27 Ekim 2018 18:02
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük altyapı projeleri arasında gösterilen üçüncü havalimanı, bu özelliğinden çok çevreye etkisi, yolsuzluk iddiaları ve son dönemde işçi eylemleriyle yıllardır gündemdeki yerini korudu.
Üçüncü havalimanı ile ilgili iddiaları gündeme getiren isimler arasında Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu başı çekiyor.
Erdoğdu, ihale sonrası yapılan değişikliklerle kamu aleyhine ve inşaatı gerçekleştiren İstanbul Grand Airport (İGA) firması lehine toplamda 4,59 milyar euroluk haksız kazanç elde edildiğini öne sürüyor.
Erdoğdu'nun iddialarının ilk bacağını yer tesliminde yaşanan gecikme oluşturuyor. İhalenin 2013 yılında yapılmasının ardından 2014'te temel atıldı; ancak yer tesliminin yapılması 2015 yılını buldu.
DHMİ, bazı ormanlık alanların tesliminin geciktiğini söylüyor. Ancak yaşanan gecikmenin, bu bölgede yapılan zemin etüt ve sondaj çalışmalarının uzamasından kaynaklandığını söyleyenler de var.
Erdoğdu, yer tesliminin iki yıl gecikmesinin hem inşaat hem de işletme süresini "haksız bir şekilde" iki yıl uzattığını söylüyor. Erdoğdu'ya göre, senelik 1,04 milyar euroluk kira bedelinin iki yıl ertelenmesiyle kamu 2 milyar euronun üzerinde bir zarara uğramış olacak.
İGA CEO'su Kadri Samsunlu, Erdoğdu ve bazı sivil toplum kuruluşları tarafından ortaya atılan iddiaların doğru olmadığını söyledi.
Bununla birlikte DHMİ, İGA'ya bir ödeme kolaylığı yaptı ve ilk iki yıl için kirayı 350 milyon euroya indirdi. İki yıl için toplamda 1,3 milyar euronun biraz üzerindeki bedelin, kira süresinin son yılı olan 2042 yılında ödenmesi öngörülüyor.
Ortaya atılan bir diğer iddia da ihale sonrası havalimanının kurulacağı arazinin deniz seviyesinden yüksekliğini gösteren kotun düşürülmesinin maliyetleri aşağı çekerek İGA'ya 2,5 milyar euro haksız kazanç yaratırken, kamuyu zarara uğratacağı yönünde.
Gerek Erdoğdu gerekse de İstanbul'un kuzeyindeki "mega" projelere karşı farklı sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelerek oluşturduğu Kuzey Ormanları Savunması'nın ortaya attığı bu iddiaya göre, ihalenin ardından teknik şartnamede değişikliğe gidildi ve havalimanın kotu 105 metreden 75 metreye düşürüldü.
Aradaki 30 metrelik fark ile inşaatın en büyük gider kalemi olarak gösterilen dolgu ve hafriyatın azalmasıyla maliyetin de 2,5 milyar euro aşağı çekildiği öne sürüldü. Ancak Sayıştay'ın DHMİ ile ilgili 2016 denetim raporunda bu düşüşün maliyette 1.354 milyar euroluk bir azalmaya neden olduğu ifade edildi.
İhaleyi kazanan konsorsiyum, bu projeye toplamda 10,245 milyar euro yatırım yapmayı planladığını açıklamıştı. Şu ana kadar yapılan harcama tutarı 7,5 milyar euro ve bunun yaklaşık üçte birlik bir bölümü dolgu ve hafriyat için harcandı.
DHMİ, konuyla ilgili soruları yanıtlamadı.
İGA CEO'su Samsunlu ise yaptığı açıklamada, böyle bir durumun söz konusu olmadığını söyledi.
Samsunlu, "Bu iddialara bir cevabım yok. Böyle birşey söz konusu değil. Biz çünkü yaptığımız bütün işleri ihale sözleşmesi, uygulama sözleşmesi ve kanunlar çerçevesinde yapıyoruz. Şu ana kadar böyle hareket ettik, bundan sonra da aynı şekilde hareket edeceğiz" dedi.
Samsunlu, daha önce yaptığı bir başka açıklamada da kotun düşürülmesinin maliyeti azalttığını kabul ederek, maliyet düşüşünün hesaplara yansıtılacağını ve nihai hesap kesiminde devlete ödeneceğini söyledi.
Üçüncü havalimanının özellikle açılış tarihi yaklaştıkça gündemde kalmasını sağlayan esas olay ise işçi eylemleri ve iş güvenliğiyle ilgili tartışmalar oldu.
Üçüncü havalimanında çalışan işçiler, Eylül ortasında çalışma ve yaşam koşullarını bırakmak için protesto eylemleri düzenledi. Eylemlere güvenlik güçleri biber gazıyla müdahale etmiş ve 600'den fazla işçi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanların 27'si tutuklanmıştı.
Bu ay başında da Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Devrimci Yapı İşleri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut, "Görevi Yaptırmamak İçin Direnme, İş ve Çalışma Hürriyetinin İhlali, Kamu Malına Zarar Verme ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlere Silah ve 23'üncü Maddede Belirlenen Aletlerle Katılma" suçlamalarıyla tutuklanarak, cezaevine konuldu.
Yapılan protestolarda işçiler, eyleme katılanların işten atılmaması; servis sorununun çözülmesi; yatakhane, lavabo, banyo temizliklerinin düzenli olarak yapılması; tahtakurusu sorununun sonlandırılması; işçilere dönük aşağılayıcı muamelenin engellenmesi ve maaşların elden verilmeden, tamamının hesaba yatırılması gibi taleplerde bulundu.
İGA, protestoların başlamasının ardından işçilerin çalışma ve yaşam koşullarında iyileştirmeler yapıldığını açıkladı ve işçilerin şirket çalışanı olmayan kişiler tarafından "galeyana getirildiklerini" söyledi. Şirket CEO'su Samsunlu ise jandarmanın sert müdahalesine kendilerinin de üzüldüğünü belirterek, işçilerin haklı olduğunu ve kendilerinden özür dilediğini açıkladı.
İşçi eylemleri projenin son dönemine damga vurmuş olsa da, 32 binden fazla işçinin çalıştığı inşaatın başlangıcından bu yana iş güvenliği ile ilgili çok sayıda sıkıntı yaşandı.
Cumhuriyet gazetesinde Şubat ayında yayımlanan bir haberde, inşaat sürecinde 400 işçinin yaşamını yitirdiği ve ailelerine de 400 bin TL ödeme yapıldığı öne sürüldü.
Bu haber üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yaptığı açıklamada, havalimanı inşaatında yaşamını yitiren işçi sayısının 27 olduğunu ve denetim faaliyetlerinin kesintisiz sürdüğünü söyledi.
İş güvenliğiyle ilgili araştırma ve çalışmalar yapan sivil toplum oluşumu İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) ise geçen hafta içinde attığı Twitter mesajında "tespit edebildikleri en az 38 işçinin" hayatını kaybettiğini belirtti.
Projede çalışmış veya halen çalışmakta olan kişiler, iş güvenliği konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu ve bunun temel nedeninin de inşaatın 29 Ekim 2018 tarihine yetiştirilmesi için kurulan baskı olduğunu söyledi.
Havalimanı şantiyesinde çalışan ve kısa bir süre önce görevinden ayrılan bir kişi, "Özellikle kapalı mekanların inşaasında tam bir kaos yaşanıyordu. Aynı anda binlerce kişinin çalıştığı, iş makineleri arasında güvenlik gerekçesiyle bırakılması gereken boşlukların bırakılmadığı bir ortam düşünün. Haliyle çok düzensiz ve tehlikeli bir durum ortaya çıkıyor" dedi.
Güvenlik gerekçesiyle adının açıklanmaması şartıyla konuşan aynı kişi, projenin yetiştirilmesi için iş güvenliğinden taviz verildiğini ve kendisinin çalıştığı dönem içerisinde çok sayıda yaralanmalı iş kazasına tanık olduğunu belirtti.
İnşaatta halen çalışmakta olan bir diğer kişi de projenin halen birçok eksiğinin bulunduğunu ve dışarıdan bakıldığında terminal binasının tamamlanmış gibi görünse de arka planda çok sayıda çalışmanın 29 Ekim'deki açılışın ardından devam edeceğini öne sürdü.
İGA CEO'su Samsunlu, Perşembe günü üçüncü havalimanında yabancı basına yönelik düzenlediği basın toplantısında, 25 Ekim itibariyle projenin inşaatında 30 işçinin yaşamını yitirdiğini söyledi.
Samsunlu, iş güvenliğinden feragat edildiği yönündeki iddiaları yalanladı.
İnşaatta olması gerekenin üç katı, yani 450 uzmanın görev yaptığını belirten Samsunlu, inşaatın Ulaştırma Bakanlığı'nın gözetiminde yapıldığını vurguladı.
Samsunlu, "Buradaki çalışanlara, tümüne binlerce saatlik eğitim vermiş durumdayız. Bu kadar büyük bir inşaatın her sahasında kişi kişi takip etmeniz mümkün değil. Eninde sonunda çalışanların da burada öğrendiklerini uygulamaları gerekiyor. Bundan dolayı ben İGA olarak çalışanlara verilmesi gereken güvenlik eğitimleri ve bunların kontrol noktasında gereğini yaptığımızı düşünüyorum" dedi.
Samsunlu, yaşanan iş kazalarıyla ilgili bir soruşturma açılıp açılmadığı yönündeki bir soruya da yaşanan bütün olayları şirket bünyesinde değerlendirdiklerini vurguladı.
İGA CEO'su, "Biz tabii bütün konuları kendi içimizde değerlendiriyoruz. Bütün olayları da kendi içimizde değerlendiriyoruz. Onların sonuçlarına göre de kendi şirketimizde aksiyonları alıyoruz" diye konuştu.
Üçüncü havalimanı Erdoğan'ın açıkladığı 2023 vizyonu kapsamında İstanbul'un Avrupa yakasının kuzeyinde kurulması planlanan yeni şehrin en önemli sacayakları arasında yer alıyor.
Bu vizyonun diğer sacayaklarını da Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kanal İstanbul oluşturuyor. Yavuz Sultan Selim Köprüsü, 2016 yılında faaliyete geçerken, gecikmeler yaşanan Kanal İstanbul projesinde ise henüz ihale süreci başlamış değil.
Bu açıdan yaklaşık 76,5 kilometrekarelik bir alana inşa edilen Üçüncü havalimanı yalnızca sivil havacılık açısından değil, aynı zamanda şehir planlaması açısından da büyük önem taşıyor.
Üçüncü havalimanının da bulunduğu bölge İstanbul'un da son ormanlık alanını oluşturuyor. Havalimanıyla ilgili hazırlanan Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporlarında yeni havalimanı ve bu bölgeye inşa edilecek mega projelerin bölgede nüfusun yoğunlaşmasına ve inşaat projeleri ile sanayileşmeye yol açacağı belirtildi.
Mart 2013'te hazırlanan birinci ÇED raporunda, alandaki toplam ağaç adedinin 2.513.341 olduğu belirtiliyor ve kesilmesi zorunlu ağaç sayısı da 657 bin 950 olarak veriliyor. Aynı raporda, proje kapsamında inşa edilecek tesislerin yapılacağı alandaki hafriyat çalışmalarının doğal ekosistemi ortadan kaldıracağı da vurgulanıyor.
Kendisini "üçüncü havalimanı, üçüncü köprü ve Kanal İstanbul gibi 'mega projeler' olmak üzere ekosistemi katleden her türlü rant projesinin karşısında" olarak tanımlayan Kuzey Ormanları Savunması (KOS), Mart 2015'te hazırladığı raporda, "Geri kalan yeşil alanlar inşaat projelerine açılırken, su havzaları da talan olacak ve ayrıca yüzey suları da kirlenecektir. İstanbul'un doğal zenginliklerinin yer aldığı, dolayısıyla kentin çevresel olarak sürdürülebilirliğinin garantisi olan kuzey bölgesinde böyle devasa bir projenin inşa edilmesi İstanbul'un geleceğinin tehdit edilmesi demektir" değerlendirmesini yaptı.
Enerji analisti ve Birgün gazetesi yazarı Özgür Gürbüz, projenin ekolojik açıdan korunması gereken bir yere yapıldığını söyledi.
Gürbüz, "Ekosistemlerinden dev otoyol geçirdiğimiz bu hayvanlar şimdi de yüzlerce uçağın ve araç trafiğinin baskısı altında kalacak. Havalimanının kuşların göç yolu üzerinde olduğunu, alanın dünya açısından değerli onlarca türe ev sahipliği yaptığını da uzmanlar söylüyor. Gerekliliği bile tartışmalı bu devasa proje ekolojik açıdan korunması gereken bir yere yapıldı. Etrafında yapılaşma arttıkça hasar daha da büyüyecek" dedi.
Gürbüz'ün de ifade ettiği gibi burası kuş göç yollarının üzerinde bulunuyor ve kuşların uçağın motoruna kaçma riski de uçuş güvenliği açısından risk yaratan bir unsur.
Kuşların uçuş güvenliği üzerinde yaratabileceği riskler, İGA'nın hazırladığı değerlendirme raporlarında da yer alıyor.
İGA'nın hazırladığı değerlendirmede, 2014 yılından bu yana uzun dönemli izleme çalışmaları yapıldığı ve buna göre "göç dönemlerinde ve yıl boyu uçuş güvenliğini tehdit edebilecek göçmen ve yerli kuş türlerinin" tespit edildiği belirtildi.
Değerlendirmede, leylek, kartal ve şahin sürülerinin geçtiği ilkbahar göç döneminde en yoğun zamanın 15 Mart ile 10 Nisan arasında olduğu; sonbahar göç dönemin ise en yoğun zamanların 25 Eylül ile 5 Ekim ve 15 Ekim ile 5 Kasım arasında ifade edildi.
Değerlendirmede, "Yıl boyunca göçmen kuşlara göre daha az olmak üzere yerli kuş hareketliliği mevcuttur. Havalimanı çevresindeki yerleşim alanlarında martı, karga, güvercin ve sığırcık gibi uçuş güvenliği açısından risk oluşturan türler barınmaktadır" denildi.
Kuş konusuyla ilgili alınmış önlemler de yer alıyor. Bunların başında martıların beslendiği, havalimanına yakın bir noktada çöplük rehabilite edilirken, göçmen kuşlar için de sesli ve ışıklı uyarı sistemleri kuruldu.
Kuşların uçuş güvenliği üzerinde yarattığı risklerle ilgili alınabilecek önlemler olmasına karşın havalimanının bulunduğu bölge itibariyle tedbir alınması daha güç bir başka risk unsuru daha bulunuyor.
Bu da bölgedeki hava koşulları. ÇED raporuna göre, havalimanının inşa edildiği bölgede yılın 107 günü kuvvetli rüzgarlı, 65 günü ise yoğun bulutlu geçiyor.
Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Sıtkı Erduran 2015 yılında yaptığı bir açıklamada, mevcut veriler itibariyle yerin havalimanı yapımına uygun görünmediğini söyledi.
Ayrıca bölgede kış aylarında çiğ ve kırağı da sıklıkla görülen doğa olayları arasında yer alıyor.
kaynaklar, inşaat sürecinde hava koşullarından dolayı zaman zaman aksamalar yaşandığını söyledi.
Projenin inşaatında yer alan bir kaynak, "Özellikle proje alanının kuzeyindeki bölgede çok sıkıntı yaşandı. Temmuz-Ağustos gibi yaz aylarında, İstanbul'un en sıcak olduğu zamanlarda dahi sert rüzgarların estiği oldu. Zaman zaman kuzey kısımdaki çalışmalar aksadı" dedi.
Havalimanına bir meteoroloji kulesi de inşa edildi. Bu kulede günlük ve anlık meteorolojik değerlendirmelerin havayolu şirketleri ve havalimanı yetkilileriyle paylaşılması öngörülüyor. Bu anlamda, Türkiye'de ilk kez bir havalimanında meteoroloji istasyonu kurulmuş oluyor.
© Tüm hakları saklıdır.