Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Kamuoyunda "Sauna Çetesi" olarak bilinen ve aralarında eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır ile şarkıcı İbrahim Tatlıses'in de bulunduğu 18 sanığın yargılandığı davayla ilgili haber yapan bir gazeteciye verilen cezayı bozdu. Gazeteciye soruşturmanın gizliliğin ihlali suçundan verilmişti.
Adli soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili olayların haber verme hakkı çerçevesinde yayın konusu yapılmasının basın özgürlüğü içerisinde görülmesi gerektiği vurgulanan kararda, gazetecilik mesleği
bakımından soruşturmanın gizliliğinin alenen ihlal edilmesi eyleminin suç teşkil etmesi için haber verme hakkı sınırlarının dışına çıkıldığının belirlenmesi gerektiğine işaret edildi.
Kamuoyunda "Sauna Çetesi" olarak bilinen ve aralarında eski EmniyetGenel Müdür Yardımcısı Ertuğrul Çakır ile şarkıcı İbrahim Tatlıses'in de bulunduğu 18 sanığın yargılandığı davayla ilgili haber yapan bir gazeteci hakkında dava açıldı.
İstanbul 25. Asliye Ceza Mahkemesi, gazetecinin, soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verdi. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay 4. Ceza Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını oy birliğiyle bozdu.
'Topluma bilgi verilmesi engellenemez'
Dairenin gerekçesinde, soruşturmanın gizliliğinin hukukun genel kurallarından olduğu, bu kuralla adliyeye ilişkin yararlar, adil yargılanma, soruşturmanın amacına uygun biçimde sürdürülebilmesini temin ve kişilerin lekelenmeme ya da damgalanmama hakkının korunduğu belirtildi. Basın ve yayın özgürlüğü ile haber ve yorum yapma hakkının hukuka uygun olması gerektiği vurgulanan gerekçede, Türk Ceza Kanunun 285. maddesiyle getirilen soruşturmanın gizliliği yasağının, suç veya yargılama hakkında topluma bilgi verilmesinin önlenmesini içermediği, soruşturma ve kovuşturmanın gizli kalması gereken yönleriyle ilgili olduğu belirtildi.
Basın özgürlüğünün, Anayasanın 28-32. maddeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 10. maddesi ve Basın Kanununun 1 ve 3. maddelerinde düzenlendiği hatırlatılan gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"İfade özgürlüğünün ayrılmaz parçası olan basın özgürlüğü, basının fikir, yorum ve haberi yayma hakkı yanında, kişilerin bunlardan yararlanma haklarını da güvence altına almaktadır. Basın özgürlüğünün amacı, bilim, sanat, fikir eseri üretme ve yayma, güncel olaylar, politik konular veya kamuoyunu ilgilendiren kişiler hakkında haber verme, eleştiri yapma ve bunları basın yayın araçlarıyla kitle iletişimine sunma ve bu şekilde bir yandan kişilerin bireysel gelişimleri için gereken ortamı sağlama, diğer yandan da yönetimle ilgili fikir oluşturma ve yönetime katılma haklarını güvenceye almaktadır. İşte bu nedenledir ki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çeşitli kararlarında önemle belirtildiği üzere basın özgürlüğü, özgürlükçü, demokratik toplumun vazgeçilmez temelini oluşturur. Bu kapsamda, adli soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili olayların haber verme hakkı çerçevesinde yayın konusu yapılması da basın özgürlüğü içerisinde görülmelidir."
'Haber verme hakkı sınırlarının dışına çıkıldığı belirlenmelidir'
AİHS'in 10/2. maddesi uyarınca, kamu güvenliği, sağlığı, ahlakı veya başkalarının şöhret ve haklarının ya da yargı organlarının otorite ve tarafsızlıklarının korunması amacıyla ifade ve basın özgürlüğünün kanunlarla sınırlandırılmasının meşru olduğu belirtilen gerekçede, "Nitekim 5237 sayılı TCK'nın 285. maddesinde soruşturmanın gizliliğinin alenen ihlal edilmesi suç olarak düzenlenmiştir. Ancak gazetecilik mesleği bakımından eylemin suç teşkil etmesi için, haber verme hakkı sınırlarının dışına çıkıldığının belirlenmesi gerekmektedir" görüşüne yer verildi.
Gerekçede, somut olayda, sanığın gazetede yayımlanan haberinin, AİHS, Anayasa ve Basın Kanunu ile koruma altına alınan basın özgürlüğü kapsamında kaldığı ve haberde, soruşturma dosyasındaki hukuki işlem veya kararlarla ilgili bir açıklama olmadığı belirtildi.