin hepsi aynı” dedirtiyorlar, kasten ya da kazaen kendileri dahil tüm Türkleri okka altına gönderiyorlar… Hashtagi okuduğunuzda çünkü, Türkiye'de çocuk istismarının çok yaygın olduğunu, hatta Türklerin her sabaha çocukları istismar etmek için uyandığını düşünebilirsiniz. Hele de bir Batılı'nın oryantalist, deve-çöl-harem gibi saçma sapan imge ve sembollerle dolu zihnine sahipseniz…
Bu alışkanlığın; yani twitterda “stop something in Turkey” başlıklarının açılmasının Gezi döneminden kaldığı açık. Bu aşağılık kompleksinin, kuyruğunu sallayarak sahibine hizmet eden, atılan topu getirince ödül bekleyen sömürge aydını tavrıyla ilişkisi de ortada. Daha önce Türkiye'de basın özgürlüğünden şikayet etmişler, hükümeti kötülemişler, hatta AB'den Türkiye'ye darbe yapmasını bile istemişlerdi ama sanırım bu ilk kez oluyor. Aptallıktansa fena, değilse daha fena…
Mesele tepki göstermekse yürüyüşler, kampanyalar düzenlenmesi, basın ve sivil toplum kuruluşları yoluyla farkındalık oluşturulmaya çalışılması gerekmez miydi? Hem belki böylelikle çocukların istismarı konusunda dindarların da en az sizin kadar hassas olduğunu görebilirdiniz...
Ama böyle yapmadınız. Dindarların tümden, toptan pedofil olduğunu “yaymaya” giriştiniz. Bu, eski Cumhuriyet'in çeşitli yollarla zihninize pompaladığı bir çarpıtmaydı. Türk filmlerindeki imamların neden hem o kadar düzenbaz hem de o kadar çapkın olduğunu anlamlı hale getiren bir çarpıtmaydı bu… Her şekilde işlendi. Üstelik arapları hain, dindarları sapık, Osmanlıyı kötü, Cumhuriyeti iyi, Batıyı hayran olunası, Doğuyu tiksinilesi gösteren bu “eğitim-öğretim”, sizi sadece belirlemedi; sizin ahlakınızı da bozdu. Mitlerinizin, inançlarınızın, sembollerinizin zarar görmemesi için gerektiğinde yalan da söylediniz, demokrasiyle kaybettiğinizi kurnazlıkla geri almaya da çalıştınız.
Misal, bir vakıfta işlenmiş yüz kızartıcı ve bireysel bir suçtan Cumhurbaşkanı'na ve hükümete ışınlanabiliyorsunuz ve bundaki kurnazlık görülmüyor sanıyorsunuz? Derdinizin çocuk istismarını önlemek değil, dindarları dövmek olduğu bal gibi ortada, çünkü Nesin Vakfı'ndaki istismar iddiaları karşısında kulağınızın üstüne yatıyor, Ensar'la ilgili iddiaları bırakın eleştirmeyi, hükümetle ilişkilendirerek dünya gündemine taşımaya çalışıyorsunuz.
Sahiden acınacak haldesiniz…