Vergi uzmanı Ozan Bingöl, "Vatandaş olarak adını hiç duymadığımız, varlığından haberdar bile olmadığımız pek çok kanuna göre vergi, harç, fon, ceza, zam ve pek çok farklı adla ödemeyi Merkezi Yönetim Bütçesi’ne (MYB) yapıyoruz" dedi. Ozan Bingöl Cumhuriyet'ten Şehriban Kıraç'a yaptığı açıklamalarda, vatandaşların ödediği her 100 lira verginin yüzde 18'inin faize gittiğini, böyle giderse 2023’te ödeyeceğimiz her 100 lira verginin 20 lirasının faiz olarak bütçeden çıkacağını açıkladı.
Bingöl, enflasyonun, sabit ücretli ve dar gelirli için bir kâbus olduğunu, her dakika fakirleştirdiğini, bu anlamda enflasyonun, temsilsiz ve adaletsiz bir vergi olduğunu söyledi.
Bingöl ayrıca “2022 yılında, yüksek oranlı yeniden değerleme oranını 25 kuruşluk poşetteki artışla da hissedeceğiz” dedi.
Bütçe ile ilgili öngörüleriniz nelerdir? Bütçe açıkları nereye gidiyor?
Bu yılın bütçesinin ilk sekiz ayı verileri yayımlandı. Verilere aylık olarak bakmak yanıltıcı olabilir.
Örneğin, 2006-2017 döneminde 319 milyar TL bütçe açığı vermişken, 2017-2020 döneminde yani üç yılda 373 milyar TL bütçe açığı söz konusu. 2021 yılı bütçe açık hedefi 245 milyar TL. En son yayımlanan 2022-2024 dönemini kapsayan orta vadeli program tahminlerine göre de bütçe açıklarının gelecek yıllarda da artarak devam edeceği görülüyor.
Bu veriler mali disiplinin, özellikle son 3-4 yıllık dönemde tamamen bozulduğunu gösteriyor. Bozulan disiplin bize daha fazla faiz yükü, yüksek enflasyon ve faiz oranı olarak dönüyor. Sadece kamu yatırımlarının azalması, altyapının kötüleşmesi anlamına geliyor. Özetle, öngörülü, planlı, perspektifli, vizyonlu bir bütçemiz yok. Günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Peki, vergilerde ne durumdayız?
Vatandaş kendisine düşen görevi fazlasıyla yapıyor. 2020’de yaşanan pandemi koşullarına ve ekonomik zorluklara rağmen halkımız bütçe hedefinin yüzde 6.2 üzerinde 833 milyar 250 milyon lira vergi ödedi.
2021 bütçesine göre vergi gelir tahsilat hedefi 922 milyar 744 milyon liradır. Bir önceki yılın bütçe hedefinin yüzde 17.6 üzerinde bir vergi hedefi öngörülmüştür.
Vergi sistemimizdeki sorun toplam vergi gelirlerinin ötesindedir. Toplam vergi gelirlerinin yüzde 65-70’inin dolaylı vergilerden oluştuğu, harcamalar üzerinden alınan, adaletsiz, dar gelirlinin üzerine binmiş bir vergi sistemi kabul edilebilir değildir.
Toplam vergi gelirlerinin yüzde 30-35’ini oluşturan dolaysız vergileri ise doğru düzgün takip ve tahsil bile edilemiyor. Neredeyse her yıl çıkarılan vergi afları, yapılandırma, vergi/matrah artırımı vergi tahsilat/tahakkuk oranları düşmektedir. 2003’te yüzde 92.5 olan tahsilat oranı 2020’de yüzde 80.1’e düşmüştür. İthalatta alınan KDV, ÖTV, BSMV ve kaynakta kesinti suretiyle alınan vergileri dışarıda tuttuğunuzda geriye kalan vergilerde bu oran inanılmaz ölçüde düşmektedir. Yüksek enflasyon ve faiz ortamında vatandaş, zaten af çıkar deyip vergisini ödememektedir. Vergiyi, yüksek faizle alacağı krediye göre daha uygun koşullu bir finansman aracı olarak görebilmektedir. Bu yüzden dürüst, vergisini düzenli ödeyen mükellef sayımız her geçen gün daha da azalıyor.
Asgari ücretli bir yurttaşın günlük ya da aylık vergi takvimi nedir, (mesela sabah kalkıp akşam yatağa girene kadar) kaç tür vergi ödüyor?
Sadece asgari ücretli olarak düşünmemek gerekir. Bakın içerisinde bulunduğumuz yıl, vatandaş olarak adını hiç duymadığımız, varlığından haberdar bile olmadığımız pek çok kanuna göre vergi, resim, harç, fon, devlet hakkı, katkı payı, ceza, zam, gecikme faizi, gecikme zammı ve pek çok farklı adda ödemeyi Merkezi Yönetim Bütçesi’ne yapıyoruz. Aldığımız her nefesle, attığımız ve atmadığımız her adımla vergi veya farklı adlarla pek çok ödeme yapıyoruz. Bu kapsamda 2021’de Merkezi Yönetim Bütçesi’ne 532 farklı düzenlemeye dayalı olarak 1 trilyon 82 milyar TL katkı yapacağız. Daha ne olsun...
“Halkın, enflasyondan dolayı uğradığı reel gelir kaybı da bir bakıma enflasyon vergisidir” diyorsunuz. Bu anlamda yurttaşın sırtındaki enflasyon vergisinin yükü nedir?
Enflasyon, sabit ücretli, dar gelirli için bir kâbustur. Alım gücü erir. Her gün, her saat, her dakika fakirleşir. Bu anlamda enflasyon, bir yönü ile başta ücret geliri elde edenler olmak üzere halkın bir kesimini yoksullaştıran, gelir dağılımını bozan, temsilsiz ve adaletsiz bir vergidir. Türkiye’de vergi yükü 1965 yılında GSYH’nin yüzde 10.6’sı iken 2018’de bu oran yüzde 24.4 olarak gerçekleşmiştir. 1965-2018 dönemindeki artış oranı yüzde 130.50 olmuştur. Aynı dönemde OECD ülkelerinin ortalama vergi yükü yüzde 24.9’dan yüzde 34.3’e yükselmiştir. Artış oranı ise yüzde 37.79 olarak gerçekleşmiştir. Vergi yükünün, toplumun dar bir kesiminin üzerinde kalması da bu kesimlerce “hissedilen vergi yükü”nün yüksek olmasına neden oluyor. Vatandaşlar açısından önemli olan “hesaplanan vergi yükü” değil, “hissedilen vergi yükü”dür...
Mart ayında yazdığınız bir makalede ödediğimiz her 100 liralık verginin 16 lirası faize gidiyor diyorsunuz. Geriye kalanı vatandaşa yol, su olarak geri dönüyor mu peki?
O tarihte en son 2020 verileri vardı elimizde ve ödediğimiz her 100 liranın 16 lirasının faize gittiğini görmüştük. Bugün itibarıyla elimizde 2021 ilk sekiz ay verisi var ve ne yazık ki artık ödediğimiz her 100 lira verginin yüzde 18’i faize gidiyor. Orta vadeli programa göre ise 2022 yılında ödeyeceğimiz her yüz lira verginin yüzde 19.7’si, 2023’te ise yüzde 20.7’si faize gidecek. Daha basit bir anlatımla, ödediğimiz her 100 lira verginin 20 lirası faiz olarak bütçeden çıkacak.