Gastronomi yazarı Vedat Milor, piyasada bulunan kabak aşılı, hibrit tohumlu karpuzları yemek yerine 'gerçek karpuz' bulmanın yollarını anlattı. Yerel tohumlar ve biyolojik çeşitliliği kaybetmemek gerektiğini vurgulayan Milor, "Efsane lezzetlerimizden vazgeçmemek. Bunları üreten küçük-orta ölçekli işletmeleri desteklemek. Eğer sadece sertifikalı ürünlere destek verilecekse verimi düşük ama besin değeri yüksek tohumlara öncelik vermek. Bu da yerli atalık tohumlara öncelik vermek demek oluyor" dedi.
Millor, "Kabak gibi olmayan ‘gerçek karpuz’a nasıl ulaşırız?" başlıklı yazısında meyve ve sebzelerin uluslararası şirketlerden alınan tarım ilaçları ve suni gübrelerle tadını kaybettiğini aktardı. Meyve ve sebzelerin gerçek tadına ulaşmak için yerli tohuma öncelik verilmesi gerektiğini söyleyen Milor'un yazısından ilgili bölüm şöyle:
"Tohum açısından dışa bağımlıyız. 750 milyon dolarlık tohum pazarının yüzde 70’i yabancılara ait. Bağımlılık patates ve mısırda yüzde 95, sebzede yüzde 75. Tahılda düşük; yüzde 5. Elbette yurtdışından ithal hibrit tohum kullanmak için büyük baskı var. Sadece bize değil, her ülkeye yapılıyor bu baskı.
Karşı koymanın en etkin yolu Diyarbakır karpuzu, Bursa şeftalisi, Malatya ve Iğdır kayısısı, İspir ve Çandır fasulyesi, Kastamonu siyez buğdayı, Urla börülcesi, Birecik patlıcanı, deli bezelye, pembe domates ve daha birçok efsane lezzetlerimizden vazgeçmemek. Bunları üreten küçük-orta ölçekli işletmeleri desteklemek. Eğer sadece sertifikalı ürünlere destek verilecekse verimi düşük ama besin değeri yüksek tohumlara öncelik vermek. Bu da yerli atalık tohumlara öncelik vermek demek oluyor."
Yazının tamamı için tıklayınız.