Eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Hollanda Başbakanı Mark Rutte'ye yönelik olarak kullandığı "Sen ne lalesisin bilmiyorum ama, lalenin hası İstanbul'da var" ifadesine tepki gösterdi. "Devlet adamları ağzına geleni söyleyemez" diyen Öztürk durumu daha net, daha berrak görmek ve buna göre planlamalar yapmak durumundayız. Devlet aklı bununla ilgilenirken, Hollanda Başbakanına 'lale' esprisi yapacak çok olur, merak etmeyin" diye yazdı.
Hollanda hükümeti tarafından "uçuş izni" iptal edilen Mevlüt Çavuşoğlu, kendisine yönelik olarak "Buraya gelir laleleri görür, müzeleri görür ama Türklerle bir araya gelemez" diyen Hollanda Başbakanı Mark Rutte'ye tepki göstermişti. Çavuşoğlu, "Senin ülkendeki laleler nereden geldi? Sen lalesisin bilmiyorum ama lalenin hası İstanbul'da var" diye konuşmuştu.
Kemal Öztürk'ün "Avrupa ile kavgada devlet aklı" başlığıyla yayımlanan (16 Mart 2017) yazısı şöyle:
Durumun ciddiyetini anlayalım.
Bu tepkiler öyle azınlık ırkçıların ve popülist siyasetçilerin tepkisi değil sadece.
Bu olaylar, sadece Hollanda, Avusturya, Almanya ile sınırlı kalmayacak.
Yasaklamalar, siyasetçilerin miting yapmasını, toplantı düzenlemesini sınırlamakla bitmeyecek.
Bu yıl seçimler bitince bu gerilim durmayacak, uzun süre devam edecek.
Yani mesele sadece bizim referandum sürecimizle ya da Hollanda, Almanya seçimleriyle sınırlı değil.
Bitmedi…
Avrupa'nın nefret patlaması anlık değil, karakteristik. Bilimsel değil, duygusal. Sonradan edinilmiş değil, doğuştan var olan bir nefret.
Ayrıca,
Bu tepki sadece Türklere değil, tüm Müslümanlara.
Sadece Müslümanlara da değil, kendinden olmayan tüm yabancılara.
Avrupa'nın tamamında, geniş halk kitlelerine yayılmış, kısık ateşte pişen ve uzun süredir demlenen bir olaydan bahsediyoruz.
Mesele özetle böyle benim açımdan.
Devlet aklı, birey hakkı
Burada sonuna kadar haklı olduğumuz bir durum var: Avrupa ayrımcılık ve ırkçılık yapıyor, nefret söylemini körüklüyor ve hukuku çiğniyor. Yani uluslararası suç işliyor aslında.
Hollanda'nın atlar ve köpeklerle yaptığı şiddeti de ayrıca not edelim.
Peki buna nasıl tepki vereceğiz? Aslında birkaç gündür tepkinin her türlüsünü veriyoruz. Burada tepkileri ikiye ayırmamız lazım:
*Devlet aklıyla verilen tepkiler.
*Birey hakkı olan tepkiler
Devletin aklı başka türlü çalışır. Devlet adamları da başka türlü konuşur. Bizim gibi vatandaşlar, bireyler ağzına geleni söyler, istediği gibi tepki verir, lafını esirgemez, seviyesini düşünmez. Lakin devlet de, devlet adamı da böyle davranamaz. Onların sorumluluğunu ve omuzlarında yükleri vardır.
Avrupa'da yaşananlara karşı, hadi referandum hatırına biraz duygusal açıdan tepki verelim tamam. Ancak devlet aklı uzun vadeli hesap yapar, büyük düşünür, ülkesini en az zarar, en karlı şekilde krizden çıkartır.
Cumhurbaşkanı'nın projeksiyonu
Ben bunları düşünüp huzursuzlanırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki günkü konuşmasında yüreğime su serpecek bir açıklama yaptı:
“Bize yapılanların hesabını hukuk ile soracağız. Kuru bir özürle paçayı kurtaracaklarını sananlara, nasıl yanlışa düştüklerini muhakkak göstereceğiz. Dünkü adımlar, sıra adımlar devam edecek. İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, İslam karşıtlığıyla mücadeleyi daha da yoğunlaştıracağız.
Bu mesele artık Türkiye'nin meselesi değildir. Bu faşizm, Avrupa'da yaşayan tüm yabancıları olumsuz etkilemektedir. Ülkemdeki tüm kardeşlerime bunu hatırlatıyorum. İslam işbirliği teşkilatının açıkladığı destek mesajını doğru bir adım olarak görüyorum. Türkiye her türlü zorluğu tüm kirli kumpasları bozacak güce ve imkana sahiptir.”
Tam olarak yapmamız gereken şey budur.
Mesele artık Türkiye'nin meselesi değildir. Mesele ciddi boyutlarda, İslam dünyasını, sonra ABD ve Avrupa'da yaşayan tüm yabancıları etkileyecek bir sorunudur.
O zaman bu tehlikeyi, muhatap olacak herkese anlatmak, konuyu dünyanın gündemine getirmek, sonra stratejiler, ittifaklar oluşturmak gerek.
Yeni bir Endülüs yaşayabiliriz
Kötümser olmak istemem. Ancak Avrupa, genetiğine işlemiş bu ırkçı nefret söylemini burada bırakmayacaktır. Bir süre sonra kendinden olmayanlara ekonomik, ardından fiziki yaptırımlar uygulayacaktır.
Bu konu, ABD'de Trump gibi agresif birinin elinde daha sert halde uygulanmaya başlandı bile. 6 İslam ülkesi için yasak getiren başkanlık kararnamesi yeniden çıkarıldı. Maalesef buna yeni bir tepki de olmadı. Yakında ülke sayısını arttıracak, yasakları genişletecek ve uygulamasını da sıkılaştıracaklardır.
Avrupa Birliği'nin nüfusu 496 milyon civarında. Bunun %6'sı olan yaklaşık 25 milyonu Müslüman. ABD'de ise 8 milyon Müslüman yaşıyor. Batıyı kasıp kavuran ırkçı akımın tezi, bu insanları Avrupa ve ABD'den kovmak, topraklarını “Müslümansızlaştırmak”. Tıpkı Endülüs'te yaptıkları gibi.
Şimdi durumu daha net, daha berrak görmek ve buna göre planlamalar yapmak durumundayız.
Devlet aklı bununla ilgilenirken, Hollanda Başbakanına “lale” esprisi yapacak çok olur, merak etmeyin.