Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Bodrum'daki göçmen faciasında sahile vuran cesediyle tüm dünyada infiale yol açan Suriyeli Aylan Kurdi'nin ölümün ilişkin olarak, Türkiye'deki Suriyeli vatandaşlara yönelik ön yargı ve nefret söylemini eleştirdi. "Büyükşehirlerde bazı mülteciler, çaresizlikten dileniyorlar, 'insan sandıkları' bazılarına avuç açıyorlardı. Neydi buna tepkileri bu aşağılık soysuzların?" diyen Kılıçarslan, "Bildiniz. 'Bunları Nişantaşı'nda, Teşvikiye'de, Cihangir'de görmek istemiyoruz' tweetleri salıyorlardı evrene" ifadesini kullandı. Kılıçarslan, "Aşağılık soysuz. Şimdi kastır sen duyarını. Hepimizi aptal yerine koyarak yap hem de bunu" dedi.
Kılıçarslan'ın Yeni Şafak'ta "Aşağılık soysuzlar" başlığıyla yayımlanan (5 Eylül 2015) yazısı şöyle:
Bugün böyle. Bugün net ve doğrudan yazacağım. Çünkü bu ikiyüzlülüğü, bu soysuzluğu, bu alçaklığı sadece net ve doğrudan anlatmak gerekiyor.
300.000 (yazıyla üç yüz bin) insan öldürdü Esed. Bu insanların yaklaşık 100 bininin insan yavrusu yani çocuk olduğu tahmin ediliyor. Fakat bu aşağılık soysuzlar 5 yıldır bütün Türkiye'den Esed'in bir 'çocuk katili' olduğunu saklamaya çalışıyorlar. Hatta bazıları bunun karşılığında para alıyor.
Doğu Guta'da kimyasal silah kullanıldığında yere yatırılmış çocuk cesetleri oracıkta, tüm dünyanın gözü önünde yatıp dururken bu aşağılık soysuzlar ne ile meşgullerdi dersiniz? Bildiniz. 'Elde bu katliamı Esed'in yaptığına dair bir delil yok' demekle.
Bir doktor, sahip olduğu son oksijen tüpü ile ölmek üzere olan 3 yaşındaki bir yavruyu hayata döndürmeye çalışırken 'şuf, haza erhabi – bakın bu bir terörist' diye bağırıyordu dünyaya. Ne yapıyordu o esnada bu aşağılık soysuzlar? Bildiniz. 'IŞİD insanların kafalarını kesiyor' diyen sesleri arş-ı alayı buluyordu. IŞİD denen terörist organizasyonun insan öldürmesi 'çok kötü', Baas isimli terörist organizasyonun insan öldürmesi ise 'kabul edilebilir' idi onlar için.
Türkiye, bütün dünyaya insanlık dersi vererek Müslüman, Ezidi, Dürzi, Hristiyan, Nusayri, Arap, Kürt, Türkmen 2,5 milyon insana kapılarını açıyordu. Ne yapıyordu tam o sırada bu aşağılık soysuzlar? Bildiniz. 'Bunların ülkemizde ne işi var?' yaygarası yapıyorlardı. Bu 2,5 milyon insanın 50 ila 100 bininin barınma problemi var diye Türkiye'ye etmedik laf bırakmıyorlardı.
Mülteciler, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinde hayata tutunmaya çabalarken ne yapıyordu bu aşağılık soysuzlar? Bildiniz. 'Yalova'da Suriyeli istemiyoruz' afişleri hazırlayıp şehri süslüyorlardı. 'Şehrimizde mültecilere hayır' kampanyaları yapıyorlardı. 'Gaziantep'ten 500 bin Suriyeli gidecek, 500 bin turist gelecek' cümlesini seçim vaadi haline getiriyorlardı. Lanet olası diktatör Esed halkını öldürüp dururken onunla sıcak, sımsıcak, daha da sıcak pozlar veriyorlardı. Daha ötesi var mı?
Doğru. Büyükşehirlerde bazı mülteciler, çaresizlikten dileniyorlar, 'insan sandıkları' bazılarına avuç açıyorlardı. Neydi buna tepkileri bu aşağılık soysuzların? Bildiniz. 'Bunları Nişantaşı'nda, Teşvikiye'de, Cihangir'de görmek istemiyoruz' tweetleri salıyorlardı evrene. Okuduğunuzda insanlığınızdan utanacağınız, insanlık adına ümitsizliğe düşeceğiniz şeyler yazıyorlardı sözlüklere.
Şimdi bir mülteci çocuğun cesedi karaya vurmuş. Meleklerin gülümsemesi var güzel yüzünde. Görenin kalbini, vicdanını, insanlığını yakıp geçiyor.
Şimdi beni iyi dinle aşağılık soysuz. O çocuk için 'duyar kasacak' son insanın sen olduğunu unutacağımızı mı sandın? 'Batsın bu dünya' derken sadece iki dakikalığına insan taklidi yaptığını hissetmiyoruz mu sandın? Bir çocuğun ölümüne üzülmek üzerinde iyi duruyor diye o pozu yaptığını anlamıyoruz mu sandın? Senin vicdanının, insanlığının, kalbinin kuruyup gittiğini bilmiyoruz mu sandın? Ölen çocukları bile nereli olduklarına göre sınıflandırdığını görmüyoruz mu sandın?
Aşağılık soysuz. Şimdi kastır sen duyarını. Hepimizi aptal yerine koyarak yap hem de bunu. 5 yıldır halkını öldüren o aşağılık diktatörü düze çıkarmaya çalış yine. 'O çocuğun ölümünün sorumlusu Türkiye'dir' de.
Aslında hepsinden katıksız nefret ettiğin Suriyeli çocuklardan birini seç ve duyar kas hadi. O fotoğraf çok acıklı ya. Yap pozunu. Bir garibana bir kase çorbayı çok gördüğünü kendinden bile sakla. Bırak evcil hayvanını, arabanın jantı kadar bile değer vermediğin insanlar üzerinden 'insan numarası' yap hepimize.
Ne diyordu Jim Morrison: 'Belki yeriz zannediyorlar birader. Hepimizi aptal yerine koymaya çalışmaları bundan.'