Gündem

Van Belediyesinden kaçak kata izin

Sedat Ergin, Van'da meydana gelen depremde yıkılan binalarda sorumluluğun belediylerde de bulunduğunu söyledi.

28 Ekim 2011 03:00

T24 - Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, Van'da meydana gelen depremde yıkılan binalarda sorumluluğun belediyelerde de bulunduğunu söyledi. 


Sedat Ergin'in Hürriyet'te "Belediyelerin deprem kayıplarındaki sorumluluğu" başlığıyla yayımlanan (28 Ekim 2011) yazısı şöyle:


Belediyelerin deprem kayıplarındaki sorumluluğu


Van depreminin neden olduğu ölümlerin gerisindeki ihmal ve kusurları büyüteç altına yatırırken, yerel yönetimlerin işleyişiyle ilgili sorunların altını muhakkak çizmemiz gerekiyor.


Hemen baştan belirtelim, Türkiye’de özellikle taşradaki belediyelerin önemli bir bölümü imar faaliyetleriyle ilgili sorumluluklarını layıkıyla yerine getirmek konusunda büyük bir zafiyet içinde bulunuyor.


Burada sorunun bir boyutunda belediyelerin bu denetimi yapabilecek yeterlilik ve donanıma sahip olmamaları geliyor. İkinci boyutunda ise kural ihlallerini, kuralların eğilip bükülmesini olağan gören bir zihniyetin yerel yönetimlere hâkim olması meselesi var.



Kadroların yetersizliği


Kadro sorunuyla başlayalım. Van Mimarlar Odası Başkanı Şehabettin Öztürk, sorunu en çıplak haliyle şöyle anlatıyor: “Bundan iki ay öncesine kadar Van Belediyesi’nin İmar Müdürlüğü’nün başında bulunan arkadaşımız iki yıllık okul mezunu bir teknikerdi. Ancak son iki aydır bir mimar yürütüyor bu görevi.”


Öztürk’ün başında bulunduğu Van’daki oda, Hakkari, Muş, Bitlis, Iğdır, Ardahan, Erzurum, Kars ve Ağrı’yı da içine alan toplam 9 ilden sorumlu. Bu bölgede il, ilçe ve belde düzeyinde 149 belediye var. Öztürk, imar müdürlüklerinde mimar bulunmayan pek çok belediye bulunduğunu anlatırken, şunu ekliyor:


“Bölgemizde gittiğimiz bazı belediyelerde mimar olduğumuzu duyunca ‘Siz ne iş yaparsınız?’ diye soran belediye başkanlarıyla bile karşılaştım...”



Belediye meclislerinin sorumluluğu


Çok temel bir başka sorun, imar planlarında yapılan değişikliklerden kaynaklanıyor. Kentlerin yerleşim alanlarını ve bina yüksekliklerini düzenleyen bu planlar belediye meclislerinde sıkça değişikliğe uğruyor. Durumu Van örneği üzerinden şöyle açıklayabiliriz:


Van il merkezinin imar planı 1996’da yapıldığında kentin nüfusunun 2020 yılında 250 bin kişiye çıkacağı projeksiyonundan hareket edilmiş. Oysa 2011 yılı itibarıyla kentin nüfusu 400 bine ulaşmış durumda. Dolayısıyla mevcut imar planı nüfustaki patlamaya yanıt vermiyor.


Çözüm, sıkça imar planında tadilata gidilerek katsayısının artırılmasında bulunuyor. Öztürk, sorunu şöyle aktarıyor: “Van’ın imar planında konut alanlarında bina yüksekliği 5-6 katla sınırlıdır. Oysa kentte 8 katlı pek çok bina görebilirsiniz. Bunların hepsi belediye meclisinden imar planında tadilat yapılarak geçirilen kararların sonucudur.”


Burada düşündürücü olan, belediye meclislerinde bu değişiklikler için el kaldıran seçilmiş üyelerin sıkça bilimsel gerekliliklere aykırı davranarak bu kararlara onay veriyor olmalarıdır. 



İki önemli sonuç


Mimarlar Odası, sakıncalı gördüğü değişikliklere sıkça itiraz ediyor, hatta bölge idare mahkemelerinde dava açıyor. Öztürk, verdiği çarpıcı bir örnekte, Van’da imar planına aykırı olarak fazladan iki kat çıkmasına izni verilen ticari amaçlı bir inşaatla ilgili meclis kararına mahkemede itiraz ettiklerini anlattıktan sonra “Bundan altı ay önce mahkemeyi kazandık. Ancak belediye kararımızı uygulamıyor” diye konuşuyor.


Buraya kadar aktardıklarımızdan bir dizi sonuç çıkartabiliriz. Bunlardan birincisi, belediyelerin teknik yeterliliklerinin kuvvetlendirilmesi yolunda bir ihtiyacın bulunmasıdır.


İkincisi, pek çok belediyenin imar planlarının ciddi bir şekilde revizyondan geçirilmesi gereğidir. Ayrıca, özellikle deprem riski yüksek bölgelerde belediye meclislerinde imar planlarında yapılan değişikliklerin daha sıkı ve bilimsel uygunluk gözeten kurallara bağlanması yararlı olacaktır.



Ya göz yumma kültürü?


Tabii, yaptırıma bağlanması gereken sorunlu bir alan daha var. Bu, dünkü yazımızda değindiğimiz gibi belediyelerimizin çoğuna hâkim olan kaçak yapılaşmaya göz yumma kültürüdür.


Örneğin, nüfusu 80 bine yaklaşan ve 400’ün üzerinde insan ölümüyle son depremde en büyük kaybı veren Erciş’te iskan ruhsatı, yani oturma izni olan bina sayısı 500’dür. Mimarlar Odası’nın tahminlerine göre, kalan 2 bin dolayında binanın ruhsatı yoktur; muhtemelen çoğunun mimari planı, inşaat izni de yoktur...


Bu binalar bir gecede uzaylılar tarafından gökyüzünden indirilmemiştir. Küçük yerleşim merkezlerindeki yapılaşma faaliyetlerinin belediyelerin dikkatinden kaçmaması mümkün değildir.
Geçen 12 Haziran genel seçiminde AK Parti’den ikinci sırada Van milletvekili seçilmeden önce tam 7 yıl süreyle Erciş Belediye Başkanlığı görevinde bulunan Fatih Çiftçi’nin bütün bu konuların kendi dönemini ilgilendiren bölümü hakkında herhalde Türk kamuoyuna vermek isteyeceği bir izahat olacaktır.