Gündem

Yeni Şafak yazarı Kılıçarslan: İş güvenliği kurallarının yüzde 50'sine uyan firmalara neredeyse ödül verildi; "Kral çıplak” dememiz gereken yere geldik

"Sakarya’da patlattılar, öldük"

05 Temmuz 2020 10:59

Yeni Şafak gazetesi yazarı İsmail Kılıçaraslan, Sakarya Hendek'te 4 kişinin öldüğü, 3 kişinin kayıp olduğu ve yüzün aşkın sayıda işçinin yaralandığı havai fişek fabrikasındaki patlamaya ilişkin, "Türkiye’de 'iş güvenliği,' meselesi de, iş güvenliği sürecinin yönetilmesi meselesi de fazlasıyla karmaşık. Bilhassa 'istihdam sağlıyorlar' cümlesi pek çok ihmalin, pek çok görmezden gelmenin 'kılıfı' haline gelmiş durumda. 'Kral çıplak' dememiz gereken yere geldik" yorumunu yaptı. 

Kılıçarslan, "İş güvenliği kurallarına harfiyen uymam bekleniyorsa işçi çıkarmam lazım' cümlesini kuran patronları da duyuyoruz, 'sen benim kim olduğumu biliyor musun?' kalıbına sığınan patronları da. Çünkü bizim gibi ülkelerde 'patron' dediğin adam 'öngörülebilir ve sürdürülebilir kârlılık'larla iş yapma hedefi yerine 'maksimum kârlılık' hedefiyle yürüyor yolunu. Maksimum kârlılık fiyattan temin edilen bir şey değil. Üretim maliyetinden temin ediliyor. İşçiye düşük maaş, hammaddede kalitesizlik, kuralları esnetebildiğin kadar esnetme derken sonuç ne oluyor: “On yılda dört patlama.” Yani Sakarya’daki bu patlama durduk yerde, kendi kendine olmuş olsa bile (ki sıfır ihtimal bu) 'ağır ihmal' neredeyse 'varoluş sorunu' olarak duruyor orta yerde." düşüncesini dile getirdi. 

Kılıçarslan, "Kral çıplak' dememiz gereken yere geldik. Dün Aile ve Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanımız son derece doğal olarak 'Elbette yıllık denetimlerimizi yaptık bu firmada' açıklaması yaptı. Elbette yapılıyor yıllık, hatta bazı işletmelerde daha sık aralıklarla denetimler. Fakat soru şu: Bu denetimlerin sıhhati nedir ve yaptırımları ne kadar etkilidir? Bu denetimler sonucu aslında kilit vurulması gereken kimi işletmelerin hataları 'istihdamı baltalar' diyerek görmezden gelinmekte midir? Gelişmek zorunda olan, kalkınmacı ülkelerde 'iş kazası' ve 'ağır ihmal' kader midir?" diye sordu. 

Kılıçarslan yazısında şunları kaydetti: 

Sakarya’daki bu büyük patlama “geliyorum ha” demiş mi, demiş. Son 10 yılda biri ölümlü dört patlama gerçekleşmiş mi, gerçekleşmiş. O halde soru şu: Her patlamanın ardından neler yapıldı? Denetimler sıklaştırıldı mı? Denetimler sonucu “yapılsın” denilen hususların, “uygulansın” denilen tedbirlerin hayata geçirilip geçirilmediği titizlikle kontrol edildi mi? Misalen doğrudan patlayıcı ile çalışılan bu fabrikadaki işçilerin tamamına yakınının nasıl olup da asgari ücretle çalıştırıldığı meselesi gündeme geldi mi? İşçilerin mesai düzenleri kontrol edildi mi? Çevresel tedbirlerdeki en küçük ihmali görmezden gelmeyecek bir düzenek kuruldu mu?

Kusura bakılmasın ama bütün bunların yapılmadığını hepimiz o kadar iyi biliyoruz ki… Memleketin birçok yangın tüpü üreticisinin yangın tüpü satarken aynı zamanda tüplerin son kullanma tarihini uzatmak için yedek etiket verdiklerini o kadar iyi biliyoruz ki. İş güvenliği kurallarının yüzde ellisine falan uyan firmalara neredeyse ödül verildiğini o kadar iyi biliyoruz ki.

Dün Sakarya’da patlattılar, öldük. “Bu bize ders olsun” demenin ne denli büyük bir romantizm barındırdığını bilmek, çünkü asla ders alınmayacağını hissetmek bizim büyük çaresizliğimizdir vesselam.

Yazının devamı için tıklayın