Üniversite Hastaneleri Birliği (ÜHB), tıp fakültelerinin sorunlarını ele alan bir rapor hazırlayıp Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı'na sundu. Raporda Tam Gün Yasası'ndan bütçe eksikliğine kadar tıp fakültelerinin yaşadığı en büyük beş sorun ve çözümleri yer aldı.
Radikal gazetesinden İdris Emen'in haberine göre, Üniversite Hastaneleri Birliği'nin ortaya koyduğu 5 sorun ve çözümü şöyle:
1-Tam Gün Yasası’nda yapılan değişiklik sorunu: Tam Gün Yasası’nda yapılan değişik sonrasında Türkiye genelinde klinik branşlarda yüzde 24 öğretim üyesi kaybı yaşandı. Bu oran İstanbul Üniversitesi’nde bazı branşlarda yüzde 50’yi buluyor. Buna bağlı olarak Türkiye genelinde üniversite hastanelerinde yüzde 40 gelir kaybı oldu. Vatandaşların özellikle zor hastalıkların uzmanlarını ve çaresini sadece özel hastanelerde bulabilir hale gelmesi.
Çözüm: Görevlendirilecek öğretim üyelerinin kendi üniversitesinde hangi fonksiyon ve performansı yerine getireceği taahhüdünün zorunlu hale gelmesi. Üniversitelerden ayrılan öğretim üyelerine sözleşmeli çalışma imkânı sağlanması. Üniversite öğretim üyelerinin yönetim kurulunca görevlendirilerek döner sermaye üzerinden vakıf üniversitesi veya özel hastanelerde öğretim, araştırma ve hizmet amaçlı çalışabilmesi.
2- Hastalardan alınan öğretim üyesi katkı payının kaldırılması sorunu: Üniversite hastanelerinin nakit giderlerinin ortalama yüzde 15 azalması. Tam gün çalışan öğretim üyelerinin ciddi gelir kaybı. Öğretim üyesi-hasta arasındaki karşılıklı sahiplenme duygusunun ortadan kalkması.
Çözüm: Mesai dışı gelir kaybının telafisine yönelik ödemenin 2012 ve 2013 yılında ödenmemesi. Ayrıca bugüne kadar döner sermayeden ödenen denge tazminatı ve vergilerinin iadesi.
3-SGK tarafından ödenen Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatlarının son altı yıldır artırılmaması sorunu: Tıbbi malzeme fiyatı son beş yılda yüzde 56 artarken, SGK tarafından verilen SUT fiyatlarının son altı yılda hiç artmaması. Finansal dengelerin bozulması sonucu artan borçlanma ve satın alma maliyetinin yükselmesi.
Çözüm: Üniversite hastanelerinde, gereken hizmetlerde, gerekirse üst sınır belirlenip ödeme gücü olan hastalardan fiyat farkı alınmasıyla kaynak çeşitliliği oluşturulmasına yönelik düzenleme yapılması. Hizmet fiyatlarının üniversite hastaneleri için farklı bir değerlendirmeye tabi tutulması.
4- Üniversite hastanelerinin eğitim maliyeti: Üniversite hastanelerinde verilen eğitim hizmetlerinin döner sermaye gelirlerinden desteklenme zorunluluğu ile oluşan aşırı finansal yük sorunu.
Çözüm: Üniversite hastanelerine döner sermaye gelirlerinin en az yüzde 20’sinin devlet bütçesinden eğitim ödeneği olarak aktarılması.
5- Zarar eden döner sermaye işletmelerinde oluşan araştırma, yatırım ve insan kaynakları maliyetleri gibi diğer yükler sorunu: Zarar eden döner sermaye gelirlerinden ödenen üniversite hastaneleri araştırma, yatırma ve insan maliyetlerinin çok olması.
Çözüm: Araştırma, yatırım ve insan kaynaklarına yönelik üniversite harcamalarının döner sermaye değil devlet bütçesinden karşılanması. Bugüne kadar döner sermayeden ödenen denge tazminatı ve vergilerinin iade edilmesi.
6- Gider azaltıcı önlem olarak üç yıl önce önerilen ‘Üniversite Hastaneleri Birliği’ yapılanmasının bir türlü kurulamaması sorunu: Üniversite hastanelerinin ihtiyaç duydukları tıbbi malzemeleri ‘ölçek ekonomisi’ anlayışıyla toplu satın almak yerine normalden yüzde 25 daha pahalıya alması.
Çözüm: 2010 yılında önerilen, Almanya örneğinde olduğu gibi ortak ihale de yapılabilmesine yönelik, kamu tüzelkişiliğini haiz ‘Üniversite Hastaneleri Birliği’ yasal düzenlemesinin yapılması.
‘Ne kadar hizmet o kadar zarar’
Prof. Dr. Raşit Türkel (İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı): Tam Gün Yasası, SGK geri ödemeleri, derslik sorunu gibi sorunlar bu fakültelerin hizmet imkânlarının zaman içerisinde gerilemesine neden oldu. Mesela SUT fiyatlarını ele alalım. Ne kadar çok hizmet verirseniz o kadar çok zarar görüyorsunuz. Hocalar mutlu değil. Hastalar istedikleri hizmeti alamıyor. Bu durum fakülteleri çöküşe götürüyor. Bu olumsuzlukları gidermek için alınmış önlemler fakültelerin çöküşünü hızlandırıyor. Tam Gün Yasası’yla birçok öğretim üyesi Cerrahpaşa ve İstanbul Tıp’tan ayrıldı. Daha birçok hocanın ayrılacağını düşünüyorum.
‘Kardiyolojide istediğimiz hizmeti veremiyoruz’
Prof. Dr. İbrahim Keleş (İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Bölümü Anabilim Dalı Başkanı): Cerrahpaşa Çocuk Kardiyoloji Bölümü kapalı. Ayrıca Cerrahpaşa’nın kalp nakil ruhsatı da iptal edilmiş durumda. İstanbul Üniversitesi gibi ekol bir üniversitenin en güzide fakültesi bu halde maalesef. Kardiyoloji Bölümü olarak biz de istediğimiz hizmeti veremiyoruz. Kişisel olarak çabalıyoruz ama hem kadro hem de mali sıkıntımız olduğu için elimizden bir şey gelmiyor. Yeni öğretim üyesi alamıyoruz. Mevcut olanlar da çoğu Tam Gün Yasası’ndan sonra ayrıldı. İstanbul Üniversitesi’ne bağlı tıp fakültelerinin dünyayla yarışır hale gelmesi lazım. Öğretim elemanlarının motivasyonu yüksek tutulursa bu iş başarılır. Tam Gün Yasası’ndan sonra bizim bölümden yüzde 30 oranında öğretim elemanı ayrıldı.
‘Devletten özel hastaneye para var, fakülteye yok’
Prof. Dr. Ahmet Erözenci (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Servisi Anabilim Dalı Başkanı): Mali sıkıntılardan dolayı iki senedir tıbbi alet alamadık. Sadece biz değil bütün üniversiteler tıbbi alet alamıyor. Bir özel hastane robot almak istediğinde devlet bu hastaneye düşük faizli kredi verirken, bizim robot alma taleplerimiz reddediliyor. Mali sıkıntılar o kadar büyük ki açık ameliyat aletlerini biz kendi aramızda para toplayarak alıyoruz. Bugün basit bir prostat ameliyatı için devlet özel hastanelere 4500-6000 lira öderken, aynı ameliyat için tıp fakültelerine 725 lira ödüyor. Buradaki esas olay üniversitelerin fakirleştirilmesidir. Tam Gün Yasası’ndaki değişiklikten önce Üroloji Servisi’nde 11 öğretim üyesi vardı. Şimdi ise sayımız ikiye düştü. Bu yasadan dolayı artık doğru düzgün öğrenci yetiştiremiyoruz.