Yeni Şafak temsilcisi Abdülkadir Selvi, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde uyumun meydana getirdiği bir sinerji söz konusu olduğunu savunarak, “Cumhurbaşkanı Erdoğan da bizim, Başbakan Davutoğlu da. Abdullah Gül de bizim Bülent Arınç da. Çünkü biz hepimiz bir arada olunca bir anlam ifade ediyoruz” dedi.
7 Kasım seçimleri ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan Selvi, AKP'nin 7 Haziran'a göre daha iyi durumda olduğunu, oylarında 2-2.5 puanlık bir artış söz konusu olduğunu ancak buna rağmen tek başına iktidar açısından kırılganlığın devam ettiğini öne sürdü. “7 Haziran seçimlerinde barajı aşması için oy veren “Kürt” ve “Beyaz Türk” seçmenin her şeye rağmen HDP'de kalmaya devam ettiği”ni iddia eden Selvi, “Terörle mücadele başlar, şehit cenazeleri gelirse HDP'nin oylarında bir gerileme yaşanır şeklindeki ön kabulün, burada geçerli olmadığını görüyoruz” dedi.
Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak’ta “Partilerin son durumu?” başlığıyla yayımlanan (17 Eylül 2015) yazısının tamamı şöyle:
Milletvekili adaylarının YSK'ya bildirilmesiyle birlikte siyasette kritik eşiklerden biri yarın aşılacak.
Milletvekili listelerinin açıklanmasıyla birlikte partilerde bir hareketlilik yaşanacak.
AK Parti seçimler öncesinde Saadet Partisi'yle bir ittifak girişiminde bulundu. Ancak SP'nin Meclis'te grup kurabilecek bir sayıda direnmesi nedeniyle ilerleme sağlanamadı.
Oğuzhan Asiltürk, uzlaşma sağlanamadığını açıklayarak, “Allah selamet versin” dedi.
Milletvekili pazarlığı tarafını bilemem. Ama geçmişte Has Parti-AK Parti kucaklaşmasını destekleyen biri olarak, AK Parti-SP ittifakını, “kardeşlerin kucaklaşması” olarak görüyordum.
Ama olmadı.
Milletvekili listeleri açıklanmadan, seçim kampanyası başlamadan seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmede bulunmak için erken.
Ayrıca seçimlere hangi konjonktürde gidildiği önemli.
7 Haziran seçimlerine giderken, AK Parti'nin tek başına iktidarı kaybedeceği, HDP'nin yüzde 13'le barajı aşacağını öngörmek mümkün değildi.
1 Kasım seçimlerini etkileyebilecek çok önemli iki fay hattı var.
1-Ekonomi
2-Terörle mücadele
Bu iki unsur belki liderlerin performansından dahi daha etkili olacak.
Bu tespitlerden sonra AK Parti, 7 Haziran seçimlerine göre ne durumda, seçimlerden sonra yeniden tek başına iktidar olabilecek mi sorularına cevap aramaya çalışacağım.
Partilerin oy oranlarıyla ilgili esas çalışma milletvekili adaylarının açıklanmasından sonra yapılacak. Bu arada AK Parti hem milletvekili adaylarına dönük olarak 81 ilde ne durumda olduğuna dair kapsamlı bir çalışma yaptırdı. Milletvekili aday adaylarının durumu, halkın kimleri milletvekili olarak görmek istediği ve partinin o ildeki durumu gibi sorulara cevap veren çalışmalar yapıldı. Milletvekili listeleri hazırlanırken, “üst kurul” üyeleri bu çalışmalardan yararlanıyor.
Araştırmalara göre partilerin durumu nasıl?
AK Parti: 7 Haziran sonuçlarına göre AK Parti'nin yükselişte olduğu gözleniyor. Milletvekili listelerinin açıklanması ve heyecan verici bir seçim kampanyasıyla birlikte AK Parti, tırmanışa geçebilirse, tek başına iktidar olması mümkün gözüküyor. AK Parti oylarını birkaç puan daha artırıp tek başına iktidarı yakalayabilir de yakalayamaz da.
“AK Parti kıl payı iktidar olabilir ya da kıl payı iktidar olmayabilir”
AK Parti'nin 7 Haziran'a göre daha iyi durumda olduğu dikkati çekiyor. AK Parti'nin oylarında 2-2.5 puanlık bir artış söz konusu. Buna rağmen tek başına iktidar açısından AK Parti için kırılganlık devam ediyor.
Bu nedenle AK Parti'nin, “Seçim kazandıracak liste” hazırlaması bekleniyor. AK Parti listelerinde çok ama çok önemli bir sürpriz yaşanabilir. Çünkü bu seçimler AK Parti açısından ya yeniden dirilişi sağlayacak ya da AK Parti, albenisini kaybeden diğer sistem partilerinden biri olacak.
CHP: 7 Haziran'dan bu yana yapıcı bir muhalefet yapan CHP oyları, “inişli çıkışlı” bir seyir izliyor.
7 Haziran seçim kampanyasını, pozitif temalar üzerine kuran CHP, seçimlerden sonra koalisyon görüşmelerinde sorumluluk bilinciyle hareket etti. Koalisyon hükümeti için AK Parti ile masaya oturan CHP, terörle mücadele sürecinde de “yapıcı” olmayı tercih etti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şehit cenazeleri konusunda polemiğe girmek yerine Başbakan'la ve Genelkurmay Başkanı ile görüşerek terörle mücadeleye destek verdiğini açıkladı. Kılıçdaroğlu, yapıcı muhalefetiyle 7 Haziran'dan sonra en kazançlı çıkan liderlerden biri olurken, CHP'nin seçim hükümetinde yer almamasını kamuoyuna izah etmekte zorlandı. 7 Haziran'dan bu yana en az tenkit edilen parti konumunda olan CHP'nin, inişli çıkışlı çizgisinin nereye oturacağını ise seçim gecesi göreceğiz.
MHP: Seçim gecesi erken seçim çağrısı yapan ve tüm hükümet formüllerine kapısını kapatan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bu tavrıyla parti tabanından tepki görmüştü. MHP'nin bu tavrı, hükümet kurma çalışmaları süresince oylarının düşmesiyle sonuçlanmıştı. “Keskin sirke küpüne zarar” misali. İlk aşamada 3 puan gerileyen MHP, şehit cenazelerinin gelmeye başlamasıyla birlikte toparlanma sürecine girdi. Oy kayıplarının bir kısmını yeniden kazanan MHP'nin, inişini nerede durduracağı sorusu aynı zamanda seçimlerde AK Parti'nin nereye kadar tırmanacağının da cevabını oluşturacak.
HDP: Çözüm sürecinin, “buzdolabına kaldırılması”na ve terörle mücadelenin yeniden başlamasına rağmen HDP'nin “yatay bir seyir” izlediği gözleniyor. Terörle mücadele başlar, şehit cenazeleri gelirse HDP'nin oylarında bir gerileme yaşanır şeklindeki ön kabulün, burada geçerli olmadığını görüyoruz. 7 Haziran seçimlerinde barajı aşması için oy veren “Kürt” ve “Beyaz Türk” seçmenin her şeye rağmen HDP'de kalmaya devam ettiği gözleniyor. PKK saldırılarının başladığı ilk günlerde AK Parti'ye yönelen büyükşehirlerdeki Kürt seçmenin geçen süre zarfında HDP'de kalmayı tercih ettiği anlaşılıyor. Bölgede HDP oylarında bir gerileme yaşanmazken büyükşehirde bir kenetlenme dikkati çekiyor.
Tablo bu.
Birlik ve bütünlük AK Parti için sihirli bir sözcük. Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu dönemde bu uyumun meydana getirdiği bir sinerji söz konusuydu. En azından Gül'ün ilk 5 yılı için bunu söyleyebilirim. Bir gün Çankaya Köşkü'ndeki resepsiyondan sonra Abdullah Bey bir yazım üzerine beni bir kenara çekip, “Bir dönemler eşlerimizle buradaki resepsiyonlara gelemiyorduk. Bize eşsiz davetiye gönderiliyordu. Bugün ben Cumhurbaşkanıyım, Tayyip Bey Başbakan, Cemil Çiçek Meclis Başkanı. Türkiye'nin ilk üç numaralı görevlerinde bizler varız. Buna çok şükretmek lazım” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bizim, Başbakan Davutoğlu da. Abdullah Gül de bizim Bülent Arınç da. Çünkü biz hepimiz bir arada olunca bir anlam ifade ediyoruz.
Fabrika ayarlarına dönmek ya da AK Parti'nin kurucu ruhu diyorsanız. Ruh, işte bu ruh. Yani birlik ve beraberlik ruhu.