Gündem

TÜSİAD Başkanı: AYM ve AİHM kararlarına uyulmalı

Simone Kaslowski kadına şiddetin en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini söyledi

06 Şubat 2020 10:32

Patronlar kulübü TÜSİAD Genel Kurulunda konuşan TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski "AİHM ve AYM kararlarının uyulması gerektiğini" söyledi. TÜSİAD Başkanı kadına şiddetin en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğinin de altını çizdi. 

"Ekonomide serbest piyasa kurallarının uygulanmasından asla vazgeçilmemeli" diyen Kaslowski Türkiye'nin ABD ile ilişkilerini düzeltmesi gerektiğine vurgu yaptı. "ABD ile ilişkileri tamir edecek adımlar atılmalı" dedi.

Kaslowski'nin konuşmasından satır başları şöyle: 

"2020 hareketli bir yıl olacak, mücadelenin her boyutta ve sistematik olması gerekiyor" 

"İran Devrim Muhafızları komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesi, bölgemizin nasıl bir istikrarsızlık potansiyeli barındırdığını gösterdi. Hiç kuşkusuz Ortadoğu’nun da, Türkiye’nin de ve aslında dünyanın da, bir savaşa tahammülü bulunmuyor. Bu gerginliklerin çok büyük maliyetlerinin olabileceğini, düşürülen Ukrayna uçağı ve yaşanan sivil can kaybında da gördük. Filistin sorununda, ABD Başkanı Trump tarafından Filistinliler dikkate alınmadan açıklanan plan, sorunu daha da ağır hale getirmiştir.  Çin’de ortaya çıkan Koronavirüs birkaç gün içinde tüm dünyayı etkileyen ve baş etmek için küresel işbirliğini gerektiren bir sorun halini aldı. Birleşik Krallık, 2016’daki referandumla aldığı, AB’den çıkma kararının bir aşamasını, sancılı bir dönem sonunda geçtiğimiz hafta içinde gerçekleştirdi."

"İlk defa bu yıl, ilk beş risk çevresel"

"Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Raporunda, ilk defa bu yıl, ilk beş riskin de çevresel olduğu açıklandı. Avustralya’daki yangınlar, iklim krizinin hiç ama hiç hafife alınmaması gerektiğini gösterdi. İklim değişikliği nedeniyle, önümüzdeki otuz yıl içinde, Türkiye’nin su fakiri bir ülke konumuna düşeceği öngörülüyor. En kurak şehirlerden bazıları ülkemizde olacak. Tüm bunlar mücadelenin her boyutta ve çok sistematik şekilde yapılması gerektiriyor."

 "2020 yılında daha yüksek bir büyüme bekliyoruz"

"Ekonomide, iç açıcı haberlerle bu yıla başlıyoruz. Geçen yıl iç talepte gördüğümüz daralma, bu yıl yerini hafif toparlanmaya bıraktı. Tüketimde hareketlenme olduğunu görüyoruz. İnşaat başta olmak üzere, krizden derin şekilde etkilenen sektörlerde ise toparlanma daha uzun zaman alabilir. 2019’u, sıfırın biraz üzerinde, cüzi sayılacak bir büyüme hızıyla kapatıyoruz. 2020 yılında istihdam sorunumuz açısından yeterli olmayacaksa da daha yüksek bir büyüme bekliyoruz.  Geçmiş tecrübelerimizden de biliyoruz ki, sadece kredi genişlemesi ile büyüme sürdürülebilir değil. Bu tür büyümeler, verimlilik artışı getirmiyor. Yalnızca talebi artırarak ekonominin ısınmasına, yükselen enflasyon ve borç sorununa yol açıyor. Makul bir programın uygulanabilmesi için, uygun koşulların var olduğunu düşünüyoruz. Önümüzde yaklaşık 4 senelik seçimsiz bir dönem var. ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşına bir ara verildi. Her ne kadar uluslararası finans kuruluşlarının bu yıl dünya için öngördüğü büyüme tahmini, bir nebze düşürüldüyse de, dünya ekonomisinde veya finansal piyasalarda bir duraklama veya daralma beklenmiyor.  Türkiye ekonomisinin gerek duyduğu kaynakları bulması açısından önemli bir etken de, etrafımızdaki jeopolitik gelişmelerdir."

"AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmalıdır"

"Güvenlik alanında Türkiye çok büyük ilerlemeler kaydetmiş, büyük tecrübe ve yetenekler kazanmıştır. Bunun sonuçlarını görüyor ve takdir ediyoruz. Özgürlük alanında da bunun yansımalarını görmek istiyoruz.  AİHM kararlarına ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmalıdır. İddiadan savunmaya, yargılamanın her aşamasında, evrensel hukukun gerekleri yerine getirilmelidir. Geçtiğimiz yıl açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesindeki hedefleri, memnuniyetle karşıladık. Reformun ilk ayağı olan kanun da çıktı; etkili şekilde uygulanmasını heyecanla bekliyoruz."

"İstanbul Sözleşmesi hakkıyla uygulanmalı"

"Kadınların toplumsal hayata eşit şekilde katılmaları, enerjilerini ve bilgi-becerilerini özgürce kullanabilmeleri modern ve uygar bir toplum olmanın gereğidir. Kadınların, onları ikinci planda bırakmak, ezmek, baskı altında tutmak, cahil bırakmak için sürdürülen tüm çabalara rağmen toplumsal hayata giderek daha aktif şekilde katılmalarına mutlulukla şahit oluyoruz. Kadına karşı şiddetin de en ağır şekilde cezalandırılması gerektiğini düşünüyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin hakkıyla uygulanması, kolluk kuvvetlerinin, yargıda görev alanların, kadınların korunması bilincine sahip olması, büyük önem taşıyor. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Genelgesi’ni olumlu buluyor asıl sınavın etkili uygulama olduğunu da vurgulamak istiyorum. Pek çok batılı ülkeden önce, kadınların çağdaş haklara sahip olmalarının önünü açan Cumhuriyetimize yakışan tablo budur. Bu olmalıdır."

"ABD ile sorunlarımız artık çözülmelidir"

"Dünyanın en sakin köşelerinden birinde yaşamıyoruz. Etrafımızda çöken devletler, bu çöküşten yararlanan terör örgütleri, istikrarsızlık, vekalet savaşları ve büyük insani dramlar yaşanıyor. Dış politikanın rolü NATO içindeki önemini ve ekonomik alanlardaki işbirliği fırsatlarını da her noktada paylaşıyoruz. emel amaçları ülkenin itibarını korumak, güvenliğini sağlamak ve refahını artırmaktır. Bu üç amaca ulaşabilmek ve Türkiye’nin terörle mücadelesini daha etkin sürdürebilmek için ittifak ilişkilerini onarması ve geliştirmesi şarttır. En önemli müttefikimiz ABD ile sorunlarımız artık çözülmelidir. Güven ilişkisini tamir edecek adımlar karşılıklı atılmalıdır. Halkbank davası, S-400 meselesi, F-35 uçakları meselelerini dikkatle izliyoruz. İran ve ABD arasındaki son kriz gösterdi ki; etrafımızdaki füze tehdidi hiç de azımsanacak gibi değil. Müttefiklerimizin bu konuda yapıcı adımlar atmasını ve Türkiye’nin savunma ihtiyaçlarının ittifak içinde, işbirliği ile karşılanacağı çözümler üretilmesini bekliyoruz."

Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan da laiklik vurgusu yaparak "Türkiye etrafındaki olumsuzluklardan laikliği koruyarak kurtulabilir" dedi.. 

Özilhan, Türkiye'nin istikrar ve huzurunun bölge ve dünya için önemli olduğunu, kurumların iyi çalışmasının ve kurumlara duyulan güvenin kritik önemde olduğunu söyledi.

Konuşmasına Van’daki çığ felaketinde yaşamını yitirenler, İdlib’te hayatını kaybeden askerler ve Elazığ depreminde kaybedenlere başsağlığı dileyerek başlayan Özilhan, 2020 yılının zorlu geçeceğini belirtti. 

Özilhan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"Olağanüstü uygulamalar normalleşirse ekonomimiz normalden uzaklaşır"

"Dünya ekonomisinin bu yıl 2019’a oranla bir miktar hızlanması bekleniyor. Dünya ekonomisindeki olumlu hava, ülkemizi de olumlu etkiliyor. Enflasyon rekor yüksek seviyelerden indi, TL’deki istikrarsızlık azaldı, ve CDS primlerimiz düştü. Reel ekonomi de bir nebze nefes aldı. Faizlerin düşmesiyle kamu bankaları öncülüğünde başlayan kredi büyümesine özel bankalar da katıldı. Tüketici kredilerindeki artış ertelenen iç talebi geri getiriyor. Büyümedeki canlanma bir süre sonra istihdam artışına da yol açacaktır. Fakat 2020’de ekonomiye hakim olan bu iyimserlikte olağanüstü tedbirlerin önemli bir etkisi var. Olağanüstü uygulamalar normalleşirse ekonomimiz normalden giderek uzaklaşır, öngörülebilirlik azalır. Bu nedenle umarım kalıcı ve sağlıklı piyasa koşulları bir an önce sağlanır."

"Bireyler arasında gelir ve servet uçurumları ortaya çıktı"

"Son 30, 40 yıla damgasını vurmuş olan küresel düzen krizler ve güç odaklarındaki kaymalarla sarsıldı. Bir düzeltme ihtiyacı giderek belirginleşirken bu ihtiyaca cevap verecek ve istikrar sağlayacak bir çerçeve hala şekillenmiş değil. Dünyanın en büyük ekonomisi olma yolunda ilerleyen Çin ile ABD arasında ekonomik, teknolojik, ticari ve siyasi alanlarda kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. ABD ve Çin arasındaki rekabet sadece ekonomik ve teknolojik alanla sınırlı değil. Biri piyasa kapitalizmini, diğeri ise devlet kapitalizmini temsil ediyor. Bu nedenle küresel sistemin üzerine oturacağı ilkeler üzerinden de bir rekabet yaşanıyor. Küreselleşmeyle birlikte ülkeler arasındaki gelir farklılıkları daralırken, bireyler arasında gelir ve servet uçurumları ortaya çıktı. Bloomberg’in listesine giren dünyanın en zengin 2,153 milyarderinin servetlerinin toplamı dünya nüfusunun %60’ının tamamından daha fazla. Bu adaletsiz sisteme olan güven sarsılıyor. Bu duruma kimlik problemleri de eşlik ediyor. Hızla zenginleşen kozmopolit kesimlerin lüks yaşam tarzları ile giderek yoksullaşan ve eski konumlarını kaybeden kitlelerin yaşam tarzları büyük bir zıtlık oluşturuyor."