Gündem

Umur Talu'dan Adalet Bakanı'na: Gülen dediğiniz gibi Humeyni'yse Şah kim?

'Bazılarının imanı, sadece dini değildir! İnsafsızlığı, izansızlığı, arsız ve yüzsüzlüğüdür aynı zamanda'

31 Aralık 2014 12:38

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “17-25 Aralık planlandığı gibi başarılı olsaydı; hükümet düşebilir, tıpkı Humeyni’nin Paris’ten döndüğü gibi Gülen de Pensilvanya’dan Türkiye’ye dönebilirdi” sözlerini bugünkü köşesine taşıyan Habertürk gazetesi yazarı Umur Talu,  “İran Devrimi, hükümetin ‘17 Aralık’ için hep söylediği gibi, darbe midir? Giden Şah yönetimi için mi üzülmektedir hala Ankara? ‘Devrim’ otoriter bir yönetimi devirmişken (tamam yine otoriter yönetim kurdu), burada karşılığı nedir o zaman? Şah ABD kuklası iken, ABD’ye karşı ve rağmen olan İran Devrimi ve Humeyni rejimi, nasıl bizzat ABD’de ikamet eden (ettirilen), iktidarın da artık “ABD’nin kuklası” saydığı birisine benzer? Bakanlar, Başbakan, Cumhurbaşkanı bu ‘benzetme’yi İranlı muhataplarına da aynen söylüyorlar mı? Vallahi tekrar soruyorum, çok merak ettim: Söyleyebiliyorlar mı, ‘Gülen ile Humeyni benziyor’ diye? Onlar da soruyor mu o soruyu: ‘O vakit sizde Şah kim?’ diye?” sorularını sordu.

Umur Talu, yazısında şu ifadelere yer verdi:

Demek ki Şah, yıllarca Paris’teki Humeyni ile iş tutmuş… Mollalarını Emniyet, yargı ve bürokraside en üst makamlara getirmiş…

Pensilvanya’ya, pardon Paris’e giden herkese “Bir emirleri var mı, sorun” demiş…

Humeyni’nin Farsça Olimpiyatları’na gidip kutlamış…

 “Mollalar bizden ne istediyse vermedik mi” demiş…

Şahsever gazeteciler sık sık soluğu Pensil… pardon Paris’te alıp Humeyni ile poz poz “resim çekinmişler”, tespih almış, bedava yiyip içmişler; dünya kazan onlar kepçe, kaşık, pipet, okul okul, ülke ülke dolaştırılıp yalakalık yapmışlar…

Demek Humeyni medyası yıllarca Şah yönetimini alkışlamış, cilalamış, Şah’ın iktidarı pekişsin diye Emniyet, yargı ve “Allah ve Şah ne verdiyse” kullanıp başkalarına çullanmış mollalar…

Demek, bunlara rağmen, Humeyni Şah’ı ve bütün adamlarını dinletmiş, kasalarının, kutularının, fısıltılarının, sıfırlarının fotokopisini çıkarmış!

Umur Talu’nun Habertürk gazetesinin bugünkü (31 Aralık 2014) nüshasında yayımlanan, “Paralel yıl!” başlıklı yazısı şöyle:

 

‘Paralel yıl!’

 

Böyle bir “benzetme” bu kapsamda ifade edilmemişti.

Fadime Özkan’ın “paralel” sorularını cevaplarken, Adalet Bakanı Bozdağ şöyle benzetti vallahi:

“Çok net söylüyorum. Eğer 17-25 Aralık planlandığı gibi başarılı olsaydı; hükümet düşebilir, tıpkı Humeyni’nin Paris’ten döndüğü gibi Gülen de Pensilvanya’dan Türkiye’ye dönebilirdi.”

***

İşte Fadime Özkan gibi (bence) iyi bir gazetecinin dahi, Havuz’da buharlaşabildiği an.

Çünkü ikinci soruyu sormuyor:

“Gülen, Humeyni ise; Şah kim?” diye.

En azından, “Oradaki İran Devrimi değil miydi? Bunun neresi devrim olabilirdi?” diye şaşırmıyor.

Belki çok şaşırmıştır; çünkü Bakan bir de “Çok net söylüyorum” demez mi!

***

“Gülen’e bakış”ı bir yana koyun da, bu mudur Türkiye’nin resmen İran’a bakışı:

1. İran Devrimi, hükümetin “17 Aralık” için hep söylediği gibi, darbe midir?

2. Giden Şah yönetimi için mi üzülmektedir hala Ankara?

3. “Devrim” otoriter bir yönetimi devirmişken (tamam yine otoriter yönetim kurdu), burada karşılığı nedir o zaman?

4. Şah ABD kuklası iken, ABD’ye karşı ve rağmen olan İran Devrimi ve Humeyni rejimi, nasıl bizzat ABD’de ikamet eden (ettirilen), iktidarın da artık “ABD’nin kuklası” saydığı birisine benzer?

5. Bakanlar, Başbakan, Cumhurbaşkanı bu “benzetme”yi İranlı muhataplarına da aynen söylüyorlar mı?

6. Vallahi tekrar soruyorum, çok merak ettim: Söyleyebiliyorlar mı, “Gülen ile Humeyni benziyor” diye?

7. Onlar da soruyor mu o soruyu: “O vakit sizde Şah kim?” diye?

***

Bu hakikaten harika olmuş, tam “Paralel yıl”ı kapatırken.

Tespitin bir tarafı da şu:

Demek ki Şah, yıllarca Paris’teki Humeyni ile iş tutmuş… Mollalarını Emniyet, yargı ve bürokraside en üst makamlara getirmiş…

Pensilvanya’ya, pardon Paris’e giden herkese “Bir emirleri var mı, sorun” demiş…

Humeyni’nin Farsça Olimpiyatları’na gidip kutlamış…

 “Mollalar bizden ne istediyse vermedik mi” demiş…

Şahsever gazeteciler sık sık soluğu Pensil… pardon Paris’te alıp Humeyni ile poz poz “resim çekinmişler”, tespih almış, bedava yiyip içmişler; dünya kazan onlar kepçe, kaşık, pipet, okul okul, ülke ülke dolaştırılıp yalakalık yapmışlar…

Demek Humeyni medyası yıllarca Şah yönetimini alkışlamış, cilalamış, Şah’ın iktidarı pekişsin diye Emniyet, yargı ve “Allah ve Şah ne verdiyse” kullanıp başkalarına çullanmış mollalar…

Demek, bunlara rağmen, Humeyni Şah’ı ve bütün adamlarını dinletmiş, kasalarının, kutularının, fısıltılarının, sıfırlarının fotokopisini çıkarmış!

***

Anladım ben onu!

“Gülen’in İran düşmanlığı”nı, “Sünni-Şii” meselesini de mesele etmezsek; tek anlamadığım ise şu:

İranlı Reza Zerrab kardeşimiz, Şah’ın adamı mı, yoksa Humeyni’nin mi?

Humeyni İran’ında işi büyütmüş de neden Şah onu çok seviyor o vakit?

***

Hepsi bir yana, hayır, hepsi tam önümüze…

2013 sonları ile 2014 sonu arası “Paralel Yıl”, milyonlarca inançlı, mütedeyyin, namuslu insan gücenmesin, “Muhafazakâr Rezalet Yılı” idi aynı zamanda.

Birbirinin kirini, pasını döken; tabii biri “içten içe” diğeri devlet gücüyle buna abanan “ortaklar” esasen ülkeye büyük bir ders verdi:

Bazılarının imanı, sadece dini değildir!

İnsafsızlığı, izansızlığı, arsız ve yüzsüzlüğüdür aynı zamanda.

Havuz’un amiral gemisi Sabah, herhalde yönetmenin eline tutuşturulmuş manşetle hepimize ilan ediyor ki, “Paralel Yapı, 2007-2012 arasında siyaset, medya, bürokrasi ve iş dünyasından tam 360 bin kişiyi dinledi.”

Öyle kesif bir şaşkınlık ki bu, yahu o sıra sanki başka iktidar vardı!

Sanki bu ekibi “dinleme, suçlama, yargılama” mevkilerine rahmetli babam tayin etti.

Sanki o ekipman ve imkânları, destek ve yetkileri rahmetli kayınpederim verdi.

Benimkiler değilse, sanki sizin hayattaki yahut rahmetli babalarınız, analarınız yaptı bunu.

Bu nasıl bir masumiyet karinesi, Karina?

Bu nasıl bir pişkinlik, Puşkin?

Bu nasıl bir şaşkınlık, Şaşa?

Bu herkesi nasıl salak yerine koymak, Salako?

Esasında, ortada sadece rezalet değil, ciddi bir suç zinciri varsa, bunun iddianamesi “her iki paralel”i de, Humeyni’yi de Şah’ı da kapsamaz mı Avarel?

***

Hakikaten eğrisi doğrusuna denk gelmiş, büyük tehlike atlatmışız.

Noel Baba bile değil, ya bir de bizzat Humeyni’nin kendi geleydi!

Yazının tamamı için tıklayın