Gündem

Uzmanlar dış politikadaki sıcak yazı yorumladı: "Ankara'nın 'riskli' yalnızlığı"

Gürcan, Lüle ve Yetkin gündemi T24'e değerlendirdi

16 Temmuz 2019 13:07

T24 | Metin Kaan Kurtuluş

Türkiye, diplomasi alanında yine zorlu bir sürecin eşiğinde. ABD ile yaşanan S-400 gerilimi ve Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetleri nedeniyle yaşanan krize AB’nin de dahil olması Türkiye’nin tüm tarihsel müttefikleri ile ilişkilerinde yaşadığı sıkıntıların başka bir boyuta sıçramasının işaretleri olarak değerlendiriliyor.

Güvenlik analisti Metin Gürcan, gazeteci-yazar Murat Yetkin ve gazeteci Zeynel Lüle, aylardır sürmesine rağmen geçen hafta patlama noktasına gelen iki krizi T24’e değerlendirdi.

Metin Gürcan, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İsrail, Mısır, Lübnan ve Ürdün’den oluşan bir blok olduğunu ve bu bloğun Fransa ile İtalya’nın desteğiyle Doğu Akdeniz Gaz Forumu (DGAF) şeklinde isminin konduğunu ifade etti. Gürcan, Ankara’nın bu bloğa karşı “riskli bir yalnızlık” içinde olduğu değerlendirmesinde bulundu.  

Gürcan ayrıca ekonomik kriz içinde olsalar da AB üyesi olan Yunanistan ile Güney Kıbrıs’ın lobicilik konusunda çok başarılı olduklarını vurguladı. Güvenlik analisti iki ülkenin lobicilik konusundaki başarıları sayesinde AB ülkelerini kendi tezlerine çok iyi inandırabildiklerini söyledi.  AB’ye Türkiye’ye yaptırım çağrısı da ilk olarak bu iki ülkeden gelmişti.

"Güney Kıbrıs’ın hava ve denizde Türkiye’ye kafa tutabilecek bir askeri kabiliyeti yok"

Gürcan, Kıbrıs’taki jeopolitik durum ile ilgili ise şunları söyledi:

“Ne yazık ki Kıbrıs’ın kuzeyinde çok gaz potansiyeli yok, genelde adanın güneyinde, güneybatısında bu rezervler toplanıyor. Durum böyle olunca bizim için bir coğrafi dezavantaj da oluşuyor.”

Doğu Akdeniz’deki krizin bir askeri çatışmaya dönüşmeyeceğini düşündüğünü belirten Gürcan, GKRY’nin bir donanması olmamasına dikkat çekti. “Güney Kıbrıs’ın hava ve denizde Türkiye’ye kafa tutabilecek bir askeri kabiliyeti yok” diyen Gürcan, bu durumda GKRY’nin tek seçeneğinin Yunanistan, Mısır ve İsrail’e “güvenmek zorunda” olduğunu belirtti.

T24 yazarı Zeynel Lüle, AB’nin yaptırımlar konusunda kademeli bir yaklaşım sergileme niyetinde olduğunu aktardı.

Gazeteci-yazar Murat Yetkin ise olası AB yaptırımları ile ilgili olarak, “Kıbrıs etrafındaki gaz ve petrol arama faaliyeti nedeniyle yaşanan gerilimin bir ölçüde Türkiye’yi bir kaç yönden sıkıştırma gayretiyle tırmandırıldığını düşünüyorum. AB yaptırımları şu aşamada daha çok psikolojik baskı amaçlı geliyor bana. Türkiye’nin Akdeniz’deki haklarını koruması çerçevesinde de bakmak lazım konuya” dedi.

Türkiye’nin S-400 alımı konusundaki en büyük tartışmalardan biri Türkiye’nin bir NATO ülkesi olması ve savunmasının çoğunlukla NATO üretimi araçlardan oluşmasıydı. NATO ve ABD, S-400 alımının diğer savunma sistemleriyle uyumsuz olabileceğini hatta bir tehdit oluşturabileceğini savundu.

NATO’dan S-400 teslimatının başlamasından bu yana sert veya ılımlı bir resmi açıklama gelmedi. Çeşitli ABD basın organlarına konuşan, ismi paylaşılmayan bir NATO yetkilisi “Endişe duyduklarını” ifade etse de üye ülkelerin istedikleri savunma sistemini almakta serbest olduklarını söyledi.

"NATO'da mevcut paradigma çökmekte"

Birçok siyasetçi, analist ve gazeteci Türkiye’nin baskılara rağmen S-400’leri almasını “NATO prangalarından kurtulmak olduğu” değerlendirmesinde bulundu.

Gürcan, yakın zamana kadar “Türkiye NATO’nun kanat ülkesi olarak Doğu Akdeniz’in güvenliğinden doğrudan sorumlu” görüldüğünü ancak bu paradigmanın artık çökmekte olduğu değerlendirmesinde bulundu.

“Türk savaş gemileri Doğu Akdeniz’de NATO bayrağını gösteriyordu, seyirlere çıkıyorlardı, devriye, keşif ve eğitim görevleri icra ediyorlardı. Hala bu görevler icra ediliyor ancak ne kadar sürecek tartışılır” diyen güvenlik analisti, “S-400 Doğu Akdeniz’e yerleştirilirse bu durum daha da perçinlenecek” diye konuştu.

Gazeteci-yazar Murat Yetkin, “S-400 teslimatının başlaması ABD açısından ciddi bir itibar kaybıdır” yorumunda bulundu. Türkiye’nin S-400 alımının ABD’den  “özerkleşmek” isteyen diğer müttefiklere “demek ki kafa tutulabiliyormuş” örneği olduğunu savunan Yetkin, bu ülkelerin arasında NATO müttefiklerinin bile olabileceğini savundu.

ABD ve NATO’dan özerkleşmek S-400 krizi sürecinde hem iktidar hem de muhalefet tarafından sıkça vurgulandı. Hava savunma sistemi ihtiyacının ötesinde bir sembol haline de getirilen S-400, bazı basın organları tarafından bir zafer olarak nitelendirildi.

"NATO, ‘Erdoğanofobia’ mantığıyla uzak duruyor"

Metin Gürcan T24’e NATO ile ilgili yaptığı değerlendirmede, “NATO’yu ben 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana eleştiriyorum. NATO çok kötü bir sınav veriyor. Gerçeklere baktığımızda 15 Temmuz Türk güvenlik bloku için önemli bir kurumsal şok. NATO, ‘Erdoğanofobia’ mantığıyla uzak duruyor, yanlış. Ankara’ya NATO nezdinde ilk önemli ziyaret 8 ay sonra olmuştu. Genel sekreter yardımcılarından birisi geldi. Sonrasında NATO’da görevlendirilen, darbeyle ilişkisi olduğu iddiasıyla haklarında tutuklama veya arama kararı çıkartılan subayları koruması, himaye etmesi ve kadrolarda görevlendirmeye devam etmesi, bir şekilde Türkiye’ye sırtını dönemesi NATO ile Türkiye arasında önemli bir güvenlik bunalımına sebep oldu. Bu güvenlik bunalımı sadece AK Parti’yle siyasetle açıklanacak bir şey değil. NATO, Türkiye’yi yeterince anlamak istemedi ve çok büyük iletişim kazalarına imza attı bu süreç içerisinde. Norveç’teki tatbikatı hatırlayın. Türkiye’ye olması gereken hassas muameleyi yapmadı. Kamu diplomasisini çok ihmal etti. Şu anda da bunun bedelini ödüyor. Türkiye’de NATO’nun düşen itibarı her kamuoyu araştırmasında görülüyor. Batı savunma bloğuna genel olarak artan eleştirileri biliyoruz. Bu açıdan çuvaldızı ilk olarak bir NATO’ya batırmamız lazım” dedi.

Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin jeo-ekonomik, NATO’nun ise jeostratejik “çapası” olduğunu söyleyen Gürcan, bu iki kurumun Türkiye’yi Batı’ya bağladığını ifade etti. “Küresel ve bölgesel dinamiklere baktığımızda uluslararası ortamı bir denize benzetirsek çok ciddi fırtınalı havalar var” diyen Gürcan, “Fırtınalı ortamda gidecek bir istikametiniz yoksa çok farklı yerlere savrulabilirisiniz. Tamam bu çapaların boylarını biraz uzatalım, daha otonom, daha bağımsız olabilsin Türkiye örnek olarak S-400’lerde, Rusya ile olan güvenlik ve enerji işbirliğinde. Çapanın uzunluğunu arttırabiliriz daha rahat hareket etmek için, zaten buna gidiyor iş” benzetmesinde bulundu. Tecrübeli güvenlik uzmanı, “O çapanın komple atılması ve kopması bana biraz riskli gibi geliyor” diye konuştu.

Gürcan, Türkiye’nin dış politikada “oyun bozucu değil, oyun kurucu aktör olması gerektiğini” de belirtti ve ekledi; “Bunun için de Türkiye’nin mezhep üstü, etnik üstü demokratik ve insan haklarına saygılı, prensiplere dayanan, ilkelere dayanan belli  ideolojik ajandaları olmayan, bagajları olmayan bir dış politika yapımına yönelmesi gerekiyor”.

Murat Yetkin, ABD’nin Türkiye’ye uygulayacağı konuşulan yaptırımlarla ilgili değerlendirmesinde,  “ABD, eğer hala akılcı davranıyorsa, bu yaptırımların Türkiye’yi Rusya’ya daha da yaklaştırmayacak dozda olmasına dikkat edecektir” ifadelerini kullandı.

Lüle: Bir anlamda ABD, Türkiye’ye karşı oluşan ittifakın bekçiliğini yapacak

Lüle ise ABD ile ilgili yorumlarında geçen haftalarda yaşanan sürece dikkati çekti. Lüle, “ABD daha önce Senato’nun Dışişleri Komisyonu’nda Türkiye’yi hedefleyen ve karşısındaki ittifak halinde olan ülkeleri destekleyen bir dizi karar almıştı” dedi ve bu kararları şöyle listeledi:

"-ABD, İsrail, Yunanistan ve G. Kıbrıs arasında enerji işbirliğini kolaylaştırmak için ‘ABD-Doğu Akdeniz Enerji Merkezi’ kurma kararı aldı.

-1987’den beri ABD’nin Güney Kıbrıs’a uyguladığı silah ambargosunu kaldırma kararı aldı.

-Yunanistan’a askeri yardım ve eğitim için 5 milyon dolar, Güney Kıbrıs’a ise askeri eğitim için 2 milyon dolar mali destek yapma kararı aldı. 

-Doğu Akdeniz'de, Yunanistan, İsrail ve G.Kıbrıs ile ulusal güvenlik çıkarlarına uygun güçlü ve genişleyen bir ilişki ağı oluşturacak. 

-Bu ülkeler arasında var olan enerji ile ilgili işbirliğinin derinleştirilmesi için de her türlü önlem ve çalışma yapılacak. 

-Bu ülkelerin Doğu Akdeniz’de güvenliğini sağlamak için askeri ve siyasi destek verecek. Türkiye’ye karşı bu ülkelerin korunması görevini üstlenecek.

-Bir anlamda ABD, Türkiye’ye karşı oluşan ittifakın bekçiliğini yapacak. "

Lüle ayrıca, “ABD’nin CAATSA’yı Türkiye’ye uygulaması halinde, ülkeden mal ve hizmet ithal etmesiyle ilgili teminat, sigorta, kredinin uzatılması gibi işlemlerine onay verilmemesi gündeme gelebilir“  hatırlatmasında bulundu.

Türkiye’nin gelecekteki dış politikası, ekonomisini ve olası yeni krizleri bu kritik hafta belirleyecek.