14 Eylül 2009 03:00
Dünya basınından seçmeler
İngiltere Basını
Independent gazetesinde, Kuzey İrlanda'daki mezhep çatışmalarını konu alan bir haberde geçen yaz boyunca, Protestan ve Katolik birçok ailenin tehditler sonucu evlerini terkettiği duyuruluyor.
Gazeteye göre, Kuzey İrlanda'nın, siyasi çözümden daha fazlasına ihtiyacı var:
Kuzey İrlanda, doğru bir şekilde, dünyada çatışmaların çözümüne dair başarılı örneklerden biri olarak gösteriliyor.
İngiliz ordusu ve IRA artık sahneden çekildi, İngiltere ile birlik yanlısı olan tehlikeli gruplar da sahneyi terketme yolundalar.
Ezeli düşmanlar Ian Paisley, Gerry Adams ve Martin McGuiness biraraya geleli iki yıl oluyor ve şimdiye kadar kurdukları hükümette oldukça iyi bir çalışma sergilediler. Fakat, siyasi tartışmalar bölgenin her yerinde centilmence yürütülmüyor. Kuzey İrlanda sokaklarında yılda yaklaşık 1,500 mezhep çatışması olayı yaşanıyor.
Gazeteye göre, Kuzey İrlanda'da savaşın sona ermiş olması, çatışmaların durduğu anlamına gelmiyor.
Olaya geniş bir tarih perspektifinden bakanlar, Kuzey İrlanda'da mezhepçiliğin, çatışma yıllarını çok öncelediğini görebilir.
Olaylar özellikle, Protestan grupların Katoliklerin mahallelerinden ya da her iki gruptan da insanların yaşadığı semtlerden geçtiği yürüyüşler sırasında yaşanıyor. Bu 1,500 olayın her yıl yaşanmasını önlemek için sihirli bir formül yok, fakat, varolan sorunların gündeme getirilmesinin hayati önemi var.
Mezhep çatışmalarıyla ilgili bir başka haber de Daily Telegraph'tan. Bu kez olayların geçtiği yer ise Orta Doğu.
Gazete, Kuzey Irak'taki, Ninova kentinde yaşayan Kürtlerin "mezhep savaşlarının ortasında" kaldığını yazıyor. Daily Telegraph muhabiri Alice Fordham'ın Mahmur'dan gönderdiği haberde göre Kürdistan bölgesinin hak iddia ettiği Ninova kentindeki 17 Kürt kasabasının belediye başkanları, güvenlik güçlerinin kendilerini koruyamadığını duyurarak, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne dahil olmak istediklerini belirtti.
Silahlı kişiler, önceki gün Kerkük'te, Kürt bir polis memurunun eşini ve üç çocuğunu öldürmüştü.
Mahmur'un Kürt belediye başkanı, Sünni Arap Hadba Partisi'ni, siyasi amaçlarına ulaşmak için El Kaide'yi kullanmakla suçladı. Irak'taki Amerikan güçlerinin komutanı Ray Odierno, geçen hafta, Amerikan güçlerinin, Kürt ve Arap askerlerle birlikte devriyeye çıkarak bölgede barışı tesis etmesini önermişti.
Guardian manşet haberinde, büyük şirketlerdeki yöneticilerin maaşlarının resesyona rağmen artmaya devam ettiğini yazıyor.
"Maaşların dondurulması. Ücretsiz izin. Kitlesel işten atılmalar. Birçok işçi için, geçen yıl endişe verici bir yıldı. İşlerini kaybetmeyecek kadar şanslı olanlar, maaş artışlarının önceki yıla göre azaldığına şahit oldu. Fakat şirketlerin yönetim düzeyine bakıldığında farklı bir manzara görülüyor. Bugün duyurduğumuz gibi, Londra'daki Financial Times 100 endeksindeki şirketlerin yöneticileri maaşlarına yüzde 10 civarında zam aldılar. Burada resesyondan eser yok.
"Sendika konfederasyonu toplantısı için delegeler Liverpool'da toplanırken, yöneticilerin maaşları konusunda yaptığımız bu araştırma, iş yerlerinde yönetim kurulu ile işçilerin geliri arasındaki uçurumun daha da derinleştiğine işaret ediyor. Yönetim kurullarında, üst düzey yöneticilerin maaşları konusu tartışıldığında, "yazı da gelse kazandın, tura da gelse kazandın" mantığı işliyor. Bunu değiştirmenin vakti artık geldi."
Almanya'da 27 Eylül'de yapılacak genel seçimler, İngiltere gazetelerinin tümünün yer verdiği konulardan. Financial Times gazetesi, Almanya Başbakanı Merkel'in bir ikilemle karşı karşıya olduğunu yazıyor.
Almanya'da genel seçimler için son düzlüğe girilirken, oy oranları, kesin tahmin yapılamayacak kadar yakın seyrediyor. Başbakan Merkel, lideri olduğu Hristiyan Demokratlar'la, liberal Hür Demokratlar'ın kuracağı bir merkez sağ koalisyon hedefliyor.
Fakat, seçim sonuçları Merkel'i, işleyebilir tek hükümeti kurmak için Sosyal Demokratlar'la Hristiyan Demokratlar'ın biraraya geleceği geniş bir koalisyona zorlayabilir. Bu da, Merkel için, savaşı kazananın da büyük kayıplar verdiği bir Pirik zaferi olur.
Times gazetesi ise seçimlerin, Başbakan Merkel'i Afganistan'dan asker çekmeye zorlayabileceğini yazıyor.
Almanya,
seçim öncesinde Sosyal Demokratların desteğini artırmayı hedefleyen bir
plana göre, 2011 yılından itibaren Afganistan'dan askerlerini
çekebilir. Angela Merkel'in başlıca rakibi Frank Walter Steinmeier,
Afganistan'ı Almanya'da seçim tartışmalarının ana konusu yapmaya
kararlı. Her iki lider, dün akşam seçimlerin ilk teke tek tartışması
için kameraların karşısına geçerken de, gündemin ilk sıralarında
Afganistan konusu yer alıyordu.
Başyazılarından birini de
Almanya seçimlerine ayıran Times, Alman seçmenlerin seçim
kampanyalarına karşı ilgisiz olduğu yorumunu da yapıyor.
Guardian gazetesi
birinci sayfadaki haberinde, BBC Genel Müdürü Mark Thompson'ın,
dünyanın en büyük yarı özerk kamu yayıncısı BBC'nin kısmi
özelleştirmeye gidebileceğine işaret ettiğini belirtiyor:
Guardian'a
bir röportaj veren BBC Genel Müdürü Mark Thompson, kuruluşun ticari
kolu olan BBC Worldwide'ın kısmen özelleştirilebileceğini belirtiyor.
Gerçekleşmesi durumunda, yıllardır yaşanan ilk özelleştirme girişimi olacak bu adım, BBC'nin, hem politikacıların hem de ticari rakiplerinin eleştirilerine maruz kaldığı bir döneme rastlıyor.
BBC'nin Internet'teki gücü ve farklı dijital televizyon ve radyo kanalları açarak genişlemesi, kuruluşun ticari rakiplerinden ve dünyanın en büyük özel medya gruplarından olan News Corporation'ın İngiltere'deki direktörü James Murdoch tarafından eleştirilmesine yol açmıştı.
Röportajda BBC'yi güçlü bir şekilde savunan Thompson, kuruluşun internet üzerinden ücretsiz haber vermesinin ise, "müzakereye açık olmadığını" söyledi.
Regensburg'da yayımlanan Mittelbayerische Zeitung, dünkü etkinliğin bir düellodan çok düete benzediği yorumunu yapıyor:
"Dünkü etkinlik heyecanlı olmaktan başka herşeye benziyordu. Dürüst olmak gerekirse; Dünkü düello nasıl heyecanlı olabilirdi ki? Kamera önünde duran iki kişi aslında birbirine rakip değildi. Daha çok partneri andırıyorlardı. Merkel ve Steinmeier dört yıldır iyi bir işbirliği içinde çalışıyor. Mensup oldukları partiler belki birbirini sevmiyor ama zaten büyük koalisyon iki parti arasındaki sevgiden kurulmadı. Ancak Sosyal Demokratlarla Hristiyan Demokratların yaptığı zorunlu evlilik işledi. Kriz zamanlarında Merkel ve Steinmeier iyi bir çalışma örneği sergiledi. Şimdi birbirlerinin üzerine mi gitmeliler? Dünkü düello sonu gelmeyen bir reality showa benziyordu. Mahkemeya kadar gelmiş, ama boşanmak istemeyen bir çifte."
Stuttgarter Nachrichten gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:
"Böylesine etkinliklerin sonunda 'kim kazandı, kim kaybetti?' soruları sorulur. Dün akşamki etkinliğin - ki düello değildi- galibi yoktu. Ama kaybeden Steinmeier'di, çünkü rakibine karşı harekete geçmedi, riske girmedi. Bunun yanı sıra izleyiciler de kaybetti. Öncelikle zamanlarını, sabırlarını ya da Alman politikasında tartışma kültürüne olan inançlarını yitirdiler. İşte bu nedenle kazanan Başbakan Merkel oldu. Bunun yanı sıra kazançlı çıkanlar dün akşam düellonun yapıldığı televizyon stüdyosunda olmayanlardı. Dünkülere alternatif arayanlar Yeşiller, Hür Demokrat ya da Sol Parti'ye yönelebilir."
Lüneburg'da yayımlanan Landeszeitung ise farklı görüşte. Gazete düelloda Steinmeier'in daha başarılı bir grafik çizdiği görüşünü savunuyor:
"Televizyon düellosu sıkıcı bir düet gibi başladı, iki politikacı birbirine övgü dolu sözlerle son dört yıl içinde büyük koalisyonunun nasıl iyi çalıştığını anlattı. Ancak Merkel'la Steinmeier arasında sürpriz biçimde bir tartışma başadı. Dışişleri Bakanı iktidara gelmek isteyen bir politikacı olarak üzerine düşen görevi yaptı ve düello süresince izlediği tarzdan şaşmayan Merkel'dan daha başarılı, daha saldırgan davrandı. İki politikacının kapanışta söylediklerini daha önce ezberledikleri ise belliydi. Böyle bir düello ile kararsız seçmelerin sandık başına gitmesi sağlanamaz."
Bugünkü Alman gazetelerinde geniş yer bulan bir başka konu ise haftasonunda 17 ve 18 yaşlarındaki iki gencin, başka gençleri tehdit ettikleri için kendilerine müdahale eden 50 yaşındaki bir vatandaşı döverek öldürmesi. Almanya genelinde tepkilere neden olan saldırıyla ilgili olarak Münchner Merkur gazetesinin yorumu şöyle:
"Cezaların artırılması çağrısında bulunan politikacılar, böyle saldırganların davranışlarının yolaçabileceği sonuçlara kafa yormadığını bilmeli. Elbette ki en sert cezayı hakediyorlar ancak çocuk ve gençlere verilen cezaların sertleştirilmesiyle, böylesine saldırgan eylemlerin önüne geçilebilmelidir. Metro istasyonlarındaki kameralar hırsızları korkutabilir ama hiçbir engel tanımayan ve yaptıklarıyla gangster ve katilleri aratmayan saldırganları değil."
Viyana'da yayımlanan muhafazakar Die Presse gazetesi, Afganistan'daki Alman birliklerinin Taliban'ın kaçırdığı iki tankere hava operasyonu düzenlenen ve çok sayıda sivilin öldüğü saldırıyı analiz ediyor:
"Savaş? Evet savaş. Alman politikacılar bu sözcüğü telaffuz etmekte zorlanıyor. Bundan çok 'askerlerin geri çekilmesi' sözcüğünü söylemek onlara daha kolay geliyor. Özellikle de Sol Parti için. Sol Parti Almanya'nın dış politikadaki güvenilirliğini mahvetmek için yanıp tutuşuyor. Sosyal Demokrat Partili Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier de çekilme konusunda bir plana sahip. Alman Ordusu'nun Afganistan misyonu halk arasında tepki görüyor. Aynı şekilde Sosyal Demokratlar da Hristiyan Birlik Partileri'ne göre halktan daha az destek alıyor. Eski Başbakan Schröder'in, 'barış kartını' oynayarak iktidara gelmek ne kadar cazip! Ancak Afganistan'da güvenliğin giderek kötüye gitmesi ve ülkenin önceden olduğu gibi şimdi de teröristlerin eğitim gördüğü bir kamp haline gelmesi yüzünden savaş sürecek. Hindikuş dağlarında verilen mücadele aynı zamanda Almanya'nın güvenliğinin de bir parçası. Tabi bu, Avusturya'nın güvenliği için de geçerli."
Cenevre'de yayımlanan Neue Zürcher Zeitung, Almanya Başbakanı Angela Merkel'la, Sosyal Demokratlar'ın adayı, Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier arasındaki televizyon düellosunu yorum sütunlarına taşıyor:
"Böylesine etkinliklerin tamamında olduğu gibi bunda da aslında uzun süredir bilinen savlardan çok kimin daha iyi olduğu, kimin düelloyu kazandığı sorusu ön plana çıkıyor. İlk bakıldığında bu düellodan somut bir sonucun çıkmadığı izlenimi doğuyor. Ancak dikkat çekici nokta, Merkel'ın Steinmeier'e göre daha dişli çıkıp sunuculara baskın gelmeye çalışmasıydı. Merkel böyle yaparak seçim kampanyalarına yeterince ağırlık vermediği, hafife aldığı yönündeki iddiaları boşa çıkarmak istedi. Steinmeier'se gerçekçi ve katı göründü ama izleyicileri daha az etkiledi. Gecenin, heyecanlı bir gece olmasını kimse beklemiyordu. Zaten heyecanlı, sürükleyici bir düellonun temel bütün unsurları eksikti."
Regensburg'da yayımlanan Alman Mittelbayerische Zeitung ise dünkü etkinliğin bir düellodan çok düete benzediği yorumunu yapıyor:
"Dünkü etkinlik heyecanlı olmaktan başka herşeye benziyordu. Dürüst olmak gerekirse; Dünkü düello nasıl heyecanlı olabilirdi ki? Kamera önünde duran iki kişi aslında birbirine rakip değildi. Daha çok partneri andırıyorlardı. Merkel ve Steinmeier dört yıldır iyi bir işbirliği içinde çalışıyor. Mensup oldukları partiler belki birbirini sevmiyor ama zaten büyük koalisyon iki parti arasındaki sevgiden kurulmadı. Ancak Sosyal Demokratlarla Hristiyan Demokratların yaptığı zorunlu evlilik işledi. Kriz zamanlarında Merkel ve Steinmeier iyi bir çalışma örneği sergiledi. Şimdi birbirlerinin üzerine mi gitmeliydiyer? Dünkü düello sonu gelmeyen bir reality showa benziyordu. Mahkemeye kadar gelmiş, ama boşanmak istemeyen bir çifte."
Fransız La Montagne gazetesinden aktaracağımız yorum ise Fransa'da Telekom çalışanları arasında son zamanlarda artan intiharlar. Gazete intiharları işyerinde çalışma koşullarının stresli olmasına bağlıyor:
"Telefonun ustası, şefi bir firmanın, çalışanlarını dinlemediği, onlara kulak vermediği yönünde suçlanması ne kadar acımasız bir çelişki. Telekom yönetimi tıpkı satrançta şahın bir ileri bir geri hareket ettirilmesi gibi bazı çalışanlarının yaratıcılığıyla, ürettikleriyle bir fikir adına oynuyor ve onların kendilerine olan saygılarını yitirmelerine neden oluyor. Eskiden devlete ait olan France Telekom, tek vaka değil. Başka birçok işletmede de benzer dramatik olaylar yaşanıyor. İşyerinde stres, performans prensibinin temel ilkelerini tartışmalı hale getirdi."
© Tüm hakları saklıdır.