Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun eşi Füsun İhsanoğlu’nun, “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eleştirilerine çok şaşırdım” sözlerini eleştiren Yalçın Akdoğan, “Eğer ailece görüştüğünüz ve minnet duygusu içinde olduğunuz birisine karşı onun tüm muhaliflerince desteklenen bir girişimin parçası oluyorsanız, öncelikle sizin ‘ben nasıl bir oyuna geldim’ demeniz gerekir. Bu gerçekten şaşılacak bir durumdur” dedi.
Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim kampanyası boyunca yanında ayrılmayan eşi Füsun İhsanoğlu, “Uzun yıllardan beri ailece dostluğumuz var” dediği Başbakan Tayyip Erdoğan’ın eleştirileri için “Çok üzülüyorum ve çok şaşırdım” değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, Star gazetesinin bugünkü (5 Ağustos 2014) nüshasında yayımlanan yazısında Füsun İhsanoğlu’nun bu sözlerine tepki gösterdi.
Yalçın Akdoğan’ın Star gazetesinde yayımlanan, “Çok şaşkınlar” başlıklı yazısı şöyle:
‘Çok şaşkınlar’
CHP-MHP ortak adayı İhsanoğlu’nun eşi ‘çok şaşkın’ olduklarını söylemiş. Başbakan Erdoğan’la uzun yıllara dayanan, çok eski bir dostlukları varmış ve ailece görüşüyorlarmış... Bundan dolayı da yapılan eleştirilere çok üzülüyorlarmış.
Sanırsınız ki, uzun yıllardır görüştüğü, yediği içtiği ayrı gitmeyen aile dostu Tayyip Erdoğan kendisine rakip olmuş, kendi önünü kesmek isteyen statüko bloğu tarafından istimal edilmiş. Hem de Erdoğan’ın kariyerinin şekillenmesinde İhsanoğlu önemli katkılar yapmış, belli makamlara gelmesi için bütün imkanlarını seferber etmiş! İhsanoğlu da bu kadar fedakarlıklarına, samimiyet ve yakınlığına rağmen Erdoğan’ın önüne çıkarılmasına çok içerlemiş... Pes doğrusu... Şaşkınlığın bu kadarına ancak pes denir. İhsanoğlu ailesinin Erdoğan ailesine sitemkar olması oldukça ironik bir durum.
Eğer ailece görüştüğünüz ve minnet duygusu içinde olduğunuz birisine karşı onun tüm muhaliflerince desteklenen bir girişimin parçası oluyorsanız, öncelikle sizin ‘ben nasıl bir oyuna geldim’ demeniz gerekir. Bu gerçekten şaşılacak bir durumdur.
İmkanlar değil adaylar zayıf
Her konuşmasına adeta ağlayarak başlayan, sürekli dert yanan, girdiği seçimi şaibeli göstermeye çalışan bir kişiden ne beklenebilir? Kaybetme psikolojisine sahip olan ve kampanyasını mazeret üretme üzerine kuran bir anlayış nasıl başarılı olabilir?
Başbakan Erdoğan gibi arkasında büyük bir siyasi hareketin desteği olan, 12 yıllık birikimiyle ve rakiplerince bile gerçekleştirilebilir bulunan vizyonuyla fark oluşturan güçlü bir siyasi isim doğal olarak avantajlıdır. Bu avantaj devlet imkanlarından değil siyasi müktesebattan gelir. 13 partinin ortak adayı, tek partinin adayına karşı ağlama seansları yapıyorsa ortada komik bir durum vardır.
Fırsat eşitliği meselesi, seçime gölge düşürmek ve Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını tartışmalı hale getirmek için özellikle köpürtülüyor.
Ortada fırsat veya imkan eşitliği sorunundan çok adaylar arasında bir müktesebat ve siyasi ağırlık sorunu var. Eğer 40 yıllık başarılı bir siyasetçinin karşısına konuşurken uyuklayan/uyutan bir kişiyi çıkarırsanız, hangi mazereti üretirseniz üretin durumu telafi edemezsiniz.
Kumpasçıların hazin hali
Tutuklanan bir polis şefi, “Devletin yasal hiyerarşisini örgüt ilişkisi saydılar” demiş... Paralel yapının Erdoğan ve hükümeti için yaptığı tam da budur...
Devlet, hükümet veya parti ilişkisinden doğan görevlerin ve iletişimin bir örgüt ağı gibi sunulması Erdoğan’a yöneltilen suçlamaların en saçma tarafıdır. Bir özel kalem müdürü, basın veya siyaset danışmanı yaptığı devlet veya siyaset işleri sebebiyle örgütsel bağ kategorisine sokuluyorsa ortada bir hukuk katliamı vardır.
Son dönemde çokça yapılan bu izansızlıktan bugün birilerinin dert yanması ve halihazır durumu buna benzetmesi hiç inandırıcı olmuyor. Uzun zamandır tartışma konusu olan da budur. Bir yapı, kendi amaç ve hedefleri için devlet gücünü kullanmakta ve siyasi operasyonlar yapmaktadır. Bugünkü durumu bu şekilde yorumlamak ancak ‘yansıtma’ olarak görülebilir.