Mümtaz'er Türköne'nin Zaman Gazetesi'nde bugün (6 Kasım 2012) yayınlanan yazısı özetle şöyle;
MHP lideri, Gülen Hareketi’ne karşı menfi tavrını kongrede sürdürdü. “Okyanus ötesine tutunmadan iktidar olacağız” sözünün anlamı ve adresi açık.
31 Mart 2011’de, seçimden hemen önce “cemaatin faaliyetlerini askıya alması” talebiyle adeta savaş ilan eden sözlerine göre bu tavır biraz daha edilgen. Ama yine de bu sözlerin kongrede sarf edilmesi, araya bir duvar örmek veya daha önce konulan sınırı kaldırmadığını ifade etmek için yeterli.
MHP liderinin bu keskin tavrına çoğu kimsenin anlam veremediğini biliyorum. Teşkilat ve seçmen tabanı ile Gülen Hareketi arasında çok geniş kesişme alanları var. İki daireyi hafifçe kaydırıp üst-üste koyun, çok küçük bir alan dışında geniş bir çakışma alanı görürsünüz. Bu iki kesim arasında hem çakışma hem de gündelik hayatın içinde sürekli tekrarlanan bir sempati ilişkisi mevcut. MHP’lilerin çocuklarını Hizmet’in okullarına göndermesi, MHP’ye oy veren esnafın aynı zamanda yurtdışındaki eğitim faaliyetlerine iştirak etmesi, MHP milliyetçilerinin gazetemize abone olması, haberleri STV’den takip etmesi gibi.
* * *
Sebep MHP’nin ilkeleriyle, ideolojisiyle, politikasıyla ve bütünüyle stratejisiyle alâkalı değil. Bu düşmanlık, Devlet Bahçeli’nin kendi liderliğiyle ilgili yaptığı hesaplara, yani taktik mülahazalara dayanan kişisel bir tavır. Bahçeli, Gülen Hareketi’ne karşı düşmanca bir tavır alarak, parti içindeki rakiplerini etkisiz hale getiriyor. Karşısına çıkan her rakibi “Cemaat’in adamı” ve “Cemaat’in partiyi ele geçirme planı” şeklinde etkisiz hale getirerek. Böylece, hem Gülen Hareketi Bahçeli konusunda daha dikkatli davranmak zorunda oluyor; hem de rakipler cemaate mesafe alarak destek aramaktan mahrum kalıyor.
Kısaca “okyanus ötesine tutunmak” edebiyatı Bahçeli’nin liderlik üslubuyla alâkalı bir taktikten ibaret. MHP camiası, bu üslubun dışında bir hayat biçimini doğal bir şekilde ve ısrarla sürdürüyor.