Gündem

"Yeni Başbakan Bozdağ olur, 28 Şubat darbeyse Davutoğlu'nun indirilmesi de darbedir, anayasa askıya alındı"

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök okuyucularının sorularını yanıtladı

06 Mayıs 2016 04:25

Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğtul Özkök, gazetesinin Facebook sayfası üzerinden gerçekleştirdiği #SoruHürriyeti canlı yayınlarının ikincisi konuğu oldu. Özkök, yeni Başbakan’ın Bekir Bozdağ olacağını belirterek Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye Cumhuriyeti’nin son başbakanı olarak görev yaptığını ve bir sonraki kişinin başkan yardımcılığı görevini yürüteceğini ileri sürdü. Özkök, Davutoğlu’nun normal indirilme prosedürlerinin dışında görevden ayrıldığına değinerek, “Eğer 28 Şubat'a darbe diyorsanız Başbakan Davutoğlu’nun görevinden ayrılması da bir darbedir” ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın anayasayı uygulamadığına dikkat çeken Özkök, “Türkiye bugün fiilen başkanlık sistemine geçti. Anayasa varmış ama uygulanmıyormuş, bunu gördük biz. Bu yürürlükteki anayasa askıda demektir” diye konuştu.

Özkök’ün evinden yapılan Facebook canlı yayınından satır başları şöyle:

- Eğer 28 Şubat'a darbe diyorsanız bu [Başbakan Davutoğlu’nun görevinden ayrılması] da bir darbedir çünkü seçilmiş bir başbakan normal indirilme prosedürlerinin dışında görevinden ayrılmıştır. Çıktı kendisi “Bu benim iradem değil” dedi. Ama bana sorarsanız bu darbe değil çünkü kendi partisinin içindeki seçilmiş organlar harekete geçti. Neydi alınganlık yaptığı şey, yurtdışındayken MKYK'da imza toplantı karar alındı.

 

‘'Genel seçim tahmin ediyor mu?’’

 

Şu aşamadan itibaren her şey olabilir. MHP'nin HDP'nin durumu ortada CHP'de ilerleme yok. AKP açısından tek kale top oynadığı bir ortam var. Cumhurbaşkanı açısından bakıyorum, Türkiye bugün fiilen başkanlık sistemine geçti. Anayasa varmış ama uygulanmıyormuş, bunu gördük biz. Bu yürürlükteki anayasa askıda demektir.

-  Anayasaya göre Cumhurbaşkanı eylemlerinden kendisi sorumlu değil, o kararı alan başbakan ve bakanlar sorumlu. Cumhurbaşkanı yetkili ama sorumlu değil. Anayasa ihlal edildi deyip bu ihlalin hukuki sonuçlarını sağlayabilecek bir güç var mı? Yok. Dolayısıyla cumhurbaşkanı için istediği koşullar doğmuştur. Cumhurbaşkanı dünyaya şu mesajı verdi: Biriyle görüşmek mi istiyorsunuz? Benimle görüşeceksiniz.

Bu fiili bir durum, demokrasiye uygun bir durum değil. Sosyolojide Durkheim'in söylediği ‘anomi’ durumu. Ne kadar gider ülke bu vaziyette? Güçler dengesine bağlı. Çünkü cumhurbaşkanını challenge edecek bir güç yok ülkede.

- Cumhurbaşkanı, “Bir an önce anayasa değişikliğini yapın beni başkan yapın” diyor, Başbakan ise ayak sürüyor sürekli. Öyle oldukça da etkisi artıyor. Mesela Avrupa Birliği, “Biz Başbakan ile muhatap oluruz” dedi. Nitekim Cumhurbaşkanı’na yakın yazarlar karşı çıktı buna, “Bu bir hakarettir” dedi. Bu çekişme o kadar belirgindi ki, daha fazla gidemezdi. Davutoğlu'nun da hakkını yememek lazım. Ben çok konuda karşıyım kendisine ama kötü de bir başbakanlık yapmadı. Bir de direkt konuşmuyor, ben anlamıyorum ne dediğini. Retoriği öyle bir retorikti, Kudüs'e atıflar vs. karmakarışık bir şey. Ama ben şuna inanıyorum kuvvetler ayrılığına dayanan çoğulcu demokratik bir anayasa yapmak istiyordu. Ayrıca hayatı boyunca bir yolsuzluk olayında toz konmamış bir insan.