Eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı, gözaltındaki polis ailelerine destek vermek amacıyla Emniyet Müdürlüğü önünde yaptığı açıklamada, gözaltına alınan polislerin hedef haline getirildiğini söyledi
Yakup Saygılı gazetecilere yaptığı açıklamada, şunları söyledi: “Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde icra edilmiştir. Dosyaya baktığımızda, savcının hiçbir delil toplama girişimi olmadığı görülmektedir. Savcı delil toplamayacaksa eğer, emniyet müfettişleri de aylar öncesinden bu raporlarını vermişlerse eğer, bu operasyonun şimdi olması gerekir miydi? Bir ay sonra da hiçbir şey olmazdı. Gördüğünüz gibi hiç kimse kaçmamış. Herkes evinde bekliyor. Hatta 17 Aralık'tan sonra hakkımızda onlarca soruşturma açılmıştır. Bir kısmını biliyorsunuz. Paylaşmıştık basınla. Bir tanesi de gizliliğin ihlali.
Operasyon gizliyken basın nasıl biliyordu?
Yani yapılan operasyondaki gizliliğin ihlali konusu. Bu operasyon gerçekleştiği gece saat 02.00 gibi bazı insanlar gözaltına alındı. Ben de şahit oldum bunların bir kısmına. Aynı operasyonda korunan bir polis lojmanının içerisinde saat 01.00'de siz basın mensuplarımız vardı. Şimdi bu operasyonu ben bilmezken, birçok emniyet mensubu bilmezken, siz değerli basın mensupları nereden biliyordunuz? Bir gizlilik ihlal ediliyorsa, bu gizlilik sadece bizim tarafımızdan mı ihlal edilmiştir? Adeta burada gözaltına alınan, daha önce çalıştığım mesai arkadaşlarım hedef haline getirilmiştir. Bunun mutlaka bir vebali vardır. Hukuki de bir karşılığı vardır. Sanırım hukuki soruşturma neticesinde bazı şeyler ortaya çıkacaktır. Eminim ki şu an mağdur ve müşteki durumdaki, sizin şüpheli diye adlandırdığınız ama bana göre mağdur olmuş, müşteki olacak insanların da konuyla ilgili şikayetleri de olacaktır. Konunun iki tarafını da adil şekilde dinleyerek ortaya konulması gerekir. Ama bu süreçte bunun mümkün olabileceğine ihtimal vermiyorum.
'Karalama dediğimiz şeylerle insanlar gözaltına alındı'
Yakup Saygılı, halen emniyet mensubu olmadığını, 2 ay kadar önce Emniyet ile ilişiğinin kesildiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Avukat marifetiyle ben de konuya müdahilim. Müdahil olabileceğim düşüncesiyle bazı şeyleri sorabiliyorum. Sorup öğrenebildiğim kadarıyla da, savcılığın ekstradan, kendiliğinden talimat vererek, kolluğa talimat vererek delil toplama girişimi olmamıştır. Sadece Emniyet müfettişlerinin yazmış olduğu raporlar esas alınmıştır soruşturmada. Bunlar delil olarak ortaya konulmuş. Tabii ki savcılık bizim bilemeyeceğimiz, belki de avukatımın da göremeyeceği veya görmesine müsaade edilmeyecek bazı şeyleri biliyor olabilir. Ancak konunun başından beri, 8 aydır şikayetçi olduğumuz Emniyet müfettişlerinin hiçbirinin hukukçu olmaması, hukukçu olmayan insanların yazdığı karalamalarla insanların mesleklerinden ihraç ediliyor olmasıydı. Temel şikayetimiz buydu zaten. Şimdi görüyoruz ki, bu temel şikayet adliyeye sıçramıştır. Ve yazdıkları, o karalama dediğim -onlara rapor denemez- karalama dediğimiz şeylerle insanlar gözaltına alındı. Bunun bir yerde durması gerektiğini düşünüyorum. En azından yazılan şeylerin hukukçular tarafından yazılması, incelenmesi veya onaylanması gerekir.
Yemek sorunu
Gözaltı koşulları sorulan Saygılı, “Yemeklerle ilgili bazı sorunlar olduğunu duyuyorum. İnancı veya kültürel değerleri gereği oruç tutan arkadaşlarımız vardır muhakkak içinde. Onların da bu hassasiyetine saygı gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum. Seçilecek olan iftar veya sahur, kahvaltı veya öğle yemeği mönülerinin buna göre seçilmesi gerekir. Kimse 5 yıldızlı otelden orijinal yemek beklemiyor. Ama biraz daha saygı gösterilmesi gerekir, çünkü bunun telafisi yok. Eğer yiyemeyecekleri bir yemek gelmişse, bununla ilgili belki kişilerin dışarıdan kendilerinin veya avukatlarının masrafı karşılaması karşılığında yemek getirtmelerinin önü açılması gerekir diye düşünüyorum. Evet böyle bir problem var. Dışarıdan yemekler alınamıyor içeri" dedi.
'Davetlere icabet etmiş insanlara kelepçe takılmaması gerektiğini düşünüyorum'
Polislere kelepçe takılmasını nasıl değerlendirdiği sorulan Yakup Saygılı, şunları söyledi:
“Kelepçe adli kolluğa verilmiş bir yetki ve görevdir aynı zamanda. Ama bunun kimlere uygulanacağı, kimlere kelepçe takılacağı, kelepçenin nasıl takılacağıyla ilgili bilinen spesifik mevzuat bulunmamaktadır. Bu adli kolluğun, yılların getirmiş olduğu tecrübesiyle ortaya koyabileceği bir şeydir. Böyle bir durumda hiçkimse hiçbir yere kaçmazken, telefonla aranan herkes kendisi davete icabet edip Emniyet birimlerine ifade vermeye, gözaltına alınacağını bile bile gidiyor olmasına rağmen bu kişilere kelepçe uygulaması... Ben 19 yıl görev yaptım. 8 yıl da kolejde yatılı olarak, üniformalı olarak okudum. Böyle bir olaya şahit olmadım. 2014 Türkiye'sinde de olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu bir meslektaşın bir diğer meslektaşa yapmış olduğu şey vesilesiyle, böyle olmamalıdır demiyorum. Bu yanlış, doğru demiyorum. Benim söylemek istediğim şu: Neyle suçlandığı belli olan, kaçma ihtimali neredeyse sıfır olan, yapılmış bütün davetlere icabet etmiş insanlara kelepçe takılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bu eğer bir öç alma, bir meslektaşın kamuoyu önünde rencide etme girişimi olarak değerlendiriliyorsa o zaman buna burada yapılacak yorum yok."