Özel Dosya

Uluslararası Af Örgütü: Türkiye’de ifade özgürlüğü saldırı altında

Türkiye'de ifade özgürlüğüne dair kapsamlı bir rapor hazırlayan Uluslararası Af Örgütü, yasalara ve uygulamalara ilişkin olarak kritik 11 tavsiyede bulundu

27 Mart 2013 14:43

 

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International), “Türkiye: İfade Özgürlüğünün Tam Zamanı” başlıklı bir rapor kaleme aldı. “Türkiye’de ifade özgürlüğü saldırı altında” denilen raporda, Uluslararası Af Örgütü, hükümete çağrı yaparak “Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. Maddesi: Türk Milletini aşağılama, 318. Maddesi: Halkı askerlikten soğutma, 215. Maddesi: Suçu ve suçluyu övme, 125. Maddesi: Hakaret, 220(6). Maddesi: Örgüt adına suç işleme ile Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 6/2. Maddesi: Terör örgütlerinin açıklama ve bildirilerini basma ve yayınlamanın iptal edilmesini" tavsiye etti.

TMK’da yer alan terör tanımının da değiştirilmesi istenilen raporda, TCK 216. Maddesi: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve Anayasa’nın 26. Maddesi’nin ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanmasına ilişkin bölümünün değiştirilmesi önerildi. Raporda, TCK’nın 220(7). Maddesinin uygulanmasıyla ilgili olarak “net kriterlerin belirlendiği kılavuz ilkeler benimseyin” ifadesi kullanıldı.

 

'Bir dizi yasa, muhalif görüşleri kovuşturmak yönünde kullanılıyor'

 

Uluslararası Af Örgütü, “Türkiye: İfade Özgürlüğünün Tam Zamanı” başlıklı 42 sayfalık bir rapor kaleme aldı. “Türkiye’de ifade özgürlüğü saldırı altında” cümlesiyle başlayan rapor, “Her yıl siyasi aktivistler, insan hakları savunucuları, gazeteciler, avukatlar ve diğerleri aleyhinde hukuku istismar eden yüzlerce kovuşturma açılıyor” ifadesiyle devam etti.

“Ordunun eleştirilmesi, Türkiye’deki azınlıklarının konumunun tartışılması ve 1915’teki Ermeni katliamının soykırım sayılıp sayılmayacağı konularının daha serbest bir şekilde tartışılabildiği” belirten raporda, “Sorunlu bir dizi yasanın, kamu görevlilerini meşru eleştirilerden korumak ve başta silahlı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile Türk Silahlı Kuvvetleri arasındaki çatışma ve daha genel anlamda da Kürt sorunu gibi tartışmalı konular hakkında ifade edilen muhalif görüşleri kovuşturmak yönünde kullanılmaya devam ettiği” ifadesi kullanıldı.

 

‘AİHM’deki Türkiye aleyhine 8 yargılamada ifade özgürlüğü ihlaline hükmedildi’

 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülen davalara dair, raporda, “Türkiye aleyhindeki 123 yargılamanın sekizinde ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir; bu rakam bütün devletler arasında en yükseğidir” denildi.

“İfade özgürlüğünün yanı sıra Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerin koruması altındaki barışçıl protesto, örgütlenme özgürlüğü gibi diğer insan haklarının da tehdit edildiği” belirtilen raporda, Anayasa’da ifade özgürlüğünü düzenleyen yasalara da yer verildi.

Anayasa’nın 26. maddesindeki “Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” ifadesinin bulunduğu raporda, , Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 20. Maddesi hatırlatıldı. İlgili sözleşmedeki “Nefret kışkırtıcılığı yoluyla doğrudan şiddete ya da ayrımcılığa tahrik eden düşmanlığın savunulmasının yasaklanması için kesinlikle gerekli olan sınırlamalar bulunur. Başkaca her türlü müdahale, ilk bakışta (prima facie) bu hakkın kabul edilemez biçimde kısıtlanması anlamına gelir” ifadesine yer verildi ve yeni anayasa çalışmalarına ilişkin şu talepte bulunuldu:

“Uluslararası Af Örgütü, ifade özgürlüğü hakkını anayasal koruma altına alan Anayasa’nın 26. maddesinin de, uluslararası insan hakları standartlarıyla uyumluluğunu temin etmek üzere gözden geçirilmesini hükümet ve Meclis’den talep etmektedir.”

 

‘Hâkim ve savcıların uluslararası yükümlülüklerine aykırı yorumları…’

 

Raporun “Ceza kanunu maddelerinden açılan davalar ifade özgürlüğünü tehdit ediyor” başlıklı bölümünde “Hâkim ve savcılar, yasaları sıklıkla keyfi şekilde ve Türkiye’nin ifade özgürlüğü, adil yargılama ve yasalar önünde eşitlik haklarına riayet etmek konusundaki uluslararası yükümlülüklerine aykırı biçimde yorumlamaktadır” ifadesi kullanıldı.

Raporda “Son yıllarda, hâkim ve savcı kararlarının ilgili uluslararası standartlarla daha uyumlu olduğu” belirtildi ve örnek olarak “1915 olayları”, “Kürdistan” ve “Sayın Öcalan” örnekleri verildi. Raporda, “1915 yılında Ermenilerin katledilmesiyle ilgili eleştirel ifadeler artık mutlaka kovuşturmaya uğramayabiliyor; “Kürdistan”dan bahsetmek ya da hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan’a “sayın” diye hitap etmek de beş yıl öncesine oranla artık çok daha az dava konusu oluyor” denildi.

 

‘Kovuşturmanın başlatılması hukuki taciz olarak algılanıyor’

 

Son döneme ilişkin “Kovuşturma açılsa bile, daha az sayıda dava mahkûmiyetle sonuçlanıyor” ifadesi kullanılan metinde, “Davalar beraat veya para cezası ile sonuçlanması durumunda bile ifade özgürlüğü hakkı üzerinde olumsuz bir etki yaratıldığı” söylendi. Uluslararası Af Örgütü, raporda “Kovuşturma başlatılmış olması hukuki taciz olarak algılanmaktadır” ifadesini kullandı.

Raporda, ifade özgürlüğünü ihlal eden davalarda gerekçe olarak kullanılan “301. Madde: Türk milletini aşagılama”, “318. Madde: Halkı askerlikten soğutma”, “125. Madde: Hakaret”, “215. Madde: Suçu ve suçluyu övmek” ve “216. Madde: Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” maddelerine gazetecilere açılan davalardan vicdani retçilerin yargılanmasına kadar ifade özgürlüğü ihlallerine yol açan örneklere yer verildi.  

 

‘301., 215. ve 318. maddeler tamamen kaldırılmalı’

 

318. maddenin iptalinin isteminin yanı sıra “301. madde tamamen kaldırılmalıdır” denilen metinde, “Türkiye’ye hakareti suç olmaktan çıkarması tavsiye” edilirken, “215. maddenin de tümüyle kaldırılması” önerildi. Uluslararası Af Örgütü, 216. maddeye ilişkin olarak da “İfade özgürlüğünün kısıtlanmasıyla ilgili kabul edilebilirlik sınırını aşan (2) ve (3). paragraflarının iptal edilmesini” tavsiye etti.  

Raporun “Terörle mücadele yasalarından açılan davalar ifade özgürlüğünü tehdit ediyor” başlıklı bölümünde Adalet Bakanlığı istatistikleri referans alınarak, “Organize suçlar, devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar ile terörizm suçlarına bakan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin 2010 yılında (verilere ulaşılabilen en son dönemde) tamamladığı adli soruşturma sayısı 68,108’dir. 36,364 kişi aleyhinde adli kovuşturma başlatılmıştır. Rakamlar ayrıca 2008 yılından bu yana adli soruşturma sayısının 10 kat arttığını göstermektedir. 2001 – 2007 yılları arasında yapılan adli soruşturma sayısı yılda yedi ila dokuz bin arasında kalırken bu sayı 2008’de 12,564 olmuştur. 2009 ve 2010 yıllarında her yıl 69,000 kişi hakkında adli soruşturma yürütülmüştür” bilgisine yer verildi.

Raporda, Türkiye makamlarına çağrı yapılarak ulusal mevzuatta yer alan terör tanımının uyumlu hale getirilmesini tavsiye ettikleri Birleşmiş Milletler Özel Raportörü’nün 2012 yılında yayınladığı şu terör tanımı yayımlandı:

“1. Eylem:

(a) Kasıtlı olarak rehin alma durumu oluştuysa; veya

(b) Genel nüfusun ya da nüfusun belli kesimlerinin bir ya da daha fazla sayıda üyesinin ölümüne ya da fiziksel olarak ciddi ölçüde yaralanmasına neden olmaya yönelik ise; veya

(c) Genel anlamda nüfusun ya da nüfusun belli kesimlerinin bir ya da daha fazla sayıda üyesine yönelik ölümcül ya da ağır fiziksel şiddet içeriyorsa; ve

2. Eylem aşağıdakileri hedefleyerek yapıldı ya da yapılmaya kalkışıldıysa:

(a) Halkın genelinde ya da bir bölümünde dehşet ve endişeyi körüklemek; veya

(b) Bir Hükümeti veya uluslararası kuruluşu belirli bir şeyi yapmaya ya da yapmaktan kaçınmaya zorlamak; ve

3. Eylem aşağıdakilerle :

(a) Ulusal mevzuatta, terörizmle ilgili uluslararası sözleşmeler ve protokollerle veya Güvenlik Konseyi’nin terörizm ile ilgili kararlarıyla uyumluluğunun sağlanması amacıyla yürürlüğe konmuş ağır bir suçun tanımıyla; veya

(b) Ulusal mevzuatla belirlenen ağır suç tanımının tüm unsurlarıyla, örtüşmelidir.”

Raporda, Ceza Kanunu’ndaki  “314. Madde: Silahlı örgüte üye olmak”, “220/6. Madde: Terör örgütü adına suç işlemek”, “220/7. Madde: Terör örgütüne yardım etmek”,” 7/2. Madde: Terör örgütü propagandası yapmak”, “6/2. Madde: Terör örgütlerinin bildiri veya açıklamalarını basma veya yayınlama” suçlarının davalarda uygulanması, Prof. Büşra Ersanlı, Azadiya Welat gazetesinin sahibi Vedat Kurşun, Ahmet Şık ve Nedim Şener’in yargılanması gibi örneklerle incelendi.  

220/6. madde ile ilgili olarak, Uluslararası Af Örgütü, “Maddenin iptal edilmesini ve meşru kovuşturmaların Ceza Kanunu’nun terör örgütüne üyelik veya yardım etme niyetinin kanıtlanmasını gerektiren mevcut diğer maddelerinden açılmasını” tavsiye etti.

“Terör örgütü propagandası yapmak” maddesine ilişkin olarak da Uluslararası Af Örgütü, incelediği davalardan yola çıkarak, “Anaakım medyada yazan gazetecilerin Kürt hakları ve politikasıyla ilgili yorumları nedeniyle sıklıkla kovuşturmaya uğradıkları görülmektedir. Özellikle PKK ile ilgili konular, PKK liderleriyle yapılan röportajlar ya da PKK veya diğer silahlı grupların yaptığı açıklamaların yayınlanması, çoğu kez kovuşturma açılmasıyla sonuçlanmaktadır” ifadesini kullandı. Maddeyle ilgili, “Uluslararası Af Örgütü, 7/2. maddenin uluslararası insan hakları hukuk standartlarına uygun olarak yalnızca şiddete tahrikin savunulmasını yasaklayacak şekilde değiştirilmesi yönünde Türkiye makamlarına çağrıda bulunmaktadır” denildi.

 

Uluslararası Af Örgütü'nün tavsiyeleri

 

Uluslararası Af Örgütü, raporun “Tavsiyeler” başlıklı bölümünde “Türkiye hükümetine” seslenerek “hayata geçirmeleri için” şu önerilerde bulundu:

- Türk Ceza Kanunu’nun 301. Maddesi’ni iptal edin (Türk Milletini aşağılama);

- Türk Ceza Kanunu’nun 318. Maddesi’ni iptal edin (Halkı askerlikten soğutma);

- Türk Ceza Kanunu’nun 215. Maddesi’ni iptal edin (Suçu ve suçluyu övme);

- Türk Ceza Kanunu’nun 125. Maddesi’ni iptal edin (Hakaret);

- Ceza Kanunu’nun 216. Maddesini (Halkı kin ve düşmanlığa tahrik), 2. ve 3. paragraflarını iptal etmek suretiyle, yalnızca şiddeti teşvik etmeye varan kin ve düşmanlığa tahrik suçunun kovuşturulmasını sağlayacak şekilde değiştirin;

- Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. Maddesi’ndeki terör tanımını, terörle mücadelede insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesine dair BM Özel Raportörünün önerdiği tanımla uyumlu hale gelecek şekilde değiştirin.

- Türk Ceza Kanunu’nun 220(6). Maddesi’ni iptal edin (Örgüt adına suç işleme);

-  Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/2. Maddesini iptal edin (Terör örgütlerinin açıklama ve bildirilerini basma ve yayınlama);

- Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. Maddesini, (Terör örgütü propagandası yapma) yalnızca şiddete tahrikin savunulmasını yasaklayacak şekilde değiştirin;

- Ceza Kanunu’nun 220(7). Maddesinin uygulanmasıyla ilgili, savcıların kullanımına yönelik, silahlı bir gruba yardımın ne zaman suç teşkil ettiğine dair, söz konusu yardımın kendi başına yasalarla düzenlenmiş bir suç olması veya suçu içermesi ya da doğrudan bir suçun planlanması veya işlenmesiyle ilişkisi olması şartını da kapsayan net kriterlerin belirlendiği kılavuz ilkeler benimseyin.

- Anayasanın 26. Maddesi’ni ifade özgürlüğü hakkının kısıtlanmasına ilişkin kabul edilebilir sebeplerin uluslararası insan hakları standartlarıyla tutarlı olmasını sağlayacak biçimde değiştirin.

 

İşte Uluslararası Af Örgütü’nün “Türkiye: İfade Özgürlüğünün Tam Zamanı” başlıklı raporunun tam metni