T24 - Habertürk gazetesi yazarı Umur Talu'nun bugün (14 Ekim 2011) "Kanlı mutabakat" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Doğan Akın: Ulusalcıyla İslamcının, askerle sivilin ortak bir düşmanı var!
Kanlı mutabakat
Gazeteci İsmail Saymaz’ın “Nefret: Bir Milli Mutabakat Cinayeti” kitabı üzerine T24’te Doğan Akın önemli bir yazı yazdı.
Kitap “Malatya Zirve Katliamı”nda “mutabakat”ı anlatıyor.
Ötekini “din düşmanlığı” veya “laiklik düşmanlığı”yla suçlayanlar; “misyonerlik”i abartıp ortak düşman saymakta, azınlıklara düşmanlıkta birleşiyor.
Elbet sıradan insanlar ve kitlesel korku, nefret ile linç de mevcut.
Ama öncelikle bir “devlet tavrı”.
Emperyalizm ve küresel piyasa ile yıkımları karşısında pelte gibi olmuş bir “milli devlet politikası”; sıradan insanları, güçsüzleri hedef almaya gelince aslan kesiliyor.
***
Akın, Alper Görmüş’ün nisanda yayınladığı, “Darbe Günlükleri”nden bakiye bir nokta atıf yapmıştı:
23 Ocak 2004, MGK. (Jandarma kaynaklı) misyonerlik raporlarına iktidar da balıklama atlıyor.
Bir tek kişi her iki kesime de, “Söylenenler laiklik karşıtı, hükümet dinlere eşit mesafede olmalı” diyebiliyor.
Ulusalcıların “dinci, laikliğe hassas değil”; ötekilerin “demokrat, hoca” ilan ettiği Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök!
***
Zirve Katliamı Davası çok önemli.
Hem kimi dinci hem kimi ulusalcı hassasiyetin sentezi görülebilecek, görünürse.
“Cumhuriyetçiler”in büyük laik, ulusalcı (Ergenekon sanığı) komutanların nasıl Malatya’ya koşup katliamın “dini” ideolojik havasının oluşmasına “entelektüel” katkı yaptığı anlaşılabilecek, belki!
“Dink suikastı” da özünde milli mutabakat cinayeti!
Sadece ideolojik mutabakat manasında değil; sadece Cemil Çiçek’in cansiperane savunduğu kanın sayesinde, şimdi Ergenekon sanığı olan kimilerinin Dink’i kuşatması değil.
Fiili bir mutabakat da pis pis kokuyor İstanbul’dan Trabzon’a.
Katil hazırlanışı, çeteden bombacının Çeçen stajından devşirilip sonra hapisten alınarak kullanılışı, bomba azmettiricisinin kollanışı, sözde biri ordu diğeri hükümet safında birbiriyle çelişen Jandarma ve Emniyet’teki ortak parmak izleri; her iki kurumun istihbarat mekanizmalarının gölgesi vesaire!
***
Malatya katliamı ile Dink Suikastı; onca acı tecrübe, onca demokrasi, hoşgörü iddiasına rağmen; kadim “milli-dini mutabakat”ın kanlı ayak izleri.
İnancına (ve inançlara) gerçekten saygılı; ülkesine (ve insanlarına) gerçekten düşkün kimse; dini, milli hassasiyetlerinin, katliam ve cinayet malzemesi olmasına katlanmamalı.
İster vatandaş olsun; ister savcı, hâkim, asker polis!
Bu iki olayda, gırtlak kesen, kalleşçe vuran “vampir ağı” ezberleri sarsacak biçimde aydınlatılmalı!
Bir de, Yazıcıoğlu ile o helikopterdeki herkesin kaderine, bu olaylardan uzanmış bir çizgi var mı; biraz düşünmeli!