*Dr. Ozan Bingöl
Kişi başına düşen milli gelirde Cumhuriyet tarihinde bir ilk? cümlesini meraklı gözlerle okuduğunuzun farkındayım. Kişi başına düşen gelirde tüm Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanmamış olan konuya aşağıda verilerle ayrıntılı olarak yer verdim. Ama öncesinde kısa ve özet bir şekilde kişi başına GSYH kavramı hatırlayalım.
Kişi başına GSYH nedir?
Kişi başına gayrisafi yurt içi hasıla (GSYH) verileri genel anlamda ülke bireylerinin zenginleşme bazen de fakirleşme durumunu ortaya koymak için sıklıkla kullanılır. Kişi başına GSYH terimi yerine sadece "Kişi başına gelir" veya "kişi başına düşen milli gelir" kavramları da kullanılmaktadır. Bu yazıda hangi kavramı kullanırsak kullanalım, kastımız teknik tabiri ile "kişi başına GSYH"dır.
Kişi başına gelir; ilgili yıl GSYH'sın ilgili yıl ortası nüfusuna bölümü ile bulunur. Kişi başına düşen geliri cari fiyatlarla, sabit fiyatlarla, veya farklı para birimleri üzerinden hesaplamak mümkündür.
TÜİK verilerine göre Türkiye'nin 2020 yıl GSYH'sını yıl ortası nüfus olan 83.385 bine böldüğünüzde karşınıza çıkan rakam 2020 yılının kişi başına gelirdir. Örneğin kişi başına gelir 2020 yılı için 8.597 dolardır. Bu rakam ortalama bir rakamdır. Toplumdaki gelir bölüşümü adaletsizliğine göre alt gelir grupları ile üst gelir grupları için kişi başına düşen GSYH rakamı farklılaşır. Bu farklılaşmanın büyüklüğü gelir bölüşümündeki adaletsizliğin göstergesidir.
Arka arkaya 7 yıl düşen kişi başına gelir Cumhuriyet tarihinde ilk kez gerçekleşti
1923 yılından günümüze geçen dönemde kişi başına gelirde yıllar itibariyle düşüş ve yükselişler yaşanmıştır. Bu normal bir durumdur. Gerek ülke içindeki sorunlar, gerekse küresel konjonktür bu düşüşte etkili olmuştur. Aşağıdaki tabloda 1923'ten günümüze cari fiyatlarla dolar bazında kişi başına GSYH verilerine yer verdim. Rakamlar TÜİK'in sitesinden alınmıştır. Devletin resmi verileri söz konusudur. Kişi başına gelirde düşüşün yaşandığı yıllardaki oranlar kırmızıya boyanmak suretiyle hangi yıllarda kişi başına gelir düşüşü yaşandığı daha görünür hale getirilmiştir.
Tablo: 1923-2020 Kişi Başına GSYH (ABD Doları)
Yukarıdaki tabloya göre Türkiye'de kişi başına gelirde düşüşün yaşandığı pek çok yıl var. Ancak, pek çok durumda yüksek düşüşlerin ardından yüksek artışların olduğu ve düşüşlerin önemli ölçüde takip eden yıllarda telafi edildiği ve genel trendin yukarı yönlü olduğu görülmektedir.
Cumhuriyet tarihi boyunca arka arkaya yedi yıl boyunca kişi başına GSYH'nın düştüğü tek dönem 2014-2021 yıllarını kapsayan yedi yıllık dönem olmuştur. Daha önce sadece ikinci dünya savaşı yıllarında arka arkaya dört yıllık bir kişi başına gelir düşüşü yaşanmıştır. Dünya ekonomik buhran dönemi, 1980 darbesi dönemlerinde bile kişi başına gelir düşüşleri en çok arka arkaya üç yıl sürmüştür.
Grafik: 1961-2020 dönemi kişi başına düşen GSYH'nın gelişimi
Yukarıdaki verilere göre Türkiye'de 2014-2020 yıllarını kapsayan yedi yıllık dönemde kişi başına GSYH rakamında sürekli bir düşüş yaşaması dikkate değer bir durumdur. Yedi yıl boyunca sürekli olarak fakirleştik. Bir nevi fakirleşme döngüsüne, başka bir ifade ile kalıcı ve artan bir fakirleşme sürecine girdik.
Kişi başına gelir düşerken porsiyonu büyüyenler ve küçülenler
Siyasetin insan için olması gerektiği düsturu ile sürekli fakirleşme kabul edilemez bir durumdur. Düşen kişi başına GSYH ile genel ve ortalama anlamda sürekli fakirleşirken, küçülen gelir pastasından herkesin porsiyonu aynı oranda küçülmemektedir. Özellikle dar gelirlinin porsiyonları pastadaki genel küçülmenin de üzerinde gerçekleşmektedir. Bazıları ise pasta küçülmesine rağmen kendi porsiyonunu büyütebilmiştir. Aşağıda yer verdiğim, gelirin yüzde yirmilik dilimler itibariyle dağılım verileri bu durumu açıkça ortaya koymaktadır.
Son dönemde genel anlamda ve sürekli derinleşen fakirleşmenin, küçülen milli gelir pastasına rağmen bazılarının porsiyonlarını büyütebilmesinin ve zaten küçü(cü)k porsiyona sahip dar gelirlinin porsiyonunu daha küçültülmek zorunda kalınmasının nedenlerinin ciddi bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Yanlış politikaların gözden geçirilmesi, dillere pelesenk olan "YAPISAL REFORMLARI"ın inandırıcı bir şekilde hayata geçirilmesi ihtiyacı vardır. Bu kapsamda önümüzdeki en büyük handikap ise Einstein'ın "Hiçbir sorun onu yaratan bilinç seviyesiyle çözülemez" sözündeki büyük tespitte yatıyor.
*Bu yazı Ozan Bingöl'ün kişisel blogundan alınmıştır