T24 - Her yıl 10 Kasım’da saat tam 9’u 5 geçe Avrupa’nın en büyük şehrinde hayat duruyor. Sirenler çalmaya başlıyor. Yayalar yolun ortasında duruyor. Okullar, fabrikalar ve devlet daireleri iki dakikalığına işi bırakıp sessizliğe gömülüyor. İstanbul’un en büyük caddelerinde arabalar, otobüsler ve kamyonlar aniden frene basıyor, şoförler ve yolcular inip, yaşlı gözlerle hazır ola geçiyor.
Dünyadaki liderler arasında, trafiği durdurabilecek güçte olanların bir elin parmaklarını geçmediği söylenir. Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ölümünden 70 yıl sonra bile bunu başarabiliyor.
Geçmişi Atatürk gibi olan bir lider için bunun şaşırtıcı bir tarafı yok. Ne de olsa Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Batılı güçlerin Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamasına engel olan kişi oydu. Savaştan zaferle ve neredeyse mutlak güçle çıka Atatürk, Türkiye’yi çağa ayak uydurmazsa yok olacağına ikna ederken, bir yandan da yıkılmakta olan İslamî bir imparatorluğu laik bir cumhuriyete dönüştürdü.
Bu süreçte 1,292 yıllık halifeliği kaldırdı, Arap harflerinin yerine Latin alfabesini getirdi ve Türk kadınlarının Batı’daki benzerlerinden çok önce oy hakkına sahip olmasını sağladı. Muhafazakar Türkler Atatürk’ün dini özel alana hapseden bir sistemi dayatmasına karşı çıksa da kendisine hala savaş kahramanı ve kurtarıcı olarak sonsuz saygı duyuyor.
Haftada dört kişi
İstiklal Caddesi üzerindeki dövmeci Shadows’da çalışan Emre Arıbulan için, Atatürk bir iş fırsatına da dönüşmeye başladı. Birçok genç Türk, Shadows gibi dükkânlara giderek Atatürk’ün portresini ya da imzasını omuzlarına, kollarına ya da göğüslerine dövme yaptırıyor. Kendisini de bir Kemalist olarak tanımlayan Emre, durumdan memnun. “Sadece geçtiğimiz hafta dört kişi Atatürk dövmesi yaptırmaya geldi” diyor.
23 yaşındaki Gürcan, “Ben benimkini Berlin’de yaptırdım” diye anlatıyor. “Almanya’daki arkadaşlarımın bana neden böyle bir şey yaptırdığımı, bunun ne anlama geldiğini, Atatürk’ün kim olduğunu sormalarını istedim. Onlara saatlerce Atatürk’ten bahsedebilirdim” diyor. Türkler için Atatürk’ün modernliğin kapısını açtığını söyleyen Gürcan, “Onun gibi biri hiçbir zaman gelmedi, bir daha da gelmeyecek” diyor.
Gürcan gibi gençlerin kollarındaki dövmelerin yaygınlaşması, Atatürk’ün Türkiye’deki kültür savaşlarında günden güne silah olarak kullanılmaya başlandığını gösteriyor. Birçok Türk için Ak Parti hükümeti iktidarı altında “İslamlaşma tırmanıyor”. Tepkiler büyüdükçe Atatürk’ün görüntüsü de hükümet karşıtı gösterilerde her yerde yer alıyor.
"Dövme bir sembol"
Laik muhalefetin düzenlediği eylemlerde en sık kullanılan temalardan biri Atatürk’ün mirasının tehlikede olması. O kadar ki Atatürk kültü zaman zaman beklenmedik şekillere bile bürünebiliyor. Örneğin, Nişantaşı’nda bulunan bir iç çamaşırı dükkanında, destekli sutyenlerin dizildiği bir rafın üzerinde “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler ve müritler memleketi olamaz” sözüyle birlikte kocaman bir Atatürk resmi asılı.
Sol kolunda Atatürk’ün imzasının dövmesini taşıyan Ayşe ise “Atatürk’ü seviyoruz ancak dövme bir sembol ve İslamcılara karşı bir protesto” dedi. Ayşe’nin arkadaşlarından biri de “Bu insanlar ülkeyi bölmek istiyor. Çünkü onlar Yahudi ajanı” dedi.
Modern Türkiye'nin anlaşılmaz ikilemi
Genç kadının bu rahat Yahudi karşıtlığı modern Türkiye’nin anlaşılmaz ikilemlerinden biri. Komplo teorileri Türkler için ekmek gibi su gibi bir şey ancak bu teoriler kendilerini Türkiye’nin aydınlık bekçileri olarak görenler arasında özellikle çok yaygın. Atatürkçüler Batılı bir yaşam tarzını benimsemekle birlikte, en azından yeni Müslüman elitlere kıyasla, çoğulculuk, azınlık hakları ve din özgürlüğü gibi Batılı söylemleri benimsemekte çok yavaş kaldı.
Ak Parti hükümeti muhafazakar tabanının bu taleplerine günden günde daha fazla cevap vermekle birlikte Türk demokrasisi için de seleflerinin tamamından fazla şey yaptı. İdam cezasını yasakladı, ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalar gevşetti, Kürt azınlığa verilen kültürel hakları artırdı ve Avrupa Birliği aday ülke statüsünü kazandı. Bütün bunlar olurken, Kemalistler çoğu zaman ülkedeki demokratikleşme sürecine fren koymaktan başka bir şey yapmadı. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Profesör Murat Belge, “Bu gruplar artık toplumdaki en kapalı, en demokrasi karşıtı güç haline geldi” dedi.
Belge’nin haklı olduğu bir nokta var. Türkiye’nin güçlü ordusu, Atatürk’ün mirasının koruyucusu, son 50 yılda dört askeri darbe gerçekleştirdi. Her seferinde darbecilerin dudaklarında Atatürk’ün ismi vardı. Atatürk’ün portreleri ve duvar resimleri neredeyse bütün kamu kurumlarını, üniversiteleri, postaneleri ve spor tesislerini süslüyor. Türkiye’de basılan bütün kağıt paralarda Atatürk resmi bulunuyor. Hatta 1951’de kabul edilen “Atatürk’e karşı işlenen suçlar yasası” kapsamında Atatürk’ün ismini kirletenler bir ile üç yıl arası hapis cezasıyla karşı karşıya kalıyor.
Atatürk yasası, YouTube yasağı
Örneğin 2008’de bir Türk akademisyene, akademik bir tartışma sırasında Cumhuriyet’in ilk yıllarının resmi tarih kitaplarında anlatıldığı kadar ilerici olmadığını söylediği için 15 ay hapis cezası verildi. YouTube bile Atatürk yasasından payını aldı. 2007 başında bir grup Yunanlının yüklediği bazı videolar Türkleri çılgına çevirdi. Ancak asıl Türk yargısı şaşırtıcı bir harekette bulunarak, videoların kaldırılmasını görüşmek yerine YouTube’a erişimi tamamen engelledi.
YouTube yasağına bakarak Türklerin Atatürk sevgisinin bir seçim değil zorunluluk olduğunu düşünebilirsiniz. Ama bunu kendi kanından bir Atatürk portresi yaparken çekilmiş videosunu YouTube’a yükleyen genç adama ya da dövmeli Kemalistlere söylemeyin. Onlara sorarsanız, Atatürk’e bağlılıkları bir sorumluluk meselesi – hem de Atatürk’ün şahsına da değil, onların gözünde kayıp giden laik Türkiye’ye.
Dövmeci dükkanına geri döndüğümüzde, Emre imza dövmesini göstererek, “Normalde böyle bir dövme 250-300 lira falan tutar. Biz sadece 150-200 lira alıyoruz. Patron öyle istiyor. Bana kalsa, bedavaya yapardım” diyor.
(The Atlantic)